Gana hükümeti, Avustralyalı Atlantic Lityum ile imzaladığı maden kullanım anlaşmasını, alacağı yüzde 13 kâr payını gerekçe göstererek “ülke tarihinin en iyi maden anlaşması” olarak sunuyor. Yerel liderlerden STK’lere ve muhalefete kadar büyük bir kesim ise anlaşmanın daha adil ve şeffaf olması gerektiğini söylüyor.

Anlaşma lütuf mu yoksa felaket mi?
Fotoğraf: Atlantic Lityum

Stanley Kwabla ARKU

Avustralyalı Atlantic Lityum şirketinin Gana hükümeti ile lityum madeni kullanım anlaşması imzalaması, tartışmaları beraberinde getirdi. Gana, ilk defa bu tür bir maden kiralama anlaşması yapıyor. Ekim ayında imzalanan anlaşma, Toprak ve Doğal Kaynaklar Bakanı Samuel Abu Jinapor tarafından hararetle savunuluyor. Fakat anlaşmanın adil ya da şeffaf olup olmadığı toplumun farklı kesimleri tarafından sorgulanıyor.

Hükümet, imzalanan anlaşmanın “Gana tarihinin en iyi maden anlaşması” olduğunu söylüyor ve alacağı yüzde 13 kâr payını ve Atlantic Lityum şirketinde yüzde 30 hissedar pozisyonunda olmasını da “kanıt” sayıyor. Fakat yerel liderler, sivil toplum kuruluşları ve muhalefetteki NDC partisi, anlaşmanın “asıl amacını” tartışıyorlar, Gana’nın doğal kaynaklarının ve ekonomisinin süreçten zararla çıkacağından endişe ediyorlar.

Sivil toplum kuruluşları bu tür doğal kaynak anlaşmaları yapılırken hükümeti daha şeffaf ve adil davranmaya çağırıyor. Bazı Ganalılar ülkenin yeraltı mineral zenginliklerinin “sıradan Ganalıların” hayatına yeterince fayda getirmediğini düşünüyorlar. Hem maden bölgelerinde yaşayan yoksullar, hem toplumun geri kalanı anlaşmaların daha adil ve kapsayıcı süreçlerle imzalanması gerektiğini düşünüyorlar.

NDC’nin ulusal iletişim sorumlusu Sammy Gyamfi, Gana-Barari DV lityum anlaşmasını sert bir dille eleştirdi ve anlaşmanın “Gana’nın çıkarına olmadığını” iddia etti. Parlamentonun anlaşmayı onaylaması gerektiğini dahi söyledi ve anlaşmanın “Gana halkının yararına” olup olmadığı konusundaki şüphelere dikkat çekti.

Dormaa Geleneksel Koruma Alanı Şefi Osagyefo Oseadeeyo Agyemang Badu II da hükümeti anlaşmayı askıya almaya çağırdı. Badu II, mevcut haliyle anlaşmanın ülkeye bir avantaj sağlamadığını söyledi. Liderin çağrısı benzer açıklamalar yapan ve anlaşmanın durdurulmasını isteyen sivil toplum grupları, uzmanlar, düşünce kuruluşları tarafından da tekrar ediliyor. Bir diğer sivil toplum kuruluşu, Gana Lityum Anlaşması’nın önceki anlaşmalardan bir nebze daha avantajlı olduğunu söylüyor, fakat 2006 tarihli Mineraller ve Madenler Yönetmeliği’nin anlaşmayı yansıtacak şekilde revize edilmesi gerektiğinden söz ediyor. Anlaşmada bahsi geçen parasal bazı konuların Gana’daki mevcut yasalar ile çeliştiği; Tutarlı yasal çerçevenin oluşturulması için yasa değişikliği yapılması gerektiği de kuruluşun iddiaları arasında.

ANLAŞMA MADDELERİ

Maden kullanım anlaşması kapsamında Gana devleti maden projesinde yüzde 13 ortaklık payı sahip oluyor. Önceki anlaşmalarda bu oran yüzde 10 düzeyindeydi. Hükümet ayrıca elde edilen kazancın yüzde 10’una sahip oluyor - ki bu oran önceki anlaşmalarda yüzde 5 düzeyindeydi. Bu maddeler, geçmişte dile getirilen bazılarının önünü kesmek için değiştirildi. Fakat eleştirel seslerden gelen uyarılar, daha fazla tartışılma ihtiyacı olduğunu ortaya koyuyor.

LİTYUM KEŞFİNİN TARİHİ

Gana’da lityum keşfedilmesi ülkenin maden sanayisi için önemli bir gelişme oldu. Maden şirketi Atlantic Lityum, söz konusu havzada 2017’den beri çalışmalar yürütüyordu. 2016 yılında maden arama ruhsatı alan firma, hendekler ve deneme kuyuları kazmaya koyulmuştu. 2018 yılında ilk maden açıldı ve 128 metrelik bir alanda yüzde 1,2 yoğunluğunda lityum içeren bir bölge keşfedildi.

O günden beri 137 bin metre uzunluğunda kazı yapıldı. 35 milyon ton toprak çıkarıldı. Ayrıca şirket Nihai Fizibilite Çalışması isimli bir belge yayımladı ve madenin 12 yıl içinde 1 buçuk milyar dolar gelir getireceği öngörüsü yapıldı. Madenden her yıl 360 bin ton spodümen konsantresi ve bazı yan ürünler elde edilecek.

Atlantik Lityum’un sermaye yapısı 277 milyon Avustralya dolarına eş pazar payı ve banka hesabında duran 11 milyon dolarlık teminattan oluşuyor. Şirket resmen 2014 yılında kuruldu ve ilk etapta Batı Afrika bölgesinde demir cevheri aramaya koyuldu. Şirketin odağı zamanla yön değiştirdi ve 2016 yılından itibaren nadir mineraller aramaya koyuldu. Gana’daki lityum keşfi de bu sayede mümkün oldu.

ATLANTIC VE MÜTTEFİKLERİ

Şirket Güney Afrika merkezli Stage ile ve Amerikalı Piedmont Lityum şirketleriyle de ortaklık içinde. Atlantic Lityum’un yüzde 25’i Stage’e, yüzde 10’u Piedmont’a ait. Şirket maden kullanımının kendine tahsisi için resmi başvurusunu gönderdi. Başvurunun onaylanması için çevre etki değerlendirmesi yapılması, toprak kullanım haklarının devri için yerel topluluklarla görüşülmesi gerekiyor.

Proje için gerekli finansmanın büyük bölümü Piedmont’tan geliyor ve halihazırda 30 milyon dolar yatırım yapıldı. Proje başladıktan sonra 70 milyon dolarlık ek yatırım yapılacak ve gerekli maliyetlerin geri kalanı Atlantic Lityum ile ortaklaşa karşılanacak. Şirketin Tesla ve LG Chem gibi şirketlerle satış sözleşmeleri var ve olası finansman eksikliklerinin bu şekilde giderilmesi planlanıyor.

Projenin yeri lojistik açıdan da uygun. Ulusal otoyol madenin 800 metre yakınından geçiyor ve yakınlarda iki büyük liman var. Atlantic Lityum’un halihazırda boksit ve manganez ihracatı yapılan Takoradi Limanı’nı kullanması bekleniyor.

Gana’nın lityum anlaşması tartışılmaya devam ediyor. Bu tür anlaşmaların adil ve şeffaf bir şekilde imzalanması, ülkenin sürdürülebilir kalkınması için büyük önem taşıyor. Hükümet anlaşmayı savunmayı sürdürüyor fakat söyledikleri şüpheyle karşılanıyor. Anlaşmanın detaylı bir biçimde incelenmesi gerektiği söyleniyor ve bu tür “doğal kaynak pazarlıklarında” daha kapsayıcı süreçler izlenmesi çağrısı yapılıyor.

Çeviren: Fatih KIYMAN

Kaynak: People’s Dispatch