2006 yılı kamu çalışanları "toplu görüşmelerine" katılacak sendikaların üyelerini belirleyen Bakanlık t

2006 yılı kamu çalışanları "toplu görüşmelerine" katılacak sendikaların üyelerini belirleyen Bakanlık tebliği 7 Temmuz'da Resmi Gazete'de yayımlandı. Tebliğde yer alan istatistikler Türkiye'nin sendikal hak ve özgürlükler sicili ile sendikacılık anlayışı açısından derslerle dolu.

İstatistiklere göre sendikal mücadelede çok önemli yerleri olan iki sendika KESK üyesi Eğitim-Sen ve Tüm Bel-Sen masada temsil edilemeyecekler. Bu, elbette dünyanın sonu değil; sendikal gelenek uzun soluklu bir mücadelenin sonunda yaratılıyor ve bu iki sendika da demokratik ve mücadeleci bir sendikal gelenek yaratmış durumda. Asıl olan budur. Ancak yetkili sendika konusunda yaşanan alicengiz oyunları akıllara durgunluk veriyor.

İstatistiklere göre Tüm Bel-Sen yerine 60 üye farkla yetkiyi alan Bern Bir-Sen bir yıl içinde üye sayısını yüzde 44 oranında artırmış. Bu sendika AKP'ye yakınlığı ile bilinen Memur-Sen Konfederasyonu üyesi. Memur-Sen de toplamda yüzde 28 oranında bir üye artışı sağlamış. Sendikaların eridiği günümüzde bu başarı takdire şayan! Ancak bu ba-şarının(!) ardında iki temel etken olduğu anlaşılıyor.

Birincisi, Tüm Bel-Sen tarafından bütün çıplaklığı ile ortaya serilen usulsüzlükler. Anlaşılan bürokrasi (elbette siyasi yönlendirme olmadan mümkün değil) "arka bahçe sendikası" yaratmak için "alicengiz" oyunlarına başvurmaktan geri durmamış. Örneğin Hakkari, Kayseri, Yozgat, Kırıkkale İl Özel İdareleri başta olmak üzere çeşitli il özel idare ve belediyelerden 9 kurum iki defa yazılarak, Bern Bir-Sen'in üye sayısı olduğundan iki kat fazla gösterilmiş. Yerimiz dar olduğu için bu usulsüzlüklerin ayrıntısına giremiyoruz.

Detay için www.tumbelsen.org adresine bakılabilir. Bu örnek AKP'nin arka bahçe sendikaları yaratmak yolundaki alicengiz oyunu değil. Daha önce de Türk-İş'e bağlı Ta-rım-İş Sendikası üyeleri Tarım Bakanlığı bürokratlarının baskısıyla istifa etmeye ve Hak-İş'e bağlı Öz Tarım-İş Sendikasına üye olmaya zorlanmışlardı.

İkincisi, 2006 yılı başından itibaren sendika üyelerinin aidatlarının devlet tarafından ödenmesidir (meşhur 5 YTL). Böylece bedava sendika üyeliği dönemi başladı. Elini sıcak sudan soğuk suya değdirmeden, hatta kamu çalışanının ruhu duymadan da sendika üyeliği artık mümkün. Çünkü üyelik sonunda maaştan aidat kesilmeyecek nasıl olsa! İşte bu nedenle birkaç ay içinde kamuda sendikalaşma ortalama yüzde 5 arttı. 5 YTL ile ilgili geçen yıl yazdığımız iki yazıda temel hedefin KESK'e üye sendikaların yetkisini düşürmek ve güdümlü sendikacılık olduğunu vurgulamıştık. Nitekim sendika aidatlarının devlet tarafından ödenmesini isteyen Kamu-Sen yetkilileri de bunu açıkça AKP yöneticilerine söylemişlerdi. Bu pazarlığın bütün detayı gazeteci Emin Pazarcı tarafından yazılmıştı. İşte sonuç:

İstatistikler, toplu iş sözleşmesi hakkıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan "toplu görüşme" mekanizmasının dahi ne kadar antidemokratik yöntemlerle sınırlandırıldığını ortaya seriyor. "Toplu görüşmeye" sadece en çok üyesi olan sendika ve bağlı olduğu konfederasyon katılabiliyor. Bu çarpık temsil sistemi yüz binlerce kamu emekçisinin görüşlerinin masaya yansımasını engelliyor.

Nitekim bu istatistikler sonucunda KESK üyelerinin yüzde 98'îni temsil eden sendikalar "toplu görüşmeye" katılamayacak ve toplamda sendikalı çalışanların yüzde 48'i temsil edilemeyecek. İstatistiklere göre sendikalı kamu çalışanlarının yüzde 42'sini temsil eden Kamu-Sen, masada yüzde 71'lik temsile sahip olacak. Bu temsil çarpıklığı parlamentodaki çarpıklığı da aşmış durumda.

Son istatistikler "alicengiz sendikacılığının" iyice ete kemiğe büründüğünü ve "aykırı ses" olan KESK'in dilek ve temenni niteliğindeki toplu görüşmelerden bile tasfiye edilmek istendiğini gösteriyor.

Bu sistem baştan aşağı yanlış ve ILO normlarına aykırı! Grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklar kazanılmadığı sürece arka bahçede daha çok sendika yetiştirildiğine tanık oluruz.