ANIL ATAŞ Kıbrıs açıklarında yaşanan enerji savaşları gün geçtikçe hız kazanıyor. Bölgesel ve uluslararası güçlerin müdahil olduğu kriz, Türkiye’nin de sürece girmesiyle yeni bir boyut kazandı. ‘Doğu Akdeniz Krizi’ni BirGün’e değerlendiren Kıbrıslı partiler, devletlerin hegemonyalarını genişletmek için bölgeye zarar verdiklerini, Akdeniz’in zenginliklerinin halklara ait olduğunu, kalıcı ve gerçek çözümün ise toplumların ortak çalışmasıyla hayata geçirilebileceğini […]

Akdeniz’in kaynakları bölge halklarına aittir

ANIL ATAŞ

Kıbrıs açıklarında yaşanan enerji savaşları gün geçtikçe hız kazanıyor. Bölgesel ve uluslararası güçlerin müdahil olduğu kriz, Türkiye’nin de sürece girmesiyle yeni bir boyut kazandı.

‘Doğu Akdeniz Krizi’ni BirGün’e değerlendiren Kıbrıslı partiler, devletlerin hegemonyalarını genişletmek için bölgeye zarar verdiklerini, Akdeniz’in zenginliklerinin halklara ait olduğunu, kalıcı ve gerçek çözümün ise toplumların ortak çalışmasıyla hayata geçirilebileceğini vurguluyor.

BÖLÜŞÜM SAVAŞI VERİYORLAR

Demokratik sosyalist çizgideki Yeni Kıbrıs Partisi’nin (YKP) Genel Sekreteri Murat Kanatlı, yaşananın bir ‘bölüşüm kavgası’ olduğunu belirtti. “Bölge halklarına ait olması ve bölge halklarının ortak çıkar elde etmesi gereken bir meselede, bölge halkları aradan çıkarılmaya çalışılıyor” diyen Kanatlı, Kıbrıs halklarının zararına bir süreç işletildiğini söyledi.

Kanatlı, YKP olarak yaşananlardan kaygı duyduklarını kaydederek, Türkiye, adaların bu süreçte söz sahibi olamayacağını iddia ediyor. Bu sebeple de Kıbrıs’ın buraya dair herhangi bir söz hakkı olmadığını savunuyor. Bu tavırdan dolayı yaşanan bir sıkıntı var ortada” yorumunu yaptı. YKP Genel Sekreteri, sorunların ancak uluslararası bir üst mahkemenin sürece dahil olmasıyla çözülebileceğini dile getirdi.

Konunun ekolojik boyutuna da dikkat çeken Kanatlı, “Gaz arayışı elbette yapılabilir, ancak bunun yanı sıra bizim Doğu Akdeniz’i de korumamız gerekmektedir. Enerji çatışmalarının ortasında Doğu Akdeniz’i ciddi ciddi öldürüyoruz” dedi.

İÇ SİYASETE ALET EDİLİYOR

Doğalgaz krizinde Türkiye’nin tutumuyla ilgili konuşan sol yapılardan Bağımsızlık Yolu’nun Parti Meclisi Üyesi Mustafa Keleşzade ise doğalgaz konusunun kitle desteğini artırmak için iç siyasette kullanıldığını ifade etti.

Kıbrıs halklarının bu iki çıkar odaklı tutum karşısında ezildiğini belirten Keleşzade, “Bu adada 1 milyondan fazla insan yaşıyor ve bu insanların hayatları üzerinden satranç oynanıyor. Yükselen gerilim bir çatışmaya dönerse bunun tarihsel hesabını kimse veremez. Daha kayda değer bir doğalgaz rezervi dahi ortaya çıkmamışken bu yaşananlar tedirgin edicidir” dedi.

Keleşzade, meselenin çözümüne ilişkin görüşlerini ise şöyle özetliyor:

“Türkiye liderliği gerçekten Kıbrıslı Türklerin çıkarı için hareket ediyorsa Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı şu ana kadar olduğu gibi baypas eden değil, sorunun çözümü için birlikte uğraşan bir konumda olmalıdır. Bunun yanı sıra Ada halkının da bir araya gelip ortak çıkarlar nezdinde çözüm üretmesi gerekir.”

ORTAKLAŞA KARAR ALINMALI

Sosyal demokrat Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) Milletvekili Armağan Candan, Avrupa Birliği’nin bu süreçte Türklerin hassasiyetini dikkate almadığını savundu. Rum kesiminin de Kuzey Kıbrıs’ı aradan çıkarmaya dönük hamlelerde bulunduğunu söyleyen Candan, “Kıbrıs’ın Türk tarafınca yapılan dokuz maddelik ortak komite önerisi var. Ancak Rum tarafı bu öneriyi reddetti. Eğer BM genel sekreterinin ifade ettiği şekilde çözüm odaklı bir anlayış içerisinde devam edilmesi isteniyorsa, o zaman doğalgaz çalışmalarının durdurulması ve buna imkân yaratılması gerekir. Öncelikle Rum ve Türk taraflarının ortaklaşa karar almalı” dedi.

GERGİNLİK SON BULMALI

Güney Kıbrıs’ta anamuhalefet konumunda olan Emekçi Halkın İlerici Partisi’nin (AKEL) Politbüro Üyesi ve Kıbrıs Sorunu Bürosu Sorumlusu Tomazos Çelebis de gerginliğin son bulmasının halkların çıkarına olacağını dile getirdi. “Biz Kıbrıs açıklarındaki doğalgazla ilgili devam etmekte olan gerginliğin hiç kimseye hizmet etmediği görüşündeyiz” diyen Çelebis, Ada’daki siyasal sorunun kapsamlı çözümüyle doğalgaz meselesinin de çözüme kavuşturulabileceğini ifade etti.

Çelebis, Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın ‘ortak komite’ önerisi için ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Sayın Akıncı’nın önerdiğine benzer ilgili bir fonun oluşturulması konusunda bizim hiçbir sorunumuz yok. Ancak tüm bunların elbette ki Kıbrıs sorununun çözümüyle yapılabileceği bilinmelidir. Çözümden sonra federal Kıbrıs ve Türkiye arasında Münhasır Ekonomik Bölge’nin belirlenmesine ilişkin görüşmelerin de başlayabileceğine inanıyoruz.”

KARŞIT BLOK KURMAK ŞART

Güney Kıbrıs’ın kendilerini ‘anarşist/ komünist kolektif’ olarak tanımlayan oluşumu Bandiera Hareketi adına konuşan Neofytos K. ise “Doğu Akdeniz’deki doğalgaz sorunu emperyalist jeopolitik çıkarlarla çakışmaktadır” dedi. Bir dizi bölgesel ve küresel güç odağının uluslararası kapitalist sistem içerisindeki konumlarını güçlendirmek istediğini belirten Neofytos K., sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yunan hükümeti, gazın Avrupa ve ABD ekonomik işbirliği ile kontrol altına alınacağı bir boru hattı kurmak üzere Güney Kıbrıs ve İsrail ile birlikte ilerliyor. Öte yandan, Türk hükümeti ise Kuzey Kıbrıs ile birlikte Türkiye’yi bölgesel bir enerji merkezine dönüştürerek doğalgaz rezervlerini Avrupa’ya dağıtmayı amaçlıyor. Ekonomik zenginliğin ortak payda için kullanılması gerektiğine inanıyoruz. Bunun gerçekleşmesi için bölge halkı, hegemonya karşıtı bloklarını inşa etmelidir.”

BU NOKTAYA NASIL GELİNDİ?

Son dönemde artan gerginliğin geçmişi, 2000’li yılların başına dayanıyor. O yıllarda Doğu Akdeniz’de zengin doğalgaz kaynaklarının yer aldığına ilişkin bilimsel öngörülerin ortaya çıkması, tüm gözleri buraya çevirmişti.

Güney Kıbrıs yönetimi, 2002’den itibaren Doğu Akdeniz’de başta Mısır olmak üzere diğer kıyıdaş ülkeler Lübnan, Suriye ve İsrail ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmaları yapmaya başladı. Türkiye ise bu anlaşmaların Kıbrıs Türkleri ve Türkiye’nin haklarını çiğnediği gerekçesiyle konuyu BM’ye taşıdı ve kendi münhasır ekonomik bölge haritalarını BM nezdinde onaylattı.

Türkiye’nin BM nezdinde itirazlarına rağmen Kıbrıs, 2007’nin başında 13 adet arama sahası ilan etti ve büyük petrol şirketlerine ruhsat verme aşamasına geçti. Buna karşılık olarak Türkiye, Doğu Akdeniz’de kendi ekonomik bölgesinde Kuzey Kıbrıs’ta adanın kuzeyi ve doğusunda belirlediği bölgelerde TPAO’ya (Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı) arama ruhsatları verdi.

Kıbrıs’ın 13 parselinden 1, 4, 5, 6 ve 7 no’lu parsellerin bir bölümü, Türkiye’nin TPAO’ya ruhsat verdiği bloklarla kesişiyor. 3 no’lu parsel ise Kuzey Kıbrıs’ın TPAO’ya verdiği ayrıcalıklı alan ile çakışıyor. Doğu Akdeniz’de Barbaros Hayrettin Paşa, Fatih ve Yavuz gemileriyle hidrokarbon arayan Türkiye, Karadeniz ve Marmara’da arama yapan Oruç Reis sismik araştırma gemisinin de Doğu Akdeniz’e inmesine karar verdi. AB, Ankara’ya “Güney Kıbrıs’ın egemenlik hakları ihlâl edilmemeli” çağrısı yaparken, Türkiye, AB’yi çözüme katkı koymamakla suçluyor.