Gazze’deki savaş, Yemen’de pozisyonu zayıflayan Husilere “can suyu” oldu. Husiler, ABD ve İngiltere’nin saldırılarıyla, “Batı emperyalizmiyle savaşan özgürlük savaşçıları” imajlarını güçlendirebilir.

Batı’nın saldırıları Husiler için fırsat
Yemen'de silah altına alınan yeni Husi savaşçıları, başkent Sana'da geçit töreni düzenledi. (Fotoğraf: AA)

Mahad DARAR

ABD Hava Kuvvetleri tarafından yapılan açıklamaya göre 11 Ocak günü düzenlenen hava saldırılarında 16 farklı bölgede 60 hedef vuruldu. Saldırılarda Yemen’in başkenti Sana da hedef alındı. Ayrıca ülkenin başlıca limanlarından olan Hudeyde ve Husilerin kökeninin dayandığı kuzeybatı şehri Saada da vuruldu.

Operasyondan önceki haftalarda ABD Husilere yönelik uyarılarda bulunuyor, Babülmendep Boğazı’ndan geçen ticari gemilere yönelik saldırıları durdurmalarını söylüyordu. İran destekli silahlı milis örgüt, Yemen’in kuzeyinin büyük bölümün kontrol ediyor ve ülkedeki iç savaş neredeyse on yıldır devam ediyor. Husiler geçmişte İsrail’e yönelik füze ve SİHA saldırıları da gerçekleştirdiler.

ABD’nin Husilere yönelik saldırılarının bölgede büyük sonuçları olabileceğini düşünüyorum. Husiler bu saldırılardan siyasi kazanç elde edebilir, yaratmaya çalıştıkları “Müslüman dünyasında Batı emperyalizmine karşı savaşan özgürlük savaşçıları” imajlarını destekleyici kanıt bulabilirler.

YENİ VAROLUŞ SEBEBİ

İsrail-Gazze çatışmaları Husileri adeta yeniden canlandırdı ve Yemen’de zayıflayan pozisyonlarını yeniden güçlendiren “can suyu” oldu.

Hamas militanlarının İsrail’e yönelik saldırısı yaşandığında tarih 7 Ekim’i gösteriyordu. Husiler, 2014 yılında devirdikleri Yemen hükümetini destekleyen Suudi Arabistan ile uzun süredir savaşıyorlar fakat Nisan 2022’deki ateşkes anlaşması çatışmaları epey yatıştırmıştı. Husilerin Suudi şehirlerine yönelik füze saldırıları durmuştu ve kalıcı barış anlaşması yapılabileceğine dair umutlar iyiden iyiye güçleniyordu.

Dış tehlikelerin yatıştığı ortamda Husilerin kontrol ettiği bölgelerde yaşanan yoksulluk, ödenmeyen memur maaşları, çöken altyapı gibi olgular Husi yönetimine yönelik halk tepkisini artırıyordu. Husiler yaşananları artık “dış güçlere direnmek için ödenmesi gereken bedeller” olarak tarif edemiyorlardı.

Fakat İsrail'in Gazze saldırıları Husiler için yeni bir amaç doğurdu. “Filistin mücadelesini savunmak,” Husi savaşçılarını ve liderlerini tekrar ayağa kaldıran bir gerekçe oldu.

İsrail’e yönelik füze saldırıları düzenleyerek kendilerini “İsrail'e başkaldıran tek güç” gibi göstermeyi başardılar. Bu şekilde İsrail’e karşı sert tavır takınmaktan kaçınan Arap devletlerinden ayrıştılar. Dünya görüşlerini bilhassa Suudi Arabistan ile kıyas ediyorlar. Suudi Arabistan ekim saldırıları öncesinde İsrail ilişkilerini normalleştirmeye çalışıyordu.

ABD ve Birleşik Krallık’ın açıklamalarına göre hava saldırıları, Husilerin uluslararası sulardaki ticari gemilere yönelik saldırılarına “misilleme” olarak düzenlendi. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, saldırıların “Husilerin askeri kabiliyetlerine zarar verme” amacı taşıdığını söyledi.

Saldırılar sonrasında Husilerin ülke içindeki desteği bir anda tekrar arttı, Husilerin Ekim 2023’ten bu yana yürüttükleri İsrail politikası haklı görülür oldu. Yayımlanan bazı görüntüler Husilerin seyir halindeki ticari gemilere çıktıklarını, gemi personelini esir aldıklarını gösteriyor. Bu tür görüntüler Kuzey Yemenlilerin milliyetçi hislerine hitap ediyor.

Hava saldırılarından sonra açıklama yapan Husi sözcüsü Yahya Saree, Kızıldeniz’deki saldırılarını daha da yoğunlaştıracaklarını söyledi. Koalisyon ülkelerinin kendilerine tekrar saldırması durumunda ise stratejik öneme sahip Babülmendep Boğazı’ndan geçen tüm gemilere saldıracaklarını ifade etti.

Husiler aradıkları kudreti yeniden bulmuş görünüyorlar. Üstelik, Batı ülkelerinin hava saldırıları Yemen iç savaşının gidişatını da etkileyebilir.

Suudi Arabistan ve Husiler arasında ateşkes yapıldığından bu yana Husiler ve ülke içindeki diğer güç erkleri (Güney Geçiş Konseyi, Ulusal Direniş, Yemen Geçiş Hükümeti vb.) arasındaki çatışmalar da bir tür düğüm içine girmişti. Bu grupların her biri ülkenin farklı bir bölgesini kontrol ediyor ve içine girilen düğümü kabullenmiş gibi görünüyordu.

Fakat hava saldırıları Husileri rakiplerine karşı da güç bir konuma koyuyor. Yemen’e Batı’nın doğrudan saldırmasını alenen destekleyemezler ya da Husileri “Filistinlileri desteklemekle” suçlayamazlar.

Yemen Geçiş Hükümeti’nin saldırılardan sonra yaptığı açıklama, söylem belirlemeye dair ikilemleri de dışa vurulmuş oldu. Bir yandan “Husilerin terör saldırılarını” sorunlu görüyor ve Husileri “ülkeyi askeri çatışma içine sürüklemekle” suçluyorlardı. Diğer yandan “Zalim İsrail saldırıları karşısında” Filistinlileri desteklediklerinin de bir kez daha altını çiziyorlardı.

Husiler, söz konusu “denge politikasını” muhtemelen bir süre daha devam ettirmeye çalışacaklar. Saldırları sürdürerek ülke içindeki rakiplerine karşı “destek avantajı” yakalamaya çalışacaklar.

BİR İÇ SAVAŞ DAHA MI?

Gelişmeler ışığında yüreklenen Husiler statükoyu olduğu gibi kabullenmeye daha isteksiz hale gelebilir ve ülke içinde daha fazla kontrol ele geçirmeye de çalışabilirler. Bu durumda iç savaşın yeniden alevlenmesi kaçınılmaz olacaktır.

Husiler dış müdahalelerden besleniyor, bu şekilde güçlerine güç katıyorlar. Dış tehditin olmadığı durumlarda siyasi yönetimdeki eksiklikleri görünür hale geliyor. İç savaş boyunca kendilerini “Yemen’i Suudilere karşı koruyan güç” olarak göstermeyi başardılar. Şimdi listeye ABD ve Birleşik Krallık’ı da ekleyebilirler.

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: The Conversation