Leon Trotsky’nin sözlerini hatırlamak gerekirse, “Burjuvazi, dünyayı açık bir hapishaneye çevirmeyi başardı. Fakat çürüyen kapitalizmin krizi, emekçiler için kitlesel mücadeleden başka şans bırakmıyor.”

AMLO’nun emperyalizm ile ortaklığı
Fotoğraf: AA

Andrea LOBO

Meksika Devlet Başkanı Andrés Manuel López Obrador (AMLO), Biden yönetimi ile yeni bir anlaşmaya imza attı. ABD’nin sınır kentlerinden göçmenlerin “topluca sınırdışı” edilmesinin önü açıldı. Güney ve Orta Amerika ülkelerinden ABD’ye giriş yapan düzensiz göçmenlerin sayısında son zamanlarda büyük artış yaşanmıştı.

Sosyal medyada paylaşılan video ve haberlerde gördüğümüz üzere, binlerce emekçi çocuklarını da alarak göç yoluna çıkıyor, ormanları aşarak ilerlerken göç yolunda yaşamını yitirenlerin cesetlerine tanıklık ediyor, gittikleri her ülkede silahlı birlikler tarafından karşılanıyor, ABD ve Meksika çöllerinde rekor sıcaklıklara maruz kalıyorlar.

ABD emperyalizmi ve bölgedeki maşa devletlerde, faşist eğilimli “ultra milliyetçi” hareketler yükselişte. Bu gibi akımların göç sorununa “insani çözüm” bulmayı bırakın, herhangi bir çözüm bulması mümkün değil.

Biden’ın Gümrük ve Sınır Koruma Komisyonu’nun başındaki Troy Miller, imzalanan yeni bir anlaşma sayesinde ABD’li yetkililerin göçmenleri Ciudad Juarez’e sınır dışı etmelerinin mümkün olacağını duyurdu.

Anlaşma kapsamında ayrıca Meksika’nın en büyük demiryolu işletmecisi Ferromex’in hatları üzerinde göç kontrol noktaları kurulacak. Ferromex kısa süre önce yük treni seferlerini durdurmuş, gerekçe olarak “yaşanan çeşitli sakatlık ve ölüm olaylarını” göstermişti. AP’ye konuşan bi yetkili alınan kararın ticarete büyük olumsuz etkisi olduğuna dikkat çekiyordu.

Yapılan son anlaşma Biden yönetiminin “yasal göç biçimlerine” ve insan haklarına saygı duyduğu iddiasını boşa çıkardı. Hem uluslararası hukukun, hem ABD hukukunun tanıdığı sığınma hakkının ihlaline bir kez daha tanıklık ediyoruz. AMLO’nun yolsuzluğa bulaşmış baskıcı kolluk kuvvetleri ise ABD sınır polisliğini üstleniyor.

Meksika bu sene şimdiden 780 bin kişiyi sınır dışı etti. Geçen Mart ayında Ciudad Juarez’deki göçmen geri gönderme merkezinde çıkan yangında 40 göçmen yaşamını yitirmişti. İmzalanan yeni anlaşmayla zaten yoğun olan bu tür merkezler dolup taşacak. 

EN ÖLÜMCÜL SINIR HATTI

Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü’nün ifadelerine göre, “göç ile savaş” politikaları ABD-Meksika sınırını dünyadaki en ölümcül sınır hattına dönüşürdü.

Biden’ın geçtiğimiz hafta yaptığı diğer bir açıklama ülkeye 31 Temmuz’dan önce giriş yapan Venezuelalıların geçici koruma başvurusu yaparak çalışma izni alabileceklerini ifade ediyordu. Fakat programın “geçici” niteliği göçmenleri uzun süreli belirsizlik içinde bırakıyor. Tabii anlaşmaya dahil olmayan Venezuelalı ve diğer göçmenler bu olanaktan bile tamamen yoksun bırakılmış oluyor.

Biden bu esnada sınırda görev yapan 2 bin 500 kişilik muhafız kadrosuna 800 kişi daha ekledi. AMLO da ülkenin kuzey ve güney sınırlarında görevli memur sayısını üç yılda 8 binden, 34 bine çıkardı. Ülke içinde binlerce memurun daha “göç yönetim görevleri” icra ettiği biliniyor. Meksika’nın aylık olarak sınır dışı ettiği kişi sayısı ise Temmuz ayında 70 bini aştı.

Adı yargısız infazlar, işkence ve diğer hak ihlalleriyle anılan orduyu seçilirse “tekrar kışlaya sokacağını” söyleyerek seçimi kazanan AMLO, bugün 261 bin askeri göç ile mücadele için kullanıyor. Bu esnada uyuştucu kartelleriyle mücadelesi ise tarihte hiç olmadığı kadar sekteye uğruyor.

Küresel sınıf mücadelesinin zirve yaptığı 2014-2017 yılları ardından Meksika, ABD emperyalizmi ile işbirliği yaparak bir anda “askerileşti” ve bu sayede emek mücadelesini bastırmanın da ön hazırlığını yapmış oldu.

Orta Amerikalı ve Kolombiyalı diğer hükümetlerle de ortak çalışan Biden ve AMLO yönetimleri, göç rakamlarındaki artışı yalnızca insan kaçakçılığı ile bağdaştıran bir “oyun planı” geliştirdiler. Binlerce emekçinin ve köylünün, yaşamlarının her alanını saran sefalet ve güvensizlik yüzünden, küresel kapitalizmin giderek açığa çıkan çelişkileri ve adaletsizlikleri yüzünden göç yoluna düştükleri kabul edilmiyor.

Göç yoluna Orta Amerika’dan çıkan göçmenler, ABD emperyalizminin desteklediği askeri diktatörlüklerin ve gerilla örgütlerin yarattığı hezimetten kaçıyorlar. Güney Meksika sınırını her gün geçen 6 bin göçmenin yaklaşık yarısının Orta Amerikalı olduğu tahmin ediliyor.

Kolombiya ile Panama’yı birleştiren Darien ormanını geçen insan sayısının bu sene 500 bine ulaşması bekleniyor. 2022 yılında bu sayı 250 bin bile değildi.

Ormanı geçenlerin büyük bölümünü Venezuela’daki insani krizden kaçan Venezuelalılar oluşturuyor. Venezuela’daki petrol fiyatları, yolsuzluk ve kötü yönetim sorunlarının yarattığı sefalet yüzünden 2014 yılından bu yana 7 milyon Venezuelalı evini terk etmek zorunda kaldı. Venezuela halkının durumunu daha da kötüye götüren olgu, ABD rejim değişikliği operasyonunun bir parçası olan yaptırımlar oldu.

Venezuelalı göçmenlerin aktardığına göre insan kaçakçılarına para verdikten sonra Darien ormanına giren göçmenler Panama, Costa Rica ve Nicaragua yetkilileri tarafından “bir sonraki sınıra geçmek üzere” rahat bırakılıyordu. Fakat şimdilerde ABD baskısını hisseden yönetimler sınır kontrol teknolojilerini güçlendiriyor ve sınır dışı uygulamalarını sıklaştırıyorlar. Göçmenler ayrıca “Guatemala polisi tarafından cinsel istismar ve şantaj ile” tehdit ediliyorlar.

Leon Trotsky’nin sözlerini hatırlamak gerekirse, “Burjuvazi, dünyayı açık bir hapishaneye çevirmeyi başardı. Fakat çürüyen kapitalizmin krizi, emekçiler için kitlesel mücadeleden başka şans bırakmıyor.”

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: WSWS