Son günlerde iyice açığa çıkan düzen içi çatışmada suları durultmak üzere ‘akil adamlara’ çağrı yapılıyor. Yine bugünlerde sol cenahta da taraf olma-olmama ve kafa karışıklığı üzerine...

Son günlerde iyice açığa çıkan düzen içi çatışmada suları durultmak üzere ‘akil adamlara’ çağrı yapılıyor. Yine bugünlerde sol cenahta da taraf olma-olmama ve kafa karışıklığı üzerine akil adamların atışması kendine yer buluyor. Bu arada yaklaşan yerel seçimler ve olası erken genel seçim dolayısıyla solda birlik adımlarını gerçekleştirecek akil adamlar aranıyor. Sağda, solda bu arayışlar sürerken akil adam tanımı da çeşitleniyor elbet. Kim olabilir bu akil adamlar? Örneğin;

“Millet adına savcıyım” diyen T. Erdoğan olabilir mi?

Yoksa “Ergenekon Davası’nda avukatım” diyen D. Baykal mı?

Görevde bulunduğu süreç içerisinde karargâhta yemek yemeyen, kafası mı, midesi mi bozuk anlaşılamayan H. Özkök mü? Özkök ile kafa kafaya veren cumhurbaşkanı A. Gül mü?

Demokratik kitle örgütlerini Köşk’ten uzak tutan Cumhurbaşkanı’nın davetine mazhar olan H. Şükür mü?

Bilinen adıyla Ergenekon davasında 15 civarında gizli tanıktan söz edilince, “Uygulama savunmayı kısıtlıyor. Bunlar objektif ve insan yararına hukuk düzenlemeleri değil. Bunlar devletin kendini korumak için koyduğu bir takım istisnai hükümler ve insan haklarına dayalı hukuk kurallarını bir kenara itiyor” diyerek Kürtleri ve sosyalistleri istisna kapsamında insan haklarının dışında tutan Ceza Hukuku ve Kriminoloji Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Köksal Bayraktar mı?

Dünya krizinin varlığına dikkat çeken Soros’a ve Devlet Bakanı M. Şimşek’e karşın; “Türkiye’de kriz miriz yok” diyen Maliye Bakanı Unakıtan mı?

Fırtına Vadisi başta olmak üzere ülkedeki derelerin canına okuyup sonra da “Allah derelerimizi sazansız, minarelerimizi ezansız yapmasın” diyen Enerji Bakanı H. Güler mi?

Suyunu bulandıran ODTÜ’yü yıkmaya çalışan İ. Melih Gökçek mi?

ABD’ye faydalı olduğu ABD’li hâkimce belirlenen ve ABD tarafından din ve siyaset bilimi alanında olağanüstü yetenek kabul edilen F. Gülen mi?

Binbir surat Tuncay Güney mi? Yoksa Güney’de dosyaları bulunan çift meslekli gazeteciler mi?

AKP kapatma davasında bu iddianame Google iddianamesi diye savunma yaparken, Google’ın ne olduğunu bilmeyen parlamenter dünyamızın Recep İvedikleri mi?

Kadını yok sayan, “Boşanan kadına KEY ödemesi yok” diyen 3320 sayılı KEY yasasını yapan adamlar mı?

E-muhtıralarıyla ünlü, milletinden bildiri yoluyla tepki isteyen Bananas Cumhuriyet Ordusu kurmayları olabilir mi mesela…

Ya da adı çocuk tacizine karışan din adamları için şeytanı suçlayan Papa…

Darbecilere karşı AKP deyip liberalizme soldan yanaşanlar mı? “AKP’ye karşı darbeciler” diyen ulusalcılar mı? Solda birlik adına yıllar boyu solu ‘kumrular cehennemine’ reva görenler mi? Milliyetçi-muhafazakâr, Müslüman demokrat, AB’ci vb geniş bir kesime aynı zamanda viral konuk severliğe açık çatının mimarları mı?

Hayattan kopuk hesap makineler, akıldan hesap şampiyonu siyasi otistler mi? Yoksa sol bostanda salatalıklara cihat açan su kabakları mı?

Evet, kim bu akil adamlar? Diyelim ki tanımladık, diyelim ki bulduk. Herkesin, gerçeğin kendine yetecek kadarıyla ilgilendiği bir dünyada gerçek ne işe yarar ki? Bir Bektaşi deyişi: “Sahip olduğun her şey eksiğindir senin”den yola çıkarak bunca akil adam bolluğu içinde kendini aklın hegemonyasından kurtarmış, yalın, pazarlıksız, karşılıksız, sevecen, sıcak bir gülümseme bulana ne mutlu bugün.

Yine bir fıkra ile bitirelim:

Yağışlı bir havada, yokuşta lastiği patlayan şoför söktüğü somunları yağmur suyuna kaptırmış. Mazgala kaçan dört somuna rağmen lastiği nasıl takacağını kara kara düşünürken, hemen önünde durduğu akıl hastanesinin penceresinden bir hasta seslenmiş:

- “Dostum, her tekerlekten bir somun sök, lastiği tak! Sonra eksikleri tamamlarsın.”

Adam: “Sen kimsin? Nasıl bu kadar pratik olabildin anlayamıyorum.”

Hasta: “Deliyiz ama salak değiliz.”