7. Yüzyıl Arap zihniyeti Türkiye'deetkili -gitgide daha çok.Dört yıl Suudi Arabistan'da yaşadım,...

7. Yüzyıl Arap zihniyeti Türkiye'de
etkili -gitgide daha çok.
Dört yıl Suudi Arabistan'da yaşadım,
12 Eylül döneminde. Türkiye Malezya
veya Arabistan olmaz, ama yeterince kötü
olur. Kulluğa razı olanlar köle etmek istiyor
razı olmayanları.
Bilgi Üniversitesi'nde 78'lilerce düzenlenen
"Nasıl Bir Anayasa İstiyoruz?"
paylaşması başlıyor; ıı'e doğru.
Haldun Gülalp, Ahmet İnsel
ve Baskın Oran gibi aydınlar
ufuk açıcı konuşmalar yapıyor
uzman hukukçuların yanı sıra.
Haldun Gülalp'in 25 yıl önce
Birikim yayınları arasında yer alan
"Yeni Emperyalizm Teorilerinin Eleştirisi"
kitabına değiniyorum:
"Neo-Marksizm terimini eleştirirken
'Taş devri Marksizmi mi diyelim
klasik Marksizme?' demiştiniz
gülüşüyoruz. "Tarih öncesi!" diyor,
"Ama tarih!" diyorum.
Ahmet İnsel'in "monarşik cumhuriyet"
terimi hoşuma gidiyor.
Baskın Oran haklı bence:
"Bu memleketi askerler kurdu,
Asker kökenliler yönetti epey süre.
Sorun bu değil. Sorun
hâlâ yönetmek istemeleri."
Türk ve Kürt şiddetçilerine atfı da
doğru, kanımca.
STK temsilcileri söz alıyor.
Kısa konuşuyorum: "Dünya Cumhuriyeti
Anayasası için uluslararası bir ekip
şimdiden çalışmaya başlasa?
On maddelik bir taslak hazır,
bende. Biraz mizahî, gayet ciddî."
16.00: Tüh, ayrılmalıyım. PEN
Çeviri ve Dil Hakları Komitesi
toplantısı için. İstiklal Caddesi:
Ulvi Alacakaptan ile ayak üstü
muhabbet: Tarık Zafer Tunaya
salonunda etkinlikler düzenliyor
usta oyuncularımıza saygı ile:
Mücap Ofluoğlu, Toron Karaca...
Oda Kule karşısındaki iş hanında olan
PEN ofisine uğruyorum,
üyemiz Tülin Hanımın sayesinde
düzenleniyor. Tiyatromuzun değerli
dekor tasarımcısı Aysel Doğan
katkısını esirgemiyor.
Almanya'da sıkılan uluslararası
değerimiz dramaturg Emre Erdem'le
Pera'daki Pîrosmanî sergisini
geziyoruz, zenginleşerek.
Sonra Çiçek Pasajı. A a: Yıllar sonra Cüneyt
Ayral! Paris'ten İstanbul'a dönme
kararıyla. Eşiyle tanıştırıyor. 19.45. Nesin Vakfı
Dostları etkinliği başlamak üzere.
Sahi: "Tam Aziz Nesin'lik!" Sözlüklere alındı
mı bu söz? Alınmalı.
Aziz Nesin yaşıyor, eserleriyle. Nesin Vakfı da bir eseri. Lütfi Kırdar salonu dopdolu. 35 yıllık dostum Ali Nesin'le kucaklaşıyoruz.

Ben 19, Ali 15:
"Resim yapmak ve matematik profesörü
olmak istiyorum," diyor yeni tanıştığım genç.
İngilizce dersi için evine gidiyorum. Masada
Aziz Nesin'in fotosu.
"Yakınınız mı?"
"Babam."
Aziz Bey ile kahvaltı sohbeti:
"Yazar olmak istiyorum."
"Zor iştir."
Zeytinler.
Ali ile satranç maçımız, maçlarımız.

"Vakfa geldiğinde Türkçe bilmiyordu," diyor Prof. Nesin, 7 yaşındaki güleç çocuğu gösterip. Spartaküs projemi açıklıyorum, hoşuna gidiyor. Bennu Yıldırımlar zarif bir sunucu. Ali Nesin "Hoş geldiniz" diyor Nesin Vakfı'severle re. Ve Şevval Sam. TV dışında ilk kez görüyorum. Sıcak bir profesyonellik. Hem coşkulu hem ölçülü. Parlak bir performans: "Türküler demeti." İzleyiciler de söylüyor, ahenkle. Sonra Leman Sam Alaaddin'in lambasından çıkıyor gökyüzümüz oluyor. Örnek bir ana-kız sevgisi, dayanışması. Emre ile, konserden sonra kutlayıp iki proje öneriyoruz. Gece 11. Program bitmeden çıkıyorum "mecburiyet tahtında": Bu gece en az bir piyes raporu yazmalıyım, İstanbul Şehir Tiyatrosu Muhsin Ertuğrul Sahnesi Yönetim Kurulu odasında yapılacak son Repertuar Kurulu toplantısı için. Dramaturgi odasına yönetiyorum. Koca binadaki bu sessizlik irkiltici, Cumartesi akşamı -oyun yok. Kulis boş. Salon boş. Sahnede in cin top oynuyor. Sessizlik. Ama suskunluk değil.

Bugün 6 Ekim. Neden Atatürk'ün resimleri var? Ha doğru ya, İstanbul kurtarılmıştı