Bu sözü 1999 yılında silahların geçici olarak susturulduğu dönemde siyasi çalışmalar sırasında söyledim. Gerçekten de barışı inşa

Bu sözü 1999 yılında silahların geçici olarak susturulduğu dönemde siyasi çalışmalar sırasında söyledim.
Gerçekten de barışı inşa etmek savaştan daha zordu.
Barış sözcüğünü sevdiğim için dünyada barış mücadelesi veren tüm siyasi liderlerin, sanatçıların barışa dair sözlerini akıl defterime yazdım. İşte Gandhi’nin çok sevdiğim o sözü: “ Barışçıl mücadelede en ufak bir kuşku başarısızlık için yeterlidir. Sonuna kadar başarılı olmanın yolu saflık ve dürüstlüktür.”
Barış konusunda saf ve dürüst müyüz?
Mahmur’dan gelen barış elçileri arasında çocukların varlığı güzel değil mi?
Çocuklar babasız, annesiz mi büyümeli?
Mülteci kamplarında mı biçimlenmeli?
Taş atmaktan tutuklu mu olmalı?
Otuz yıldır süren bu savaşın kazananı, kaybedeni sorulur mu?
Her iki tarafta da kaybedenler var.
Kadının Türküsü’nü yazarken; kalemden dökülenler: 

“Ve söylenir ki;
Destanları destanlar
Savaşları savaşlar izler.
Yüzyıllar boyunca...  
Ve her savaşı başlatan erkekler
Her savaşın ardından
Hem ağlayan hem de
Barış türküleri söyleyenler kadınlardır...
Bertolt Brecht’in “ Her iki tarafta da analar ağlar “ sözü yıllarla akar, Anadolu’da ‘ Gözyaşının rengi aynıdır.” Sözüne karışır...”
Yıllardır ülkenin her yerinde cenazeler kalktı.
Mezar taşları kırmızı - beyaz olsa da anaların yüreğini dağladı.
Dağdan gelenleri coşkulu karşılama eleştirilebilir mi?
Yapılan zafer işaretini barış adına görmek çok mu zor?
Bölge insanı hep ağıtlar mı yaksın? Herkes gibi onlarında sevince hakları yok mu?
Bakın gazeteci ve yönetmen Müjde Arslan sürece yönelik neler söylüyor:
"Yaşananlar Ütopya Gibi Ama Ben Yine de temkinliyim"
“Aslında savaşla doğduk büyüdük; aile kavramını hiç bilmedik; sayısız aile parçalandı. Cesur olmaktan başka şansımız yoktu. Yine de yaşadığımız sarsıntılardan en az hasarla çıkmaya, akıl sağlığımızı korumaya çalışıyoruz. Bugün yeni bir süreç, bir ütopyaya benzer sahneler yaşanıyor; ben hala çok temkinli ve endişeliyim. Henüz tüm bunlardan bir mutluluk yaşamak için erken olduğunu düşünüyorum, zira bilinçlerimiz hala yaralı ve hala binlerce kişi cezaevlerinde ve köylerinden kopmuş, dağılmış aileler, kimsesiz kalmış.”
Barışı yaşama dönüştürmek, oya gibi işlemek kolay mı?
Bildikleri eylem türü bu?
Daha güzelini, estetiğini, diplomatiğini öğrenmeye zamanları mı oldu?
Kimi baltayı vurup kütüğü ikiye ayırır kimi de ipek fuları kılıcın üstüne atar parçalar. Sonuçta ikisi de ortadan iyiye bölünür.  İpek fuların bölünüşü sessiz ve estetik hepsi bu!
Barışmak kolay mı?
İnsan ilişkilerinde bile kavga ne kolaydır. Nasıl anlık bir öfke kabarmasıdır. Nasıl savrulur insan. Ne de güzel söylenir bu topraklarda: “ Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kararır.”
İki insan arasında da olsa barış zordur. İlk adım çok düşünülür. Sözcükler özenle seçilir. Kavgaya neden olan sözcükler, eylemler unutulur. Gönül bağışlayıcı olmak için zaman ister. Çünkü barış için atılan adım net olmalıdır. Akılda, gönülde bir acaba var ise barış kolay sağlanamaz.
Yurt dışından, Mahmur Kampı’ndan, dağdan gelenler, kahraman gibi karşılansa da gerçeğin bu olmadığını görmek çok mu zor?
Barış sözcüğü her insana sıcak gelir mi?
Gelmiyor işte!
Sadece barışı savunanlara sıcak geliyor, içini ısıtıyor, ağız dolusu söyleniyor.
Biz 12 Eylül’de ‘Barış Davası’ ile ‘Barış’ı bile yargılamadık mı?
Önce barış ile barışmalıyız…
Çünkü barış sözcüğünü sevmeyen savaşı sever…
Gün barışı yaşama dönüştürme günü olmalıdır!