Hemen alttaki fotoğraf Milliyet Gazetesi’den…Pazartesi akşamı Elektrik Mühendisleri Odası’nda yapılacak olan Enerji Sempozyumu...

Hemen alttaki fotoğraf Milliyet Gazetesi’den…Pazartesi akşamı Elektrik Mühendisleri Odası’nda yapılacak olan Enerji Sempozyumu hazırlık toplantısına katılmak üzere Oda’ya gitmiştim. EMO “Elektronik Gözaltı Dünyası:e-Göz@ltı” başlıklı bir raporu kamuoyuna yeni sunmuştu. Bir miktar bu rapor üzerine konuştuk. Sistemin baskıcı ve özgürlükleri yok edici yapısını teknolojik içeriğiyle birlikte ele almaktaydı bu rapor. 
Daha sonra Danıştay ‹dari Dava Daireleri Kurulu’nun “Ceza Muhakemesi Kanıunu’nda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla ‹zleme Tedbirlerinin Uygulanmasına ‹lişkin Yönetmelik”in bazı hükümlerinin durdurulması isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmına Adalet Bakanlığı’nın yaptığı itirazı reddettiği haberini aldım.Danıştay uygulamayı”fonksiyon gaspı” olarak nitelemişti. Toplantı bitip eve döndüğümde televizyonda Matrix’i izlemekte olan Alican’a katıldım. ?u bir gün içinde yaşananlar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiverdi. Küresel Kapitalizmin mutlak kabul edildiği Matrix : izlenen, dinlenen, yönlendirilen, işlenen insanlar ve sistemin mekanizması ajanlar.. Film akıp giderken Milliyet’teki fotoğrafa bir kez daha baktım. Küresel Kapitalizmin Yeni Dünya Düzeni’ne entegrasyonda durmak yok yola devam diyen küresel sistemin Türkiye Neo’su değil Ceo’su Erdoğan ve etrafındakiler..Türkiye’yi ajanlar basmış. Domuz gribi diye kıyamet kopartılırken diğer yandan “kapitalizmin domuz krizi”inden madur milyonlarca dünyalı.. Ne yapmalı? Filmde Neo’ya söylenen sanki dünyalıya söylenmiş gibi: “Bildiklerini unutman gerek Neo. Korku, kaygı, mutlaklık…Aklını özgür bırak.”

TAKLİTLERİNDEN SAKININ 
Bizim Sırçınar epey tutulmuş olacak ki son günlerde taklitleri web portallarında dolaşmaya başladı. Bu taklit işine en çok da Cenap Hoca bozulmuş. Özellikle hiçbir zaman söylemediği sözlerin kendi ağzından taklit edilerek söylenmesine bozulmuş. Okuduğunu anlamayan, aşırmayı iş edinen, gerçekleri bu derece çarpıtan bu kişilere, “Ne desem bilmem ki” diyor. Hoşaf Sami: “ bazı yazarlar söylüyor ama kibarlıklarından yazamıyor. Ben de ise kibarlık falan bırakmadılar. ‹şte buradan onlara sesleniyorum: Delikanlı olun ülen lavuklar”
Cenap Hoca’da bende Hoşaf Sami’ye çıkışıyoruz: Sami gel sen yine de üslubu bozma.” Hoşaf Sami bu, dinler mi? “Bu konuda sözü La Fontaine’e bırakalım” diyorum. En güzel yanıtı hepimiz adına o vermiş.

Bir tavus kanat değiştiriyormuş
Alakarga toplamış döküntüleri
Kendi üstüne takmış takıştırmış
Ve gitmiş tavuslar arasına,
Salınıp caka satmaya.
Bir tavus işin farkına varınca
Yanmış bizim alakarga:
Alay, ıslık, tükürük, hepsini tatmış
Üstelik tavus baylar
Tüylerini bir güzel yolmuşlar.
Soydaşları arasına kapağı atınca
Onlar da kapı dışarı etmiş bu tüysüzü.
Alakarga gibi nice insanlar da var
Onlar da başkasının sırtından süslenirler.
Sanat hırsızı denir böylelerine
Bilirim çoklarını, ama söylemem,
Kıllarına dokunmak da istemem:
Bu işlerden bana ne.