AKP'nin hazırlattığı Anayasa taslağının tam metni açıklandı. Anayasa tartışmaları "türban" konusuna indirgendiği için taslağın yaşamsal pek çok yönü......

AKP'nin hazırlattığı Anayasa taslağının tam metni açıklandı. Anayasa tartışmaları "türban" konusuna indirgendiği için taslağın yaşamsal pek çok yönü yeterince öne çıkmıyor. Taslağın sendikal haklarla ilgili düzenlemelerine, taslakta yer alan sendikal hak engellerine 15 Eylül 2007 tarihli BirGün'öe yayımlanan yazımda değinmiştim. Bugün konuya devam edeceğim.

Önce taslağın gerekçe kısmından bir alıntı: "Bu Anayasa'nm hazırlanmasında, milletlerarası insan haklan belgelerinden, özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi' nden ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarından, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı' ndan, Avrupa Sosyal Şartı' ndan, belli başlı Batı demokrasileri anayasalarından (...) büyük ölçüde yararlanılmıştır."

Bir başka alıntı daha: "Geçmişte sendika, emek, örgüt, eylem, grev gibi hukuki kavramlar toplumun geniş bir kesimi tarafından adeta bir 'öcü' gibi görülmüş, yaşanan acı tecrübelerin de etkisiyle, emek hareketi hak ettiği noktaya bir türlü ulaşamamıştır. Bunda geçmiş iktidarlarında büyük payı olduğunu biliyorsunuz. Sendikal hareketin önündeki tüm engelleri toplumun önündeki diğer tüm engeller gibi aşmak, emek hareketini hak ettiği konuma ulaştırmak bizim boynumuzun borcudur. "25 Ağustos 2007 tarihinde Hiz-met-İş Sendikası kongresinde söylediği bu sözler üzerine Radikal, Başbakan Erdoğan'ı manşetten "photoshop sosyalist" olarak resmetmişti.

Şimdi Anayasa taslağının sendikal haklarla ilgili düzenlemelerine bu iki iddia çerçevesinde bakalım. Taslakta yer alan sendikal haklar uluslararası antlaşma ve sözleşmelere uyumlu mu ve Başbakan'ın Hizmet-İş nutkunda vaat ettiği gibi "sendikal hareketin önündeki tüm engeller" aşılıyor mu? Ne yazık ki Anayasa taslağı ile yukarıdaki iddialar arasında dağlar kadar fark var.

Taslağın 47. maddesinde yer alan sendika kurma hakkına "milli güvenlik ve kamu düzeni" engeli getiriliyor. Bu hüküm, hükümetlere geniş bir kısıtlama yetkisinin tanınması anlamına geliyor. Maddenin gerekçesinde "bu hükümde 1961 Anayasası'nın ilk haline paralel bir düzenleme benimsenmiştir" deniyor ancak 1981 Anayasasında böyle bir hüküm yok. 1961 Anayasası'nda böyle bir hüküm olmamasına rağmen dönemin hükümetleri "milli güvenlik" gerekçesiyle grev hakkını delik deşik etmişlerdi. Öte yandan taslakta yer alan birden fazla sendikaya üye olma yasağı ILO'nun 87 sözleşmesine ve içtihatlarına aykırı. Ayrıca böylesine detay bir hükmün anayasa taslağında yer alması tuhaf. Bu yasağın kaynağı 1982 Anayasası, fikir babası ise TİSK'tir.

Taslağı hazırlayanlar sendika hakkı konusunda uluslararası sözleşmelerden "büyük ölçüde" değil "kısmen" yararlanmış! Taslağın "toplu iş sözleşmesi ve grev hakkı" başlıklı 48. maddesi ise daha vahim. Bu madde BM sözleşmelerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleş-mesi'ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı'na ve Avrupa Sosyal Şartı'na tamamen uyumsuz. Bu hüküm toplusözleşme ve grev hakkını sadece işçilere tanımakta, kamu çalışanlarına (memur) ise "toplugörüşme" öngörmekte. Taslak, kamu çalışanına toplu iş sözleşmesi ve grev hakkı tanımıyor.

Taslak uluslararası sözleşmelerin zorunlu gördüğü, asgari kural olarak kabul ettiği sendikal hakları tanımazken, hiçbir uluslararası sözleşmede yer almayan ve evrensel bir hak olarak kabul edilmeyen lokavtı Anayasal bir kurum olarak kabul ediyor. Bu nasıl bir garabet? Kamu çalışanlarının toplusözleşme ve grev hakkını güvence altına almayacaksınız ama bir hak değil saldırı aracı olan lokavtı anayasal bir kurum haline getireceksiniz. Bu konuda da taslağın ilham kaynağı 1982 Anayasası ve TİSK önerileridir.

Sendikal haklar açısından tüm uluslararası insan hakları belgeleriyle uyumsuz olan taslak, Başbakan'ın ifadesiyle sendika, emek, örgüt, eylem, grev gibi hukuki kavramları adeta bir 'öcü' gibi görmeye devam eden liberal zihniyetin güçlü izlerini taşıyor. Taslağın açıklandığı günlerde 12 yıldır faaliyet yürüten Emekli-Sen hükümetin girişimleri sonucu kapatılmak isteniyordu. Oysa Türkiye'nin de onayladığı BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi herkese sendika hakkı tanıyor. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu'nun dün yayımlanan "Sendikal Hak İhlalleri raporunda" ise Türkiye'de ciddi sendikal ihlallerin yaşandığı vurgulanıyordu. İşte vaat, işte taslak, işte uygulama!