Barınamayanlar ve barınamayacaklar birleşin!
Sulukule’de verdiğimiz sarı inekten ders alarak, rezerv alan ilan edilen Üsküdar 29 Mayıs sitesinin barınma sorunu, Kadıköy Moda’da ikamet edenin de kentin öteki yakasındaki Nişantaşılının da, başlarını sokacak ev bulamayanların da ve bilcümlesinin de sorunu olmalıdır. Barınma, üniversitelinin de asgari ücretlinin de sorunudur.
Cihan Uzunçarşılı Baysal - Araştırmacı, Yazar
“İlk soru, bireyler olarak, ne yapabileceğimizdir. Cevabı, ‘Neredeyse hiçbir şey.’ Tarihte, yapılabilecek olan ve her zaman yapılmış olan her şey örgütlü insanlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Emekçi hareketi, vatandaşlık hakları hareketi, kadın hareketi, savaş karşıtı hareket, çevre hareketi… Örgütlü hareketler başarabilir. Güçlü sistemlerin, insanları atomize etmeye bu kadar niyetli olmalarının nedenlerinden biri de budur.”
Noam Chomsky
9 Kasım 2023’de Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 7471 Sayılı Torba Yasa eliyle 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun (2012) önemli değişikliklere uğramıştır. Yeni yasayı AKP iktidarının kentsel mekân ve ilgili nüfuslar üzerindeki hegemonyasının şahikası olarak okuyabiliriz. Öte yandan, yasaya çıkan yolu AKP’nin 2002’de iktidara gelişinden itibaren nasıl döşediğinin, yaratılacak hak kayıpları ve adaletsizliklerin temellerinin aslında önceki uygulamalar ve yasal düzenlemeler vasıtasıyla atıldıklarının gözden kaçırılmaması gerekiyor.
Hal böyle olunca, geçen 21 yılda, ortada bir başarı hikâyesinden çok bir çaresizlik öyküsü vardır ki AKP ya yasaların ardından dolanarak ya da şiddet dozları giderek artan hukuki ancak gayrimeşru yasalara başvurarak çaresizliğini gidermeye çalışmaktadır. Şiddet araçlarının yeni yasaya eklenecek kadar zulmün artması, paradoksal olarak zalimin gücünü kaybetmeye başladığının göstergesidir. Kısaca, son 21 yılda, gerçekleştirdiği onca yıkım ve zorla tahliye projesine karşın, AKP, umduğu geniş çaplı kentsel dönüşümü umduğu kadar kısa bir sürede gerçekleştirememiştir. Tam da bu nedenle dönüşüm yasalarını sürekli dönüştürerek hak arama yollarını daraltmaya ve kapatmaya gitmiştir.
Bugün iktidarın Kahramanmaraş merkezli depremlerden doğan korkuları araçsallaştırarak nüfuslara uyguladığı şok doktrinini ve içirmeye çalıştığı acı ilacı yani 7471 Sayılı Yasayı konuşuyoruz; dün 2012 Van Depremi ertesi 6306 Sayılı Afet Yasasını, o acı reçeteyi konuşuyorduk. Bugün Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’nı (KDB), kentsel mekân üzerindeki geniş çaplı müdahale yetkisini, yerel yönetimler üzerindeki hegemonyasını, hesap vermezliğini, şeffaflığın olmayışını, devlet kurumundan çok bir gayrimenkul şirketine benzemesini konuşuyoruz; dün –KDB kadar güçlü ve yetkili olmasa da– TOKİ’yi konuşmaktaydık. Bugün, 6306’nın rezerv alan tanımında yer alan “yeni yerleşim alanı” ibaresinin metinden çıkartılmasıyla rezerv alanların artık yerleşim alanları dahil ülke boyunca uygulanabilirliğini; dün 5393 Madde 73’ün 2010’da “kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilecek alanın üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya imarsız alanları da kapsayacak” şeklinde değiştirilmesiyle ülkenin her yerinde geçerliğini; 2016’da ise, 6306’ya eklenen “%65’i ruhsatsız alanlar” maddesiyle riskli alan ilanlarının artık hemen her bölgeyi kapsayabileceğini. Bugün, 7471 eliyle mülkiyet ve barınma haklarının gaspını konuşuyoruz; dün 5366’nın yenileme alanlarınınkini: “Tapusu bize ait olan evlerimiz bizim haberimiz olmadan yenileme kapsamına alındı. Özel bir firmaya ihale edildi ve projesi çizildi. Bu bizim barınma ve mülkiyet haklarımızın ihlalidir.”1 Bugün, zorla tahliyelerle yerlerinden edilecek alt, alt-orta gelir grupları nüfuslarının rezerv alanlarda yükselecek lüks projelere fark ödeyerek ortak olmalarının imkânsızlığını ve dolayısıyla konutlarını kaybedeceklerini; dün gasbedilen mahallelerinden yükselen lüks projelerin farkını ödeyemedikleri için mülksüzleştirilenleri. Bugün, polis şiddetinin, zor kullanımının, özel yaşamın gizliliğini ihlal eden uygulamaların yeni yasaya girmelerini; dün, Tozkoparan’da, Tokatköy’de, Fetihtepe’de ve bilcümlesinde polis şiddetini, baskı araçlarını, koçbaşlarını, yıkımları ve bilcümle zulmü. Bugün Antakya ve Defne’nin rezerv alan ilanlarını; dün, Fikirtepe’nin, Şahintepe’nin rezerv ilanlarını. Bugün, Antakya’nın dönüşümünün beşli çeteden Kalyoncu’ya verilmesini, dün Tarlabaşı’nın yandaş GAP inşaat Çalık Holding’e, Diyarbakır Sur’un yandaşlara peşkeşini. Ve bugün olduğu gibi dün de yasalarda yok sayılan kiracıları ve kiracı haklarını konuşuyoruz! Öyleyse, uygulamalardan ve yasalardan baktığımızda kentsel dönüşüm cephesinde acı ilacın dozunun ve şiddetinin artmasından gayrı değişen bir şey yok diyebiliriz.
Öte yandan, zamanlama açısından, bu cephe artık o cephe değildir. Sorun, sadece kentsel dönüşüm ve yenileme alanları nüfuslarının sorunu olmaktan çıkmış yaygınlaşmış, kitleselleşmiştir. 2022’nin 4. çeyreğinde, Türkiye 58 ülke içinde %51 ile reel konut fiyatları (nominal %167,9) artışında birinci sıradadır. 2 TÜİK verilerine göre ev sahipliği oranı düzenli olarak düşerken, kiracılık oranı artmakta ancak tavan yapan kiralar nedeniyle kiracı nüfuslar ödenebilir şartlarda yaşamaya elverişli konuta erişememekte, ucuz olmaları hasebiyle sağlıksız, emniyetsiz, afetlere dayanıksız konutlara mecbur kalmaktadır. Emekçi mahallelerinde ucuz kiralıklarda otururken kentsel dönüşüm projeleriyle yerlerinden edilen ve ödenebilir kiralık bulamayan nüfuslar da aynı sorunu yaşamaktadır. Merkezlerden çeperlere, büyük kentlerden küçük kentlere göç başlamıştır. Barınma krizi, pahalı özel yurtlarla tarikat yurtları arasına sıkışan ya da sayıları yetersiz devlet yurtlarında sağlıksız, emniyetsiz ve riskli koşullarda yaşamak zorunda kalan veya öğrenimlerini yarıda bırakan üniversitelileri de vurmuştur. Deprem bölgesi nüfuslarının yaşamakta oldukları ve yaşayacakları konut hakkı ihlalleri listeyi katmerleştirmektedir. Bugünden baktığımızda dünden farklı olarak barınma hakkı ihlalleri geniş bir cephenin ortak kesenidir.
Kentsel dönüşüm ve yenileme projeleri, ilk önce kriminalleştirilmesi, dolayısıyla yıkımlarına meşruiyet inşası kolay olan mahallelerden başlamıştır: Roman Sulukule, Kürt Ayazma, ötekilerin yaşam alanı Tarlabaşı. Rezerv alan ilanlarının da sağlıksız, çöküntü, afetlere dirençsiz ya da tapusuz gibi gerekçelerle kentsel rantları yükselen enformel konut alanlarından başlatılacağını söyleyebiliriz. Bakan Haseki’nin açıklamaları bu yönü işaret etmektedir: “…şehir merkezlerinin çeperlerindeki zemin etütleri yapılmış güvenli alanlarda vatandaşlarımız da yerinde dönüşümle kendi konutlarını yapmış olacaklar.”3 Ancak, gidişat orada kalmayarak adım adım diğer rant alanlarına, orta ve orta-üst gelir grupları mahallelerine uzanacaktır. Ekonomisinin çarklarını kentin ve kentsel mekânın metalaşmasına bağlayan, varlığını yandaş inşaat ve emlak sermayesi üzerinden tahkim eden bir yönetim durmayacaktır.
Sulukule’de verdiğimiz sarı inekten ders alarak, rezerv alan ilan edilen Üsküdar 29 Mayıs sitesinin barınma sorunu, Kadıköy Moda’da ikamet edenin de kentin öteki yakasındaki Nişantaşılının da, başlarını sokacak ev bulamayanların da ve bilcümlesinin de sorunu olmalıdır. Barınma, Şahintepelinin olduğu kadar üniversitelinin de, konut edinmek için tüm maaşını 266 ay boyunca konut taksitlerine bağlaması gereken asgari ücretlinin de sorunudur. 4 Yaşamaya elverişli barınma, geniş bir yelpazeden çeşitli nüfusları, farklı sosyoekonomik grupları aynı şemsiye altında toplayabilecek önemli bir mücadele hattıdır. Hukukun otokrasiye koşularak hukuk devletinin yok edildiği bir düzende, 7471’i çöpe gönderecek olan da örgütlü mücadeledir. Ancak örgütlü hareketler başarabilir.
1 Fener-Balat-Ayvansaray Derneği basın açıklaması (2010).
2 Neufeld, Dorothy (June 6, 2023). “Mapped: The Growth in House Prices by Country”. https://www.visualcapitalist.com/the-growth-in-house-prices-by-country/
3 Bakan Özhaseki’nin kentsel dönüşüm açıklamasındaki ‘şehir merkezi’ itirafı” ( 12 Kasım 2023). t24 https://t24.com.tr/haber/bakan-ozhaseki-nin-kentsel-donusum-aciklamasindaki-sehir-merkezi-ititrafi,1138267
4 Murat Uysal (8 Kasım 2023). “Dört asgari ücret, bir konut kredisi taksitini ödeyemiyor. Bir konut için bir ömür”. Evrensel.