Afrika’ya farklı bir bakış

ELİF YEŞİLKAYA

Jakob Ejersbo. Bu isim, 2002 yılında yayımlanan ilk kitabı Nordkraft ile, üslubunun farklılığıyla dikkat çekerek Danimarka’da büyük yankı uyandırdı. Bir yıl içinde 100.000’den fazla satan bu roman ona 2003’te Golden Lauren Ödülünü kazandırdı. Romanı, eleştirmenler ve okuyucular tarafından yeni bir soluk olarak karşılanan Ejersbo, Danimarka edebiyatına güçlü bir giriş yaptı.

İlk kitabını yayınladıktan altı yıl sonra, henüz 40 yaşındayken kansere yenilerek hayata veda etti Ejersbo. Ne yazık ki yaşamı, bize dünyanın birçok yerinden hikâyeler anlatacak kadar uzun olmadı. Fakat Afrika Üçlemesi, yazarın yarım bıraktığı yerden devam edebilecek kadar uzun ömürlü olmayı vaat ediyor. Sırasıyla Sürgün, Devrim ve Özgürlük adlarını taşıyan kitaplar, Afrika’ya uzaktan bir bakışın eseri olmayıp bizzat yazarın kendi deneyimlerine dayanıyor. Bu sebeple içten ve gerçek bir anlatımla karşılaşıyor okur bu kitapta. 1974-1977 ve 1981-1983 yıllarında Tanzanya’nın Moshi şehrinde yaşayan Ejersbo, çocukluğun ve ilkgençliğin insana sağladığı o güçlü gözlem yeteneğini kullanarak, orada tanık olduklarını adeta kurgusunu gerçeğinden ayırt edemeyeceğimiz inandırıcılıkta bize sundu.

Merhamet ve öfke

Afrika Üçlemesi’nin 2009’da yayımlanan ilk cildi Sürgün, içimizde merhameti ve öfkeyi aynı kaynaktan aynı şiddetle doğuran bir kitap. Tanzanya’da yaşayan Avrupalılar ile Tanzanyalılar arasındaki gerilim kitabın ilk sayfasından son sayfasına dek sürüyor. Ejersbo, kitabında yarattığı huzursuzlukla; karşımıza mutlu sonlar, çözümler ya da uzlaşmalar çıkarmayarak aslında bize bir gerçeklik sunuyor. Sürgün’de 1980’lerin Tanzanya’sında 15 yaşında bir genç kız olan Samantha’nın İngiliz kimliğiyle yaşadığı zorluklar anlatılıyor. Özgürlüğünü ve asabiyetini bir kalkan olarak kullanan bu genç kız, huzursuz ev içlerinde büyüyen diğer pek çok arkadaşı gibi içinde nefret ve öfke biriktiriyor. Yatılı okuduğu uluslararası okulda da aile ve aşk hayatında da dik kafalılığının başına sorunlar açmasına rağmen dışarıdan çok özgür ve güçlü görünen Samantha’nın yaşadıkları onu kendi gölgesinden korkacak hale getiriyor. Bununla birlikte kavgadan, küfürden ve saldırganlıktan vazgeçmiyor. Maruz kaldığı şiddet ve sevgisizlik, onun gözünden binlercesinin hikâyesini bize anlatıyor.
Kitapta hâkim tema aidiyetsizlik, bir diğer ifadeyle yurtsuzluk olarak sayılabilir. Bugün, dünya üzerinde kendini hiçbir toprağa ait hissetmeyen insanların, yani tüm düş ve düşüncelerinde bir ‘ev’ arayan insanların okumasını bu kitap üzerinden yapmak mümkün.

Üç gencin hikâyesi

Nordkraft romanında, geçmişleri ve gelecekleri arasında sıkışıp kalan üç gencin hikâyesini anlatır Ejersbo. Yine Afrika Üçlemesi’nde de kahramanlarını gençlerden seçer. Kayıtsız gençlik konusundaki bu cesur anlatı, yadsıdığımız veya unuttuğumuz toplumsal sorunları da görmemizi sağlar. Batı ile Üçüncü Dünya ülkeleri arasındaki bitmek bilmeyen karşıtlığa, haksızlığa, adaletsizliğe ve ötekileştirmeye dikkat çeken bu kitapların karakteristik özellikleri arasında belki de herkese, her yaş grubuna söyleyecek bir şeylerinin olması en önemlisidir.

İnsanlığın yaşam özeti

Ejersbo’nun dikkat çeken yönlerinden biri de kendi yaratımı olan tüm karakterlere saygı duymasıdır. Her ismin bir değeri olduğunu bilip, o isme de acıdan ve mutluluktan düşen payını veriyor. Samantha’nın uluslararası okulda okuması dahi, bize romanın çok daha geniş bir coğrafyada karşılığı bulunabilecek hayatlar izlettiği anlamına geliyor. Küçük bir dünya provası olan o okul aslında tüm insanlığın bir yaşam özeti gibi.

Kadının özgürlük savaşımı

Üçlemenin ikinci kitabı Devrim’de sürpriz bir tekniğin karşımıza çıkmasıyla beraber yazarın dilinin daha sert daha saldırgan olduğu fark edilir. Üçlemesinin üzerinde 15 yıl düşünmesini sağlayan duygunun şiddetiyle, tüm zorbalık ve adaletsizliklere ilkinden daha yüksek daha tok çıkan bir sesle eleştirisini dile getirir. Kitapta işlenen de her karakterin kendine ait kavgası ve devrimidir. Ve bugünün okuyucusu da, bu kavgaların birçoğunda kendini görebilecektir. Kiminin devrimi bürokrasi ve ırkçılığa karşıyken; kimininki cinsiyetçiliğe, yozlaşmış geleneksellikçiliğe karşı bir devrimdir. Yazar, erk sistem içinde yalnızca bedeniyle değil ruhuyla da var olmayı hak eden kadının özgürlük savaşımını çok keskin bir kurguyla sunar bize.

“Tanrı’nın gözü Zaire’ye ulaşmıyor”

Devrim’de yaratılan dünyanın insanlarının kimi yoksulluğa kimi zenginliğe karşı savaşır. Acaba vicdan mı yoksa güç mü kazanacaktır? Kimi aydınlığa çıkmak için can dostunu karanlığa iter, kimiyse samimiyeti ve içtenliği kutsamak uğruna can verir. Kimi de yıllarca dışarıdan önyargıyla izlediği hayatın ortasında bulur kendini. Acaba bu hayatta yaşadığı yenilgi mi olacaktır yoksa değişim mi denecektir buna?

Hikâyeler arasında en çarpıcı olanı Moses’e aittir belki de. Moses, Zaire ocaklarında maden işçisi olarak çalışır. Zengin olmak için değerli tanzanit taşını bulmaya uğraşır, diğer birçok işçi gibi. Yerin yüzlerce metre altındaki bu ocak her anlamda karanlıktır. Zorbalık, hırsızlık, açlık, tecavüz ve cinayet gibi şeylere tanıklık ederken, bir kısmınınsa faili olur. Karşılaştığı acımasızlığın ölçüsünde o da hayatını saldırganlığı sayesinde sürdürür. Bu hikâyede ezen ve ezilenin mücadelesi izlenirken okuyucu aslında vicdan üzerine derin bir muhakemenin ortasında kalır. Moses’in “Tanrı’nın gözü Zaire’ye ulaşmıyor” cümlesi tüm karanlıkları anlatmaktadır.

Kötülükler dünyası

Üçlemenin son kitabı olan Özgürlük ilk ikisinin toplamından daha kalındır. Uygarlığın merhametsizliği ölçüsünde eleştirisini de derinleştirmiştir. Burada iki karakter karşımıza çıkar. Sürgün’de uzaktan tanıdığımız Marcus ve Christian’dır bunlar. Gençliklerinde karşılaştığımız bu insanlar büyüyüp zamanla hayatları çok başka yere evrilirken, 1980-1990 yılları arasında her anlarında onların yanlarında oluruz. Kendi değişmez talihlerinin içinde çırpınırlarken onları izleriz. Farklı geçmişlerden ve farklı renklerden gelmelerine rağmen birbirlerine dönüşüp aynı kaderde buluşurlar. Adeta bir karışımdır hayatları; hevesleri, parasızlıkları, hatta tutkuları bile ortaktır. Bu ortaklık zamanla çatışmalar yaratmıştır. Özgürlük, tüm hayal kırıklıklarına ve yok oluşlara karşı bir direniştir. Rüşvetin hayatta kalmanın bir parçası ve gereği olarak görülen bir kötülükler dünyasında her şey satılıktır, sevgi ve dostluk dahi. Christian ve Marcus da müziğin tutku haline geldiği hayatlarında bu dostluklarının savaşını vermektedir.

Ejersbo’nun kalemiyle Afrika, dünya edebiyatında bu coğrafyaya ve coğrafya insanına farklı bir bakışla ele alındı. Afrika Üçlemesi ile okurlar yeni bir yolculuk fırsatı ediniyor.

afrika-ya-farkli-bir-bakis-518531-1.

afrika-ya-farkli-bir-bakis-518532-1.

afrika-ya-farkli-bir-bakis-518533-1.