Aykırı ve dönüştücü bir güç olarak mizah
Terry Eagleton’ın “Mizah” kitabı Melih Pekdemir çevirisiyle Ayrıntı Yayınları’ndan yayımlanarak okurlarla buluştu. Edebiyat eleştirisi, Marksizm ve teoloji konularına önemli katkılarda bulunan Eagleton, bu sefer üzerine az yazılmış bir konu olarak mizahı ele alıyor
FERHAT ÇELEPKOLU
Gündelik hayatın tekdüzeliğinde veya karamsarlığın peşimizi bırakmadığı anlarda dahi vazgeçemediğimiz eylemlerden biri kahkaha atmak. Bedenin olağan kontrolünün kaybedildiği an olarak kahkaha, hepimizin gerçekleştirdiği ama üzerine pek düşünmediğimiz bir edim. Mizahı ele alırken onun temel çıktısı olarak kahkaha atmayı inceleyerek işe başlıyor Eagleton. Ancak, iki kavramı birbirine tamamen bağlı kılarak da gerçekleştirmiyor incelemesini. Çünkü ‘‘Niçin güleriz?’’ sorusuna zekice bir esprinin, incelikli nüktedanlık kadar basit taklitlerin ve üzerine düşünülmemiş davranışların da yanıt olarak verilebileceğini söylüyor.
Kahkaha mefhumu üzerine en çok düşünen isimlerden olan Bakhtin’in söyledikleri kahkahaya dair en ileri ve özgün tariflerdendir. Eagleton’ın “modern komedi filozoflarının en büyüğü” olarak tanımladığı Bakhtin’e göre kahkaha, sadece komik olaylara verilen bir tepki değil, aynı zamanda farklı bir bilgi biçimidir. “Dünyanın bazı önemli yönlerine sadece kahkahayla ulaşılabilir” diyecek kadar kahkahaya değer atfeden Bakhtin için yeni bir bilme biçimi olarak kahkahanın derin bir felsefi anlamı vardır. Kahkahayı bir epistemolojinin içerisinde düşünen tek isim Bakhtin de değildir. Walter Benjamin’in “Brecht’i Anlamak” adlı çalışmasında yer alan “Düşünce için kahkahadan daha iyi bir başlangıç noktası yoktur” sözü de yine kahkahayı bilgi sürecinin kaynağına yerleştirir.
ÜSTÜNLÜK VE AYKIRILIK
Gülmeye dair üzerinde ortaklaşılmış genel bir teori olmasa da ortaya atılan bazı teoriler daha akla yatkındır. Başka teorilere de değinmesine rağmen, özellikle üstünlük ve aykırılık teorilerini inceleyen Eagleton her bir teorinin gülmeye dair kimi noktaları açıklayabileceğini söylüyor. Üstünlük teorisi ötekinin kusurlarından ve eksiklerinden beslenilmesidir. Örneğin The Office dizisinde Michael Scott’ın kaba ve çirkin davranışlarına güleriz çünkü başkasında gördüğümüz tipik davranışların kendimizde mevcut olmadığını düşünürüz ve Scott’a bir yandan üzülürken diğer yandan kahkaha atmayı unutmayız. Üstünlük teorisi aynı zamanda verili bir insan doğasından hareket eder ve Eagleton’ın da haklı tespitiyle “kadercilikle komedinin gizli anlaşma içinde olduğu” sonucuna ulaştırır bizi. Madem zulüm ve acı dünyada vardır ve gördüğümüz tüm olaylar daha öncekilerin basit birer tekrarıdır, öyleyse yapılacak tek şey bu tekrarın içerisinden estetik bir unsur çıkarmaktır düşüncesini taşıyan anlayışın dayandığı yer nihilizmin komedi vasıtasıyla yeniden üretimidir. Daha açıklayıcı bir teori olarak aykırılık teorisi ise gündelik hayatın kesintiye uğradığı, akışın tersine çevrildiği ve çelişkilerin açığa çıktığı anları işaret eder. Çocukların birkaç aylıkken bile eğlenceli bulduğu ce-eee oyunu yüzdeki görünümün hızla başka bir şeye dönüştüğü ilk akla gelen aykırılık örneklerindendir. Ya da İngiliz mizahının en önemli temsilcilerinden Monty Python grubunun sınıf kültürlerinin çatışmasına odaklandığı “Summarize Proust” yarışması akla gelir. Proust’ın “Kayıp Zamanın İzinde” eserinin önce gece elbisesiyle daha sonra da banyo kıyafetiyle özetlendiği bir televizyon oyunu absürt aykırılığı bize gösterir. Yine yakın dönemin başarılı dizilerinden Fleabag’de başrolün aniden akışı kesip bize doğru seslenişi süregidenin yönünün değiştirilmesiyle bizi güldürür. Başka aykırılık örnekleri olarak dünyaya ölüm getiren büyük devletlerin temsilcilerine Nobel Barış Ödülü verilmesi veya burjuvazinin kendi mezar kazıcıları olan işçi sınıfını yaratması kadar komik çok az şey vardır. Noel Carroll’a göre aykırılık geçici bir “anlamın rayından çıkması”, L. W. Kline’a göre ise “düzenli düşünme süreçlerinin bozulmasını veya sözleşmelerin ihlalini” içermesidir. Eagleton ise komik etkiyi açıklamak açısından rahatlama teorisini, tasvir edici olmasından kaynaklı aykırılık teorisini açıklayıcı bularak bu iki teorinin kaynaştırılmasının daha makul olduğu fikrindedir.
GERÇEK MİZAH DÖNÜŞTÜRÜCÜDÜR
Mizahın ne olduğuna dair açıklama bize mizahın kullanım biçimine dair de kolaylık sağlar. Herkesin öznelliğiyle dahil olabildiği ve fütursuzca kullanabildiği sosyal medyada son zamanlarda sıkça karşımıza çıkan “ofansif mizah” adı altında yapılan “şakalar” toplumsal olarak en çok ezilen kesimlere yöneltiliyor. Kendini toplumdan ayrıştırıp üstün gören, genellikle beyaz yakalı, alt-right fikirlere sahip tipolojide sıklıkla rastladığımız bu “mizah anlayışının” komik olmamasından daha vahim olanı gerçekliğin çarpıtılmasıdır. Yaşanılan sorunların kaynağı olan iktisadi ve toplumsal ilişkilerin sorgulanması yerine; fatura eğitimsiz ve daha kötü durumda olanlara, savunma mekanizmaları ellerinden alınmış olanlara kesilir ve bu saldırganlığın adı “mizah” olur. İnsanın aklına Umut Sarıkaya’nın Marx ve orta sınıflarla ilgili karikatürü gelmiyor değil doğrusu. Oysa gerçek mizah ve şenlikli kahkaha toplumsal ve dönüştürücüdür. Toplumsaldır çünkü Eagleton’ın da değindiği gibi demokratiktir, özel bir uzmanlık veya soy kütüğü gerektirmez. Dönüştürücüdür çünkü kutsal gerçekleri gülünç hale sokar, yüceltilmiş doktrinlerin havasını alır ve yüksek olanı alçak, alçak olanı yüksek yapar. Halk ayaklanmalarının göbeğine yerleşir ve insanlar arasında kurulacak yeni iletişim kanallarının taşıyıcısı olur.