Eski notlarını karıştırıyorsun. 1987. "Yeryüzünde her yıl on altı milyon çocuk yoksulluk ve savaş nedeniyle ölüyor. Yılda sadece yarım gün silahlanmaya ara verilse...

Eski notlarını karıştırıyorsun. 1987. "Yeryüzünde her yıl on altı milyon çocuk yoksulluk ve savaş nedeniyle ölüyor. Yılda sadece yarım gün silahlanmaya ara verilse, yeryüzündeki bütün çocuklara, salgın hastalıklara karşı aşı yapılabilecek. Bir saat karşılığında lepra yeryüzünden yok edilebilecek. Bir yıl silahlanmama... yoksul ulusların, zengin uluslara faizleriyle birlikte bütün borçlarının karşılığı." Hayat ve ölüm arasında, insan ve barbarlık arasında rakamlar, olgular, politikalar, sorular. Sonra bir şiir kesiyor bütün düşüncelerini. 1991 yılında Orhan Alkaya ve Refik Durbaş, Türkiye'den seksen bir şairin birbirlerinden habersiz yazdıkları dizeleri kurgulayarak bir barış şiiri ortaya çıkarmış.

(..)
yaşam da kanıyor insan da, ensemizde ölümün soluğu
iyi savaşlar sayın seyirciler, devam edin seyirci kalmaya
naklen cinayet çağı bu, katilin yüzü flu
"derslerinizi sakın ihmal etmeyin"
şiir unutmaz, "canlı yayın" yapsa da ölüm
savaş, içi dışı kül kokar
savaş, iki ağzı kırık bir kama
başkalarının kanıyla da ölebilir insan
şimdi yalnızca adları Savaş ve Zafer olan çocukların dönüşünü düşünüyorum
ölümün adıyla
kan diyorum kan ve fırlıyorum ayağa, tutun şu savaşı
acıların ve düşmanlıkların yıldızlararası dönemi bittiği zaman
Orion' un uyum şarkıları çıkacak aramızdan
hangi savaş yüz akıyla çıkmıştır savaştan
savaşı insanlık kadar eskidir diye haklı çıkarmak isteyen
bilsin ki, barışı insanlık kadar yenidir diye övüyorum ben
kanayan bir Ortadoğu ikindisiyle açıklıyorum gizli güllerimi
Korkusuz kır çiçekleri önünü keser kesmez
Savaşçı diz çökecek göreceksin
ey kin ve kibir bekçileri
şafak; sizin ateşiniz üzerinde doğruluyor şimdi

(....)
neler mi söylüyor ölü asker? öldüğünü söylüyor, naklen söylüyor
lav düşüyor dünyanın bütün ırmaklarına gül yerine
riyadır, ölsem damarlarım boşalır
böler uykuyu o ses: savaş, ah yır!
barış güçlü insanların yapıtıdır
savaş, korkakların cesaretidir
cesetlerdir bu ülkenin rozetleri
marşlarla büyür bir yanım, bir yanım hep çocuk şimdi
çocuklarına ne yaptın diye sormuştu toprak
Barış' 1 üzdüm savaş çıktı
batar kâğıttan çocuklar kara karanfilin körfezinde
savaş oldu, süt bardağı kırıldı çocuğun
maviyi kim öldürdü, ilk kuşu onun içinde
acısı en çok çocuklara düşer savaşların
-her çocuk bir çekmece- anneleri boğuluyor içlerinde
ölümcül ışıklar aydınlatacaksa geceyi -karanlık kalsın-
(.-.)
okyanus uzunluğunca petrolden bir tabutun örttüğü o karabatakla yan yana
Sevgilim, beni kana koşan dünyadan koru kurtuluş türküleri gibi insanı çarpan barış kavgamızdır
barış, uzun aşk geceleri gibi yüce dinginlik sen bozacaksın oyununu bezirganın savaşı göğüsler yaşam

(....)
yazık ki kudurmuş Pentagon 'un bir dişi de İncirlik
övmüyorum yiğitliğini senin
inanmıyorum yiğitlik olduğuna insan öldürmenin cenge ve cengâvere hayır, ölüm kusanlara, yeryüzünü karartanlara
insan bitince başlar kavga
yaşamı ateşe vermeyin
insanlar barışa, barışa...

Çığlıkla, şiirle, belgeselle, kalemle-kağıtla-ka-merayla, adı silah ve savaş olmayan her şeyle, insanla, sevgiyle birlikte olmakla-cesaretle, anlatmakla, direnmekle, doğru politikalar üretmekle, örgütlenmekle, seçenek olmak ve yaratmakla, hayal kurmakla, gerçeği ve geleceği istemekle, yola koyulmakla... Zamanı gelmedi mi daha bir şeylerin?