Ankara’daki patlama

> VIJAY PRASHAD @vijayprashad

Ankara’da, barışçıl bir mitingde iki büyük patlama oldu. Miting, önde gelen iki sendika olan DİSK ve KESK’in çağrısıyla, ‘Emek, Barış ve Demokrasi’ pankartı altında gerçekleşiyordu. Her iki sendika da devletle PKK arasında barış görüşmeleri yapılmasını istiyordu. Gelen haberlere göre PKK ve KCK, devletle barışın planlarını yapmıştı. Türkiye’nin güneydoğusunda devletle PKK arasındaki şiddet tüm bölgeyi olağanüstü hâl bölgesine çevirdi. Barışçıl miting ise şiddetle karşılandı. Bu, modern Türkiye tarihindeki en büyük terörist saldırılardan biri. Mitingin öne çıkan amacı ateşkes çağrısıydı, ama mesele yalnızca bu değil. 1 Kasım’da yeniden sandığa gidilecek. Haziran’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisi - AKP - yüzde 40’ın altında kaldı ve Anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde edemedi. Bunda önemli ölçüde HDP’nin ve MHP’nin aldığı oyların etkisi var. Erdoğan’ın Kürt ve Suriye politikalarının başarısız olması oylarını MHP’ye kaybetmesine ve HDP’nin oy kazanmasına neden oldu.
Yeniden seçim beklentisi içindeki Erdoğan, azınlıklar üzerinde sıkı bir sağ atak yaparak ve her türlü muhalif kesim üzerine giderek MHP seçmeninin peşine düştü. Eylül’de faşistler Ankara’da HDP’nin ofislerini yakarken hükümet de editörleri ve muhabirleri tutukladı. Bu iki yönlü yaklaşım, Erdoğan’ın partisinin aynı anda hem HDP’ye hem de MHP’ye yüklenmesine olanak sağladı. Türkiye’deki atmosfer hükümet ve müttefiklerinden gelen şiddet nedeniyle şu anda son derece yıpratıcı.

1990’larda PKK devlete karşı silahlı zaferin mümkün olmadığını anlamaya başladı. Demografik değişimler Türkiye sınırları içinde ya da dışında bütün bir Kürdistan kurmayı zorlaştırdı. Kürt meselesine farklı bir çözüm gerekliydi. Şu anda ana zemin, ulusun kendi kaderini tayininden ziyade Türkiye içindeki haklar için mücadele. Bu strateji çerçevesinde farklı partiler kuruldu- HEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTH, DTP, BDP ve DBP. Her birinde ortak olan kelime ‘Demokratik’. Kürt partilerinin liderliği iktidarı almak için Kürt halkının partisi olmanın yeterli olmadığını anladı. Başkalarıyla müttefik olmaları gerekiyordu. HDP, 2012’de böyle kuruldu.

Barış blogunu, sendikal hareketleri, Türkiye’de artan otoriterleşmeyleye Erdoğan’a duyulan kinle umudunu yitirenlerin oyunu almayı bildiler. 10 Ekim’de iki sol eğilimli sendikanın çağrı yaptığı miting çeşitli Kürt gruplarını ve barış yanlılarını bir araya getirdi. Bunlar aynı zamanda HDP’nin seçmenleriydi. Devletle PKK arasında bir ateşkesi savunmak HDP’nin dünya görüşüne dayanıyordu.

Türkiye’nin güneydoğusunda kalıcı bir sokağa çıkma yasağı, yoğun olarak HDP’ye oy verilen bölgelerde seçim yapılmasını imkânsız hale getirebilir. Eğer bu seçmen, devam eden çatışmalar nedeniyle sandığa gidemezse HDP’nin Haziran sonucunu tekrar etme ya da yükseltme şansı azalır. Saldırıdan hemen sonra, PKK ateşkes çağrısı yaptı. Hükümet kulak asmadı. Saldırının dehşetine rağmen, Türk jetleri yurtiçinde ve Kuzey Irak’ta PKK mevzilerini vurmaya devam etti. Türkiye’den bir güvenlik yetkilisi Reuters’a “PKK ateşkesinin bizim için anlamı yok, operasyonlar durmaksızın devam edecek” dedi. Erdoğan hükümetinin korku saçabilmesi için bundan daha kolay bir yol yok. Hükümetten PKK’nin dezenformasyon yapıyor olabileceğine dair sesler geldi. Bu, korku salarak oyları yönlendirme taktiği. Erdoğan’ın başbakanı Ahmet Davutoğlu, alelacele HDP’ye saldırdı sonra da Ankara saldırısıyla ilgili bilgi akışını yasakladı. Korku salma ve baskılama AKP’nin iki silahı.

Güvenlik güçleri Türkiye’deki bilinen IŞİD militanlarını yakalamaya başladı. Hükümet saldırıyı IŞİD’in gerçekleştirdiğini söyledi. Bu makul bir teori değil. IŞİD’in Dokumacılar diye bilinen, Kürtleri hedef alan bir hücresi var. Haziran’da, seçimden iki gün önce düzenledikleri saldırıda dört kişi öldü. Seçimlerden bir ay sonra Dokumacılar ESP’li genç aktivistleri Suruç’ta hedef aldı. HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ, ESP’nin kurucularından ve o saldırıda da 33 kişi öldü.

HDP Lideri Demirtaş, KESK Genel Merkezi’nde yaptığı açıklamada direkt olarak hükümeti işaret etti. “Tek birinin failini yakalamadınız. Ne Suruç’un ne Diyarbakır’ın. Ankara’nın da yakalamayacaksınız” dedi. İstihbarat teşkilatı tarafından kontrol edilen şehrin göbeğindeki bir mitingde güvenlik önlemi yoktu. Polis yerde yatan yaralılara biber gazı ve TOMA’yla saldırdı. “Bu mudur senin adaletin” diye sordu Demirtaş ve Davutoğlu’na “Ülkenin yönetimine zorla, darbeyle el koymuş bir kliksiniz” diye seslendi. “İntikam peşinde değiliz. Şiddet şiddeti doğurur. 1 Kasım’daki seçimde adalet istiyoruz” dedi.

Saldırının ertesi günü binlerce insan, ölenlere olan saygılarını ve hükümete olan nefretlerini göstermek için sokaklara döküldü. Bu durum oya dönüşür mü, göreceğiz. Twitter engelliydi ama Demirtaş’ın konuşması YouTube’daydı ve çok fazla izlendi.

Katıksız öfkesi sokakların sesini taşıyordu: “Bir avuç alçağa teslim olmayacağız”


Çeviri: Ömür Şahin Keyif