Muammer Ketencoglu'nun yaptığı hislerin konserinden uzun sürdüğü Karaburun Festivali Baba Zula fırtınasına sahne oldu. Murat Ertel ve Amerikalı dansöz Janet yine muhteşemdi...

Karaburun Şenliği deyince önce Baba Zula demek gerekiyor bence. Baba Zula ile Karaburun halkının ilişkisi başka türlü bir şey. Her sanatçının yaşamak isteyeceği türden bir ilişki yaşıyor grupla Karaburun halkı. Ne desem abartı olmaz; bir tür bütünleşme, bir hemhal olma. Mutluluğun resmi bu desem, olur yani.

Halbuki kâğıt üstünde değerlendirmeye kalksanız durum hiç öyle gözükmüyor. Yani Baba Zula, albümleri kapış kapış giden, küpleri TV"de dönüp duran ünlü bir pop grubu değil. Boğaziçi Üniversiteli Murat Ertel"in liderliğinde, halk müziği, arabesk ve deneysel rock"ı içine katan, doğaçlamaya önem veren, klasik anlamda ne bir şarkıcısı ne de şarkısı olan alternatif bir grup. Ama işte, sahneye çıktıkları andan itibaren karşılıklı bir aşkın yaşandığına tanık oluyorsunuz.

6-7 EYLÜLDEN ZEYBEKLERİN RUHUNA...

Murat Ertel genellikle şarkı söylemiyor, konuşuyor. Gürcistan"daki savaştan giriyor, 6-7 Eylül olaylarından çıkıyor. Zeybeklerin ruhuna fatiha diyor. Seyircilerin arasında dolaşıyor, küçük çocukların önünde çömelip elektrosazmı tıngırdatıyor. Arada sahneye gurubun dansözleri çıkıyor. Janet adlı Amerikalı dansöz bir döktürüyor ki ilk sahneye çıkışında, elime fotoğraf makinemi alamıyorum bile. Sahneye kilitleniyorum. Bir yandan da Ceren Oykut"un bilgisayarda çizdiği ve perdeye yansıtılan çizgilerine göz atıyorum konser boyunca. Konser bitince bir tek bu konserin sonunda olan bir tezahürat başlıyor: "Büüyük Başkan" diye 5 yıldır şenliğe her türlü katkıyı veren Serdar Yasa"ya teşekkür ediyor Karaburunlular.

Baba Zula"nın yeri ayrı ama diğer gruplar da büyük bir katılımla konserlerini veriyorlar. Bunlar içinde Muammer Ketencoğlu Topluluğu ve Moğollar öne çıkıyor. Muammer Ketencoğlu ve ekibi görece sakin geçen bir konserden sonra biste halkı tam anlamıyla coşturuyor. Büyük bir kalabalık sahnede dans ediyor bis boyunca. Ardından Serdar Bey gelip Muammer"e çiçek verirken ikinci bis olarak bir "on şarkı" daha rica ediyor. İkinci bis de aynı coşkuyla geçiyor ve bisleri konserin kendisinden uzun süren enteresan bir konsere şahit oluyoruz.

Moğollar konseri de benzer bir coşku içinde geçiyor. Bütün konserlerden farklı olarak bu konser Nergis Çay Bahçesi"nde değil, meydana kurulan sahnede gerçekleşiyor. Meydan tıklım tıklım doluyor. Seyirciler yine önce uslu uslu oturarak dinliyor. Ama konserin sonlarına doğru önce önlerde yerlerde oturanlar ayağa kalkıp dans etmeye başlıyor, ardında da geri kalan herkes.

"BUZ KRALİÇESİ"NDE SÜRPRİZLER BİTMİYOR

Şenliğin ilk günü ise tek bir topluluğun çıktığı diğer günlerden faklı olarak çok sayıda sanatçı ve grubun katılımıyla gerçekleşiyor. Bu gecenin keşfi Fulya Özlem ve Mastika Grubu oldu. Fulya Özlem, Selda Bağcan"ı hafiften andıran sesiyle bizi çok etkiledi ve izlenmesi gereken şarkıcılar listesine girdi. Fulya hem Türkçe, hem de Rumca söyledi. Yakında felsefe doktorası yapmak üzere Yunanistan"a gidecek olan Fulya"nın legal ilk albümü "Buz Kraliçesi" adında. Ama bir de İngiliz, İrlanda ve İskoç halk şarkılarından oluşan illegal albümü varmış. Zaman gazetesinde yazılar yazdığını öğrendiğimizde Fulya"nın sürprizlerinin bitmeyeceğine iyice kani oldum.

KARABURUN"DAN KIZ KAÇIRMA LOJİSTİĞİ

Aynı gece Salih Nazım Peker grubu Kırıka"nm eşliği olmadan sahne aldı ve bağlamasıyla klasik türküleri seslendirdi. Gayet keyifli bir konserdi. Kırıka"nm albümü ise sohbetlerde edindiğimiz fikre göre neredeyse bir başyapıt niteliğinde. İlk fırsatta albümü dinleyeceğim. Sesiyle olmasa da sempatik-liği ve çekiciliğiyle bizi etkileyen bir şarkıcı da Yunanistan"dan gelen Olmaz grubunun solisti Fotini oldu. Bir ara dj-yazar Murat Meriç"le Karaburun"dan kız kaçırmanın lojistiği üzerine konuştuk-sa da hayata geçirmedik.

5. Karaburun Şenliği her şenlikte olduğu gibi fotoğraf ve karikatür sergilerine, panellere ve üzüm yarışmasına ev sahipliği etti. "Müzik ve Toplum" panelinde Derya Bengi, Murat Meriç ve Taner Öngür konuşmacı, festival yöneticisi Gökhan Akçura ise moderatördü. Taner Öngür müzik hayatından anekdotlara yer verdi konuşmasında, Murat Meriç Türkiye"nin politik hayatıyla müzik arasındaki bağlan kurdu. Derya Bengi ise arabeskin bugün geleneğe en çok yaslanan müzik türü olduğunu söylerken genç müzisyenlerin gelenekle bağlarının kopuk olmasına değindi. Bu kopukluğun en önemli nedenleri arasında ise 12 Eylül neminin kültürel terörünü gösterdi.

Tabii konserlerden sonra hayat bitmiyordu Karaburun"da. Ergin Pansiyon"un bahçesinde sabahlara kadar politika, müzik konuşuluyor, elbette geyik de yapılıyordu. Sabah ve akşamüstleri Belediye Konağı"nda nefis yemekler yenildi, kahvaltılar edildi yine her şenlikte olduğu gibi...

KARABURUN HALKI PABUÇ BIRAKMAZ

Karaburun"daki tek tatsız gelişme ki aslında o da 3 yıllık bir maziye sahip ilçenin en güzel ve en büyük otelinin şeriat düzenine geçmiş olması. Asya Ote-li"nde denize girmek için hakiki şeriat mayosu (ha-şema) giymeniz gerekiyor. Kadınlar için dev branda bezleriyle çevrili bir havuz yapmışlar. Haremlik selamlık düzeninde elbette. Şenliğe ilk katıldığım sene bu otel festival konuklarının kaldığı yerlerden biriydi ve ben de orada kalmıştım. Bugün artık Asya Oteli orada başka bir ülke gibi duruyor. Düşündüm de bunun tersinin geçerli olması pratik olarak mümkün değil. Özel kulüplerden ya da pansiyonlardan söz etmiyorum, herhangi bir ilçenin en büyük otelinde türbanlılara hizmet verilmemesi söz konusu olamaz. Ama tersi fiilen yaşanıyor. Yarın, giremeyeceğimiz yerlerin sayısı daha da artacak muhtemelen. Ali Babacan mı demişti "Türkiye"de Müslümanlar baskı altında" diye?

Neyse ki Karaburun halkı bunlara pabuç bırakacak gibi gözükmüyor. Karaburun halkının demokrat damarı her alanda kendini belli ediyor. Nice nice şenliklere Karaburun.