Aşk masalları dinledik küçük çocuklarken. Aşk filmleri aldı yerlerini sonraki yıllarda ve şarkılar, şiirler... Çok nasihat edildi ama

Aşk masalları dinledik küçük çocuklarken. Aşk filmleri aldı yerlerini sonraki yıllarda ve şarkılar, şiirler... Çok nasihat edildi ama ayağımız yerden kesildiğinden duyamadık onları.. Öyle çiçekler açtı ki gönlümüzün bahçesinde, kalbimizin atış hızları dengesizleşti. Bulutlara taşıdı bizi aşk, yıldızlara. Şimşeklerle yere çakılınca başladı keşkelerimiz. Yaralarımızı farkettikten ve ilk şoku atlattıktan sonra bile yine ondan başkasını göremez, duyamaz olduk. Diktatör kıyımlar olduğundan içimizde sokağa çıkma yasağı koymuştuk kendimize ve böylece ilk kez olmak üzere kokulu hatıra defterleri gözyaşlarına boğuldu, bir duygunun yerini bir başkası alamadı.
Aşk asiydi. Ergenlik çağında bir kız gibi başınabuyruk ve cesur. Cemal Süreya bir şiirinde “denetçi anlamaz, tarihçi atlar, terzi bir araya getiremez, sanatçı elden kaçırır” demiştir aşk için. Işık hızına yetişilemediği gibi aşk da anlatılamayandır. Onun kadar kararlı ve korkusuz bir “zaman” vardır. Bütün çirkinlikleri ve güzellikleri silen, kimseye torpil geçmeyen zaman... Ve o bütün acıları, mutlulukları süpürgesiyle alıp götürür. Ancak yerinden koparılıp giden şeyler gittikleri gibi dönmeyi bilmezler. Biz gözümüzün göremediği şeyleri hep merak ederiz ve de korkarız sonraları onlardan. Aşktan ve zamandan bu denli çekiniyor olmamız burdan geliyor olabilir mi?
Şimdi ayaklarımız yere basıyor. Öyle ki gelip kapımızı çalsa aşk ışıkları kapatır gitmesini bekleriz. Panjurları bile aralamayız. Çünkü biliriz o her yerden sızabilir. Hesapsızdır. Ama biz acılarımızın hesabını tutarız. Aşk, her satırında aşık olduğunuz adamı düşünerek okuduğunuz, her altını çizdiğiniz satırda ona dair bir şeyler bulduğunuz  ve ona hediye ettiğiniz bir kitabı, onun bir "zaman" sonra başka bir kadını düşünerek okuması, ona yazdığı mektuplarda o kitaptan cümlelere yer vermesi de olabilir. Artık biliriz. Bir yanımız böyle kaçıp dururken köşebucak, diğer yanımız çoktan kendini bırakmıştır aşka.. O yanımıza hiçbir yaşta söz geçiremeyiz. Evet aşk eski bir yalandır ve biz her seferinde inanırız ona.
Acımasız, vefasız olan aşk değil bizleriz aslında. Aşk aynı kalır ama özneleri değişir. Biz geçip gideriz ama o kalır. Şiirlerdeki güzelliği ve kalbimizde eskiden açan çiçeklerle anılması en güzeli olur. Biz kitlesek de kapıları pencereleri bir şekilde evimize girip oturuverir karşı koltuğa. Ancak misafir umduğunu değil bulduğunu yer.