Afrika derin bir değişim içerisinde. Siyasi bilince sahip orta sınıfın oluşturduğu yeni neslin talepleri var. Nijer ve son yıllarda Batı Afrika’da meydana gelen diğer darbeler önemli jeopolitik değişimleri yansıtıyor.

Batı Afrika’nın jeopolitik yarışı
Fotoğraf: AA

Rama YADE

1960’ın 3 Ağustosu, Perşembe günü, Nijer’in Fransa’dan bağımsızlığını kazandığı gün olarak tarihe geçti. Aynı gün yüzlerce Nijerli tarafından, Niamey'deki Bağımsızlık Meydanı'nda devam etmekte olan darbeye destek verildi.

Geçtiğimiz hafta boyunca Afrikalılar ve Batılı ortakları Nijer'deki olaylar karşısında şaşkınlıklarını gizleyemediler. Fransa'da pek çok kişi bu durumun gerçekleşeceğini tahmin edemediği için şok olmuş durumda. Fransa'nın Avrupa ve Dışişleri Bakanı Catherine Colonna'nın tahliyenin gerçekleşmeyeceğini söylemesi ve darbenin "nihai" bir başarıya ulaştığını reddetmesinden birkaç gün sonra Fransa, vatandaşlarını tahliye etmeye başladı. Fransız Büyükelçiliğine yönelik şiddetli saldırılar, Fransız yönetimini planlarını değiştirmeye itti.

Afrika'da da Nijer'de devam etmekte olan darbe, Mali ve Burkina Faso'dakilerden daha sert bir tepkiyi tetikleyecek gibi görünüyor. Daha önce Çad Cumhurbaşkanı Mahamat Idriss Déby'yi arabuluculuk görüşmelerine öncülük etmesi için Nijer'e gönderen Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), Nijerya Cumhurbaşkanı Bola Tinubu'nun liderliğinde, darbe liderlerinin 6 Ağustos'a kadar Nijer Cumhurbaşkanı Mohamed Bazoum'u görevine iade etmemesi halinde güç kullanma tehdidinde bulundu. Ayrıca, cunta yönetimindeki diğer Sahel ülkelerine uygulananlardan daha sert yeni yaptırımlar uygulanacağını açıkladı. Bunun dış yardıma bağımlı bir ülke olan Nijer'e çok fazla zarar vereceği tahmin ediliyor. 

Bu alışılmadık kesin cevap birkaç nedenle açıklanabilir:

1) İlk olarak; kalkınma ve güvenliği teşvik eden bölgesel ülkeler grubu olan G5’de, Sahel'in dört cunta tarafından yönetilmesi nedeniyle bölgenin çökebileceğine dair güçlü bir korku var. Beş üye arasında Burkina Faso, Nijer, Mali ve Çad yakın zamanda demokratik olmayan bir geçiş süreci yaşadı; Moritanya ise halen bu süreçte. Nijer, Batı Afrika'da son üç yılda darbe yaşayan beşinci ülke.

2) İkinci olarak; son birkaç yıldır çok sayıda Afrika Birliği ve ECOWAS yaptırımına rağmen, bölgesel darbe liderleri, Nijer'deki bu son darbenin kendileri için nihai bir güvenilirlik testi olduğunu düşünüyor. Afrika örgütlerinin güvenilirliğinin düştüğüne de dikkat çekiyor.

3) Üçüncüsü; ECOWAS'a başkanlık eden ve Nijer ile bin millik bir sınırı paylaşan Nijerya'nın ve onun yeni başkanı Tinubu'nun, iki aydan biraz daha uzun bir süre önce başkanlık görevini üstlendiği bu dönemde bir galibiyete ihtiyacı var.

Nijer'deki darbe çok hafif bir gerekçeyle tetiklenmiş gibi görünüyor. Bazoum'un ordunun başındaki kişiyi görevden alacağı söyleniyordu ama bu, güvenlik ya da yönetimdeki başarısızlıklar gibi darbeler için öne sürülen tipik gerekçelerden ya da bahanelerden çok uzak. Ülke, IŞİD yerel kolundan Boko Haram'a kadar çeşitli grupların saldırılarına maruz kalırken bile Bazoum iktidarda kalmak için komşularından daha iyi bir performans sergiliyordu (ama belli ki yeterli değildi). Güvenlik görevlilerinin ve destek tabanının zayıflığı göz önüne alındığında Bazoum'un iktidarda kalabilmesi şaşırtıcıydı. Bu zayıflığı işaret eden alarm, Bazoum'un göreve başlamasından önce de çalmaya başlamıştı. Zira Mart 2021'de seçilmiş başkanın yemin töreninden sadece iki gün önce bir grup darbe girişiminde bulunmuştu. Bu zayıflığın kaynaklarından biri, Bazoum'un Fransa ile ortaklığına olan bağlılığı olabilir. Çünkü içerideki muhalifleri, onun Fransa dostu politikasını yüksek sesle eleştiriyordu.

FRANSA TÜKENDİ

Paris için tehlikede olan çok şey var. Fransa’nın Sahel'de kalan etkisi çöküyor. Bu yaz başı itibariyle Fransa'nın, bölgedeki son iki önemli stratejik ortağı olan Çad ve Nijer'de 2.500 askeri bulunuyordu. Barkhane Operasyonu'nun 2022'de sona ermesi ve Fransa'nın on yıllık varlığından sonra Mali'den çekilmesiyle birlikler net bir yol haritasından yoksun kaldı. Takuba Görev Gücü bünyesinde bulunan ve Fransız komutasındaki Avrupa birlikleri de aynı dönemde Mali'den çekildi. Ardından Sabre Operasyonu'nun bir parçası olan Fransız birlikleri de bir yıldan kısa bir süre sonra Burkina Faso'dan ayrıldı. Nijer'den tamamen çekilmek Fransa için bir felaket olur. Darbenin Fransa'nın dikkatini çekmesinin temel nedeni de bu. Fransa'nın Afrika'daki hayati çıkarları darbe aldı.

Fransız hükümetinin bölgenin sorunlarına yönelik çözümleri tükenmiş görünüyor. Sahel'deki sorunlara askeri bir cevabın (zaten başarısız olmuş bir cevap) neden hâlâ masada olduğu merak ediliyor. Bu soruna yeni cevaplar bulmak, sadece bölgeye yapılan yardımları düzenlemekle ilgili değil, Fransa'nın paradigmasını değiştirmekle de ilgili. Askeri ve güvenlik çevrelerindeki uzmanlar da dahil olmak üzere Fransız nüfusunun giderek artan bir bölümü, bu görüşlere katılıyor ve değişiklik talep ediyor.

Fransız hükümetinin işleri farklı şekilde yapması için hâlâ zaman var. Paris, Fransız varlığını sorgulayan gösterilerle sarsılan Fildişi Sahili, Senegal ve Gabon'a (diğer Batı Afrikalı ortakları) yönelik yaklaşımı için eski ağları yenileyebilir ve Afrika politikasını yeniden şekillendirebilir. Gelinilen noktada, bu ülkeler hâlâ iç siyasi kargaşa riskine girmeden Fransız birliklerini karşılayabilecek durumdalar.

AFRİKA DERİNDEN DEĞİŞTİ

Afrika derinden değişti. Siyasi bilince sahip orta sınıfın oluşturduğu yeni neslin talepleri var. Afrika söz konusu olduğunda çifte ya da düşük standartları kabul etmeyecekler. Bu motivasyon, fırsatçı bir şekilde gösterilerde bayraklarını dalgalandırarak buradaki çıkarlarını ilerletmek isteyen jeopolitik oyuncu Rusya'dan da güçlü. Bu sahne; geçen hafta Nijer'de, Rusya-Afrika Zirvesi beş bin mil ötedeki St. Petersburg'da Bazoum'un katılımı olmadan başlarken ortaya çıktı. (Kendisi zaten zirveye katılmamayı planlamıştı.) Elbette bu zamanlama nedeniyle Rusya'nın darbeye karıştığına dair spekülasyonlar arttı. Her ne kadar Rusya kısa süre önce darbeyi kınamış olsa da.

Bu darbe ve son yıllarda Batı Afrika'da meydana gelen diğerleri, Fransa'nın geri çekilmesinden Rusya'nın fırsat kollamasına kadar önemli jeopolitik değişimleri yansıtmakla birlikte, Batı Afrika hükümetlerinin ortakları ve müttefikleri tarafından daha iyi desteklenme ihtiyacını da dile getiriyor. Çoğu Afrikalı, daha sağlıklı ve daha eşit bir temelde yenilenmiş bir ortaklık arayışında. Cihatçılara karşı savaş söz konusu olduğunda, Afrikalılar on yıllık bir askeri varlıktan daha fazla yardım bekliyor. Afrikalı hükümetler, küresel ortaklıklarını yenilemek için uluslararası ortak listelerini çeşitlendiriyor. Çin, Türkiye, İsrail ve Hindistan gibi ülkeleri listelerine ekliyor. Nijer'in kendisi de petrol arama konusunda yıllardır Çin ile çalışıyor - buna Nijer'den Benin'e uzanan bir boru hattı üzerindeki çalışmalar da dahil- ve uranyum konusunda da Kanada gibi Batılı müttefiklerle projeler yürütüyor.

JEOPOLİTİK KAYMALAR

Bu jeopolitik değişimler yaşanırken Nijer, Tuareg isyanları gibi hükümetin gücünü azaltmaya yönelik girişimlere ek olarak 1960'taki darbeler  ve birçok sorunla karşı karşıya kaldı.

Ülke son yıllarda IŞİD'e bağlı gruplar, El Kaide'ye bağlı gruplar ve Boko Haram tarafından başlatılan terör saldırılarına da sahne oldu. Yaklaşık 26 milyonluk nüfusuyla (yarısı yoksulluk sınırının altında yaşıyor) ve dünyadaki en yüksek doğum oranıyla denize kıyısı olmayan ve çölde yaşayan bir ülke olarak Nijer'de zorluklar birikiyor; bölgedeki darbeler ve terör faaliyetleri bu zorlukları daha da kötüleştiriyor.

Bu zorlukların ciddiyetini ve Nijerya hükümetinin düşmesinden önceki saatlerde birkaç subayın hükümeti terk ettiğini bilen biri, bu rejimlerin hangi temele dayandığını merak edebilir. Çok övülen halk oylaması mı yoksa polis mi? Eğer bir askeri lider, seçilmiş liderlerle çelişen kişisel kaygıları olduğu her seferinde hükümeti düşürmeye çalışsaydı -ister Fransa'nın Generali Pierre de Villiers ister ABD'nin Generali Mark Milley olsun- halk oylamasına dayanan pek çok hükümet çoktan yıkılmış olurdu. Bu sorun basit bir anlaşmazlıktan çok daha derin. Kurumların gücüyle ilgili. Sahel hükümetleri, kurumların çökmesini hedefleyen terörist hareketlerinin baskısıyla karşı karşıya olduklarından ötürü bu kadar güçlü devlet organlarına sahip olamıyor.

RUSYA BOŞLUĞU DOLDURUYOR

Rusya darbe yönetimi altındaki ülkelere destek vermekte hızlı davranarak bu ülkelerin ortağı olma rolünü pekiştiriyor. Buna karşılık Batı, Rusya'nın yanlış bilgilendirme stratejisinde kolayca istismar ettiği eski paradigmalarına bağlı kalma eğiliminde. Tehdit altındaki rejimleri kurtarmanın en azından bir yolunu (savunma anlaşmaları yoluyla) bilen Batılı ortaklar, zaman zaman, konutlarında tutulan hükümet liderlerini (Burkina Faso'nun Roch Marc Christian Kaboré'si, Mali'nin İbrahim Boubacar Keïta'sı ya da Nijer'in Bazoum'u gibi) kurtarmak için uydu navigasyonlarını yeterince hızlı bulamıyor gibi görünüyor. Verimsiz stratejiler ve müdahalesizlik arasında sıkışan Afrika'nın Batılı ortakları, bu başkanların sivil halkla bağlantı kurmalarını sağlayamıyor. Batı’lı ortaklar, bu devrik başkanları yenilenmiş ortaklık taleplerine yardımcı olacak herhangi bir strateji olmaksızın çöküşleriyle yüzleşmeye terk ediyor. Ukrayna'daki savaşa verilen uluslararası tepkinin ardından yalnız olmadığını kanıtlamaya kararlı Rusya, Batı'nın ekonomik yaptırımlarını aşmak ve Orta Afrika Cumhuriyeti ile Mali'de faaliyet gösteren Wagner Grubu aracılığıyla güçlerini yeniden inşa etmek için Afrika'yı kullanmayı başardı. Bu ülkelerde altın, elmas ve şeker, özel milislerin güvenlik hizmetleri için pazarlık kozu olarak kullanılıyor. Bu arada ABD, Ukrayna'yı desteklemek ve stratejik çıkarlarını korumak için odağını Avrupa kıtasına çevirdi. Ancak Nijer olayları ABD'nin stratejik çıkarlarının hâlâ Afrika'dan geçtiğini gösteriyor.

Ancak Rusya için alan geniş olsa da o kadar kolay gezilebilir olmayabilir. Ne de olsa 2022 Mart'ında Moura'da yaşanan ve Sahel'i uzun süre meşgul edecek korkunç katliamdan Mali güçleriyle birlikte Rus birlikleri de sorumlu tutuluyor. Ayrıca Rusya, özellikle Wagner Grubu lideri Yevgeniy Prigozhin'in isyanının Rus savunma aygıtındaki sızıntıları ortaya çıkarmasıyla küresel olarak daha zayıf görünmeye başladı. Wagner güçlerinin Ukrayna sahasından çıkarılmalarının ardından Afrika'ya yeniden konuşlandırılmaları da Afrika çevrelerinde olumsuz algılandı. Rusya-Afrika Zirvesi bile Moskova'nın zayıflamış bir izlenim bıraktığını ortaya koydu. Petersburg'da bu yılki toplantıya sadece on yedi devlet başkanı katılırken, Ekim 2019'da Soçi'de yapılan ilk toplantıya kırk üç devlet başkanı katılmıştı. Rusya, Sovyetler Birliği'nin çöküşünden bu yana kıtayla ilk kez yeniden ilişki kurmaya başlamıştı. Rusya'nın yakın zamanda Ukrayna'dan tahıl ihraç etme anlaşmasını askıya alması da kıtadaki imajının zayıflamasını hızlandırdı. Afrika'nın Rusya için de bir meydan okuma olmaya devam ettiği açık.

atlanticcouncil.org’dan çeviren Caner TÜRKMEN