Datvi'yi iki ay kadar önce tanımıştık. Hani, doğa fotoğrafçısı ve gezgin Cemal Gülas'ın Çamlıhemşin ormanlarında birlikte yaşayıp baktığı 3 aylık yavru ayı vardı ya. Gülas'ın yetim yavru ayıyı sütle beslediğini...

Datvi'yi iki ay kadar önce tanımıştık. Hani, doğa fotoğrafçısı ve gezgin Cemal Gülas'ın Çamlıhemşin ormanlarında birlikte yaşayıp baktığı 3 aylık yavru ayı vardı ya. Gülas'ın yetim yavru ayıyı sütle beslediğini, birlikte balık tuttuklarını, zamanı geldiğinde uyum sağlasın diye de uyuması için onu ormana gönderdiğini okumuşduk gazetelerde.

"Datvi" ayı demekmiş, Gürcüce.

Birkaç gün önce de, Bulgaristan'ın Pazarcık kentinin Rakitovo orman bölgesinden bir haber geldi. Rakitovo'nun orman bekçileri, doğada yaşayan hayvanların beslenmesi için bıraktıkları mısırın kısa sürede tükendiğini görünce, bölgede araştırma yapmaya başlamışlar. Bu arada buldukları ölü ayıyı da otopsi için Pazarcık'a götürmüşler. Obur ayının midesinden tam 40 kilo mısır çıkmış. Veterinerler aşırı miktarda yenen mısırın ayının midesinde hızla ilerleyen bir enfeksiyona ve ölümüne neden olduğunu söylemişler.

Çamlıhemşin'de Datvicikve Pazarcık'ta obur ayı... ve onları yaşatmak için çırpınan insanlar.

Karadeniz yaylalarında, dağ köylerinde yatarsanız eğer, geceleri piknik tüpten yapılan bombaların patlama sesiyle uyanırsınız sık sık. Piknik tüpten bombalar, belli aralıklarla patlayıp tarladaki ürünü yemek için gelen domuz ve ayıları kaçırmak üzere keşfedilmiştir. Ayı da domuz da epey akıllı hayvanlar olduklarından artık alıştıkları o patlamalara aldırmadan dalıyorlar tarlalara. İnsan ve ayı yiyecek bulmak ya da yiyeceğini korumak için karşı karşıya geliyor.

Datvi'den ve Pazarcıktı oburdan sonra, bu kez Bingöl'ün Yedisu ilçesinde çıktı karşımıza ayı. Serinlemek, su içmek, belki de balık tutmak için nehre giren ayıyı çevredeki köylülerin taş ve sivri sopalarla saatlerce işkence ederek nasıl öldürdüklerini izledik televizyonlarda. Gazetelerde okuduk. Belki, nehrin ortasındaki kayaya çaresizlik içinde tutunuşu ayının, vücuduna değen taşlara tepki veremez hale gelişi ve sonra sürüklenip gidişi sularda, belki sizin de rüyalarınıza girdi benim gibi. Yine de bu ölümün haber oluşu iyiye işaret.

Rüya tabircileri, ayı görmek "Zorluklarla ve sıkıntılarla karşılaşacağınız anlamına gelir, yeni düşmanlara sahip olacağının ve zorluklarla karşılaşmağının işaretidir. Birayı öldürmek, sıkıntılardan kurtulacağınız anlamına gelir" diyorlar. Halt ediyorlar.

Yedisu'da köylüler, rüyada değil, gerçek hayatta bir ayı öldürdüler, "balımıza, küçük baş hayvanlarımıza dadanmıştı" diyerek. Belli ki, geçim derdinde, sıkıntı içinde köylüler. Ama o ayıyı öldürmüş olmaları, onları sıkıntılarından kurtarmayacak.

Ayılar insanoğluna epey benziyor aslında. Pazarcıktı ayının midesinden çıkan 40 kilo mısır, onların da obezliğe meyilli olduğunu gösteriyor. Koca gövdelerine rağmen, yüzmede tırmanmada değme insana taş çıkarıyorlar. Bizler gibi, topukları da yere değmek üzere bütün ayak tabanlarını basarak yürüyebiliyorlar. Her ayaklarında beş parmakları, parmaklarının ucunda da içeri çekilmeyen tırnakları var. Diş sayıları da bize yakın; türüne göre 40 ya da 42 . Aynen bizler gibi, hem otla hem etle beslenen "hepçil" hayvanlar. Bala tutkuları da bize benziyor. İş güç bıraksa, belki biz de uyuruz onlar gibi kış boyunca.

Geçenlerde Hakan Aksay Moskova'dan yazdı: Köpek beslemeye başlayınca bir başka canlı için sorumluluk duymanın ne anlama geldiğini anlamış. Diğer canlılar için sorumluluk duymak... İşte bizi insan yapan en önemli özellik bu olabilir. Bunu yapabilirsek eğer, belki vazgeçeriz hergün binlerce ton karbondioksidi atmosfere salmaktan.

Ayılarla benzer yanlarımız var... Ayılardan da insan öldüren olmuştur tabii. Ama onları bizden ayıran en büyük özellik, hiçbir ayının, bir insanı böylesine çaresizken, böylesine keyif alarak, işkence edişini filme kaydederek öldürmemiş olmasıdır!

Hani küresel ısınma, susuzluk, çölleşme falan deyip "yarın hepimiz yok olacak mıyız" diye korkuyoruz ya... Nehrin ortasındaki kayaya tutunmuş ayıyı öldürmek için değil kurtarmak için seferber olduğumuz da, kendi geleceğimiz için de endişeye gerek kalmayacak!