Şirket geçen sene açılan davalarda, işçi sendikasına, davacıların tatilci olduğu propagandasıyla işe başladı. Yerel yöneticilerin ve yerel halkın çıkarlarını gözettiğini, halkın bu hareketin bileşeni olmadığına yönelik bir stratejiyi sahiplendi.

Akbelen ormanları ve sermayenin düşman icat etme stratejileri

Fevzi Özlüer - Avukat, Doğa Savunucusu. 

Bergama çevre mücadelesi, siyanürlü altın işletmeciliğine karşı 1990’ların başında doğmuş ve 1990’ların sonunda halklaşmış ve ulusallaşmıştı. Etki alanı, Türkiye’nin en önemli yargı kararı sayılabilecek olan, “siyanür liçi ile altın madenciliği yapılmasında kamu yararı yoktur ve yaşama hakkı ihlali” diyen kararıydı. Bu karar ardından, bir yandan toplumsal hareketin aktörlerini düşman ilan edecek, diğer yandan da yargı kararlarını işlevsiz kılacak bir yargı ve siyasal sistem yapılanması gündeme geldi. Bu politik hareketin aktörlerinin Alman ajanı olduğu gerekçesiyle dönemin DGM savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından ceza davaları açtırıldı. Bu davayı açtıran belgelerin de daha sonra altın madenine el koyacak olan Cemaat tarafından tedarik edildiği ortaya çıkmıştı. Bu davalar sonucunda toplumsal güçlere itham edilecek tek bir delil ortaya çıkmadı. Yargı kararlarının uygulanmayacağı, Bakanlar Kurulu kararlarıyla tescil ediliyor, dönemin ordu komutanları yargı kararıyla kapatılan sahaya gezi düzenliyordu. Lakin, netice itibariyle Türkiye’de yargı sistemi ile Bergama toplumsal hareketi bu düşmanlaştırma stratejileriyle birlikte bitirilmişti.  

Benzer bir süreçle Artvin, Kazdağları’nda ortaya çıkan toplumsal mücadeleler de karşı karşıya kalmıştır. Bu hareketler de ulusal bir karakter kazandığında, hukuk sistemi üzerinde etkili olmaya başladıklarında iç düşman stratejilerinin kurbanı haline getirilmiştir. Sermaye, yerelde ortaya çıkan mücadeleleri salt kendilerine yönelmiş bir tehdit olarak değil, devletin varlığına yönelmiş bir tehdit olarak göstermek konusunda 40 yıllık bir deneyime sahip.  

Akbelen ormanlarını korumak için sermaye birikim stratejisi bu noktada da benzer biçimde işliyor. Şirket geçen sene açılan davalarda, işçi sendikasına, davacıların tatilci olduğu propagandasıyla işe başladı. Yerel yöneticilerin ve yerel halkın çıkarlarını gözettiğini, halkın bu hareketin bileşeni olmadığına yönelik bir stratejiyi sahiplendi. Bu kapsamda 10 güne yakın işçiler tarafından gazetelere, bu santral ve kömür sahasının gerekli olduğuna yönelik ilanlar verildi. Ormanlık alanın kesilmesinin hemen ardından, yeni ormanın dikileceği ve aslında çevreyi korumak için gerekli tüm adımların atılacağının bilgisi kamuoyuna paylaşıldı. Devlet destek ve teşviği ve çevre mevzuatından muaf tutularak elde edilen kazancının içinden sosyal risk çalışması payı etkili olarak kullanıldı. Bu yönüyle sermayenin birikim stratejisinin salt ekonomik bir model olmadığı açıktır. Bu model aynı zamanda devletin ve medya aygıtlarının da etkili bir biçimde kullanılmasını gerektirmektedir.  

Bir toplumsal ihtilaf nedeniyle ortaya çıkan çevre mücadelesini itibarsızlaştırmak, düşman ve hain kılmak, yargı kararlarını uygulanamaz hale getirmek ve çevre mevzuatı kapsamında uyulması gereken standartlara uymamak, devlet destek ve teşviğini kalıcı kılmak bu birikim rejiminin esasıdır. Devlet destek ve teşviği ile büyüyen sermaye grupları açısından ikili bir hukuk sistemi kalıcı hale gelmiştir. Dönemin iktidar bloğu içinde diğer sermaye gruplarına göre daha korunaklı bir statü ve ayrıcalıklardan yararlanmak neredeyse olağanüstü hukuk rejimleri içinde olağan kabul edilir olmuştur.

Kokteyl Dili 

Olağanüstü hal hukuku, ekoloji mücadelesinin çok katmanlı ve parçalı yapısından beslenme konusunda kendini geliştirdi. Özellikle bu tür hareketleri homojenleştirerek ve belli politik akımlarla irtibatlandıracak propaganda araçlarını etkili kullanarak hukuki süreçleri ve temel hak ve özgürlük taleplerini kıymetsizleştirme konusunda önemli adımlar attı. Akbelen’deki ormanı koruma mücadelesinin homojen olmadığını biliyoruz, farklı katmanları var. İşin başında duran topraksız ve geçim araçlarını yitirmiş, fakat verimsiz bir arazi ile baş başa kalmış köylüler daha önce boşaltılan köylerinin kaderini yaşamak istemiyorlar. Yersiz yurtsuz kalmak derin bir acı ve ıstırap veriyor insanlara. Bu nedenle davaların açılmasından, köyde yerel bir dernek kurmaya kadar sabır ve sebatla mücadele ediyorlar. Bu insanların müşterekleri koruma çabası, onların ormanlarını koruyacak herkese açık bir çağrı niteliğini almış durumda. Hukuka dayalı bir toplum yaratmak için, bu niyetleriyle uyumlu tüm sosyal ve siyasal gruplara da kapı açmış durumdalar. Tam da bu noktada bir video düşüyor Sabah gazetesinden, mücadelelerini destekleyen bir kokteyl video, ardından bir gazeteci hemen bu videonun Akbelen tarafından telin edilmesini emrediyor. Oysa bugüne kadar, çevre mücadelesinin karakterini hep bağımsızlığından aldığını biliyoruz. Bu nedenle de çevre mücadelesinin siyasallaşmadığı eleştirileri de sol cenahlardan yükseltildi. Ekoloji mücadelesi içinde yıllardır sağdan ve soldan farklı kesimler olduğunu biliyoruz. Bu durum hareketin kendine ait bir dilinin gelişmesinde engel değil; kendi yolunu bulmasında, emek eksenli gelişmesine etkili oldu. Ormanı koruyan için tek mesele, yaşadığı yerin menfaatidir. Bunu gerici sayabilir veya saymayabilirsiniz. Lakin bu hareketlerin karakteri budur. Kurucu niyetlerden bazen çok geriye düşebilirler. Hayatlarını koruma gayreti görünmez kılındığında koruma pratikleri anlaşılamaz. Şimdi Akbelen üzerinde inşa edilen, onlar başka şehirlerden geliyor, köylü değiller, bölücüler gibi propagandanın ilk muhatabı topraksız köylülerdir. Geçim araçlarını yitirmiş, sürgün yaşamış ve hâlâ yaşadıkları yeri yurt olarak kabul eden insanların sermaye tarafından sökülüp atılmasını odak almayan, bu kişilerin yaşamla bağlarını görünmez kılan her türlü siyaset ister sermaye kesiminden olsun isterse siyasal gruplardan benzer manipülatif tutumu tekrar ediyorlar demektir. Bu nedenle, sermayenin hain icat etme dilini görmezden gelen, hak sahiplerini odağına almayan ve yerel hareketlerden tavşan çıkartmaya çalışan siyasal arayışlar beyhude bir gayret içindedirler.