AKP demokrasisi, emek (özellikle de örgütlü emek) ve örgütlü Kürt Muhalefeti karşısında kaskatıdır. Örgütlü emeğin değil siyasallaşması iktisadi talepleri temelinde muhalefet...

AKP demokrasisi, emek (özellikle de örgütlü emek) ve örgütlü Kürt Muhalefeti karşısında kaskatıdır. Örgütlü emeğin değil siyasallaşması iktisadi talepleri temelinde muhalefet etmesi dahi AKP demokrasisini katılaştırmaya yeter. Emekçilerin sınıfsal talepleri ya dünyayı anlamamakla ilgilidir ya da gelişmeye karşı olmakla. Bu katı halin fevkaladenin fevkine ulaştığı an 1 Mayıs’tır. Tabi ki anlaşılır nedenlerle. Ne de olsa örgütlü emek hareketiyle sosyalizm sözcüğünün en fazla yan yana geldiği gündür 1 Mayıs. 1 Mayıs katılığı öyle bir katılıktır ki, o gün işçilerin kamu düzenini bozmasını engellemek için kamu düzeni tamamen ortadan kaldırılır. Tarihin tunç yasalarına tabi bir katılıktır bu.

AKP demokrasisinin örgütlü emekçi düşmanlığı çehresine bürünmüş katılığıyla boy ölçüşecek diğer katılığı örgütlü Kürt muhalefeti karşısındaki katılığıdır. AKP demokrasisi bu katılığını ifade ederken daha zengin bir araçlar setine sahiptir. Milliyetçiliğin 3 türüne de (bu da şimdiden 100 Türk büyüğü arasına girmiş bulunan Başbakan’ın sosyal bilim literatürüne katkısıdır) karşı olmakla başlayıp, ‘tek devlet, tek bayrak, tek millet’e uzanan bir kaskatılıktır. Yaslandığı tunç yasaların demiri Ergenekon dağlarından gelir.

Alevilik karşısında sıvı arayışı olan bir katılık vardır AKP demokrasisinde. Bu arayış Alevilere Sünni İslam’ın tebliği türünden rehabilitasyon amaçlıdır. Yasası Kerbela’nın kumundan.

Diğer yandan AKP’nin bu muhafazakar demokrasisi militarizm karşısında gerçek bir sıvıdır. Akışkan ve dalgalı. Akışkanlığı her an yer değiştirmeye hazırlıklı olmanın mecburiyetindendir. Dalganın büyüklüğü sıvı halin yoğunluğuna, rüzgara ve kimi zaman da içinden geçen cismin büyüklüğüne bağlıdır. Emekli ya da düşük rütbeli militarist kütleler için dalgası tsunamidir. Yüksek rütbeli bir muvazzaf içinse Dicle kıyılarını tatlı tatlı yalayan müzikal bir dalgadır o. Kendisini sarsacak bir tsunami haline gelmesi için içinden ABD donanmasının geçmesi gerekir.

Sıvı hali akışkan ve işlevseldir. Kolay şekil alır, kendine kolay yol bulur. Bu kullanışlı hali nedeniyle fazla kullanırsanız ya ani soğuklarda içinizde katılaşır ve sizi çatlatır ya da ani sıcaklarda gaz olur buharlaşır. Sizi ortada bırakır. Çünkü yasası çaktırmadan patlatmak ya da sıvışmak üzerinedir.    

AKP demokrasisinin en neşeli hali, gaz halidir. Şekilsiz, her türlü dış basınca duyarlı, hafif ve kokuludur. Kütlesiz gibidir, tartamazsınız. Kokusu gülsuyuyla yıkanmış hamasetinden gelir. Neşesi şekilsizliğinden ve basınca duyarlılığından.

Müslüman Filistin Halkı’nın çocuklarına İsrail tarafından yapılan zulüm gaz halinin alanına girer. Fakat Müslüman Kürt Halkının çocuklarına Türk Devleti tarafından yapılanlar nedendir bilinmez AKP demokrasisinin kaskatı halinin konusu olur. ‘Plajlarda çocukları vurdunuz’ diye Peres’e sallanan parmakta gaz halinin parmağıdır. Parmağın muhataplarının ‘ilişkimizi etkilemez’ demesi biraz da bundandır. Çünkü bütün dünya bilir ki bu AKP demokrasisinin gaz halidir ve ciddiye alınmasına gerek yoktur. Fakat Kürt anne babalara ‘sızlanacağınıza çocuklarınıza göz kulak olsaydınız da sokağa çıkarmasaydınız’ diye sallanan parmak kesinlikle ciddiye alınmalıdır. Çünkü tunçtandır. Şahidi Uğur Kaymaz, şahidi Diyarbakır’da ölen çocuklar, şahidi hala Diyarbakır zindanında yatan çocuklardır.

İsrail’e ‘Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz’ diyen hamaseti esinleyen yasa gazdan, Türkiye’deki Kürt Savaşında ölen ve hala ölmekte olan binlerce insanın yasası tunçtandır. İsrail’de tutsak edilmiş Hamas’lı milletvekillerini işaret eden parmak gazdan, kendi Kürt milletvekillerini 10 yıl hapis yatırmış ve yine hapis istemiyle yargılamakta olduğunu unutan hafıza demirdendir.

Şimon Peres’i Filistin’de işgalci haline getiren insanlık yasalarının Türk Başbakanı’nı Diyarbakır’da ne hale getirdiğini düşünmekten aciz bilince ne demeli? Ya da kendi başbakanının içi boş efelenmelerine alkış tutan ama İsrail büyükelçisini sınır dışı eden Chavez’e bir selam yollamaktan ısrarla imtina eden bilince? Bunlara ne demeli bilemiyorum? Çünkü bu bilincin içinde yukarıdaki gazların yanında, ‘İsrail Büyükelçisini sınır dışı edersek Zap’ı, Kandil’i bombalayacak F4’lerimizi modernize edecek yer bulamayız’ diyen katı bir akıl, kendi ordusunu peygamber ocağı sayarak militarizme selam çakan sıvı bir düşünce de var. Belki Cem Yılmazın çok izlenen bir önceki filminin kahramanı Arif’e sorsak eminim ‘tahta’ derdi. İki yüzlü yaş tahta.