Bakım krizi yaşanıyor: Yaşlıların bakımını kim üstleniyor?
Fotoğraf: Unsplash

Gülay TOKSÖZ - Prof. Dr., A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi

Türkiye’de yaşlıların toplam nüfus içindeki payı düzenli olarak artıyor. TÜİK nüfus istatistiklerine göre Türkiye’de beklenen yaşam süreleri erkekler için 75 yıl ve kadınlar için 80,5 yıl. Sağlık hizmetlerindeki gelişmelere bağlı olarak beklenen yaşam sürelerinin artmasıyla yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki payı da artıyor. 2024 başında 65 yaş üstündeki nüfusun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 10,2 oldu. 2022’de 4,7 milyon kişi olan yaşlı sayısı nüfus projeksiyonlarına göre 2040’ta yaklaşık ikiye katlanarak 9 milyon kişiye çıkacak.

65 yaş üzeri kişilerin önemli bir kısmı üretken faaliyetlerde bulunacak, kendi yaşamını kimseye muhtaç olmadan sürdürecek fiziki ve zihinsel özelliklere sahip. Ancak hastalık, engellilik ve zihinsel kapasitede azalma yaşayan ve bakıma muhtaç olan çok sayıda yaşlı var.

Bakım, en genel tanımıyla kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan birinin ihtiyaçlarını karşılamak olup onların iyilik haline yönelik faaliyetleri belirtir. Bakım emeği kavramı yüz yüze yapılan, kişisel dikkat gerektiren ve çoğunlukla kendi ihtiyaçlarını dile getiremeyen küçük çocuklar, hastalar veya yaşlılar gibi kişilere yönelik çalışmayı tanımlar. Tüm toplumlarda farklı derecelerde olmakla birlikte bakım faaliyetleri esas olarak kadınlar tarafından yapılır. Aile içinde kadınlardan bakım işini üstlenmeleri beklenir ve kadınların doğurganlık özelliğine atıfla bakım dini, vicdani, duygusal yönlerden kadınların sorumluluğu olarak tanımlanır. Kadınların büyük çoğunluğu bu sorumluluğu yerine getirir ancak bakım işi her zaman istekle ve sevgiyle yapılmaz, kimi durumlarda kadınlar psikolojik, sosyal ve hatta fiziki baskı altında bakım işini yapmak zorunda kalabilir.

Bakım emeği aynı zamanda kadınların ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yaşama katılım biçimlerini belirler. Bakım için harcanan zaman kadınları işgücü piyasasına katılmaktan alıkoyar. Katılması durumunda yapabileceği işlerini tipini, süresini belirleyerek kolektif eylem süreçlerine ve sosyal güvenliğe erişimini kısıtlar. Yapılan işin parasal bir karşılığı olmadığı için karar alma sürecinde sesinin duyulmasını ve birikimde bulunmasını önler. Bakımın hane dışında ücretli olarak yapılması durumunda bakım işçilerinin niteliksiz addedilmesine, düşük ücretle ve yetersiz sosyal korumayla istihdamına yol açar.

Gülay TOKSÖZ - Prof. Dr.

Türkiye’de kadın istihdamının bu kadar düşük olmasının gerisinde esas olarak cinsiyet temelli işbölümü ve kadınların üstlendiği bakım işleri var. Bakım emeği esas olarak çocukların bakımı ve yetiştirilmesiyle bağlantılı olarak ele alınsa da giderek yaşlanan nüfusun artan bakım ihtiyacı kadınlar açısından yeni sorumluluklar anlamına geliyor. Geleneksel aile yapısı içinde yaşlı, hasta ve engelli kişilerin bakımını öncelikle eş olarak kadınlar üstleniyor. Eşin ölümü durumunda erkekler yeniden evlenirken kadınlar dul olarak kalıyor. Kadınların ortalama yaşam süresi erkeklerinkinden uzun olduğu için kendileri bakıma muhtaç olduklarında, dışardan bakım alma imkanları çok daha kısıtlı. Çünkü sosyal güvenlik kapsamında çalışan ve emeklilik hakkına kavuşan kadınlar erkeklere göre çok daha az. Dolayısıyla kadınlar çocuklarının veya onların eşlerinin veya başka akrabalarının bakımına muhtaç oluyor. Özetle bakım işini kızlar veya gelinler yani kadınlar üstleniyor. Oysa yaşam süresi artan yaşlı kişilerin kızları veya gelinleri de artık çoğunlukla 50’li, 60’lı ve hatta 70’li yaşlarda oldukları, çeşitli sağlık sorunları yaşadıkları bu süreçte onlara yüklenen bu sorumluluk giderek taşınmaz hale geliyor.

BAKIM KRİZİ KARŞISINDA GÖZLER KAPALI

Peki ilgili kamu yetkilileri bunun için ne yapıyor? Bakımı aile içinde kadına yükleyen uygulamaları yıllardır sürdürerek, kamusal kurumsal bakım hizmetleri için kaynak ayırmayarak, bakım kurumlarını tümüyle özel sektör ve piyasanın işleyişine bırakarak giderek ağırlaşacak bakım krizi karşısında gözlerini kapıyor. Böylece sosyal harcamaları düşük tutuyor. Öte yandan özel sektördeki yaşlı bakım kurumlarının yeterli denetimini yapmayarak, onların insani standartları karşılayan bakım hizmetleri sunmaları konusundaki zafiyetlerinin ve yetersizliklerinin önüne geçmiyor.

İnsanın yaşlılıkta insan onuruna yakışan bir yaşam sürebilmesi için bakım ihtiyaçlarının öncelikle kamu hizmetleri aracılığıyla karşılanması gerekir. Aynı zamanda bakımın insan yaşamının temel bir yönü olarak görüldüğü, aile içinde sadece kadınların değil erkeklerin de bakım işlerini üstlendiği yeni bir toplumsal yaklaşım ve örgütlenmeye ihtiyaç var.