Ayrıntı Yayınları'nın web sitesine girdiğinizde Abdûlgaffar El-Hayati'den alınma, insanın kitapla (ya da kitabın insanla) kurdu

Ayrıntı Yayınları'nın web sitesine girdiğinizde Abdûlgaffar El-Hayati'den alınma, insanın kitapla (ya da kitabın insanla) kurduğu ilişkinin muhtelif veçhelerine dair özlü sözler karşılıyor sizi: "Kitaplarla yeni hayatlar kurulmaz; ütopyalar yaşanmaz; toplumsal hareketler doğmaz. Kitaplar cevap vermez, sorusu olanlarla konuşur... Kitaplarla hayat hissedilmez, anlaşılabilir belki... Kitaplar karşı ve yana olmayı seçenler için vardır. Ya da sıkılanlar için basit vakit öldürücülerdir."

Doğrusu, Abdûlgaffar El-Hayati'nin kim olduğunu bilmiyorum. Ayrıntı'nın sitesindeki bilgiye bakılacak olursa, 1896 yılında İskenderiye'de 'Hayata Dair Meseleler' isimli bir kitap yazmış. Kitabı da Türkçeye Osman Fuad isimli zat çevirmiş. Neyse... Konumuz bu değil. Esas olarak ilgilendiğimiz, kimliği konusunda yeterince bilgiden yoksun olduğumuz (dahası gerçekten böyle biri var mıydı acaba, sorusunun da aklımızdan şöyle bir geçtiği) Abdûlgaffar El-Hayati'nin hayat ve kitaba ilişkin sözlerinin Ayrıntı'nın yayıncılık faaliyeti boyunca, yani 1988'den bu yana takip ettiği rotanın da özlü bir ifadesi olması...

•••

Yayın hayatına "güç ilişkileri üretmeyen bir toplumsallıktan yana olmak" prensibiyle başlayan Ayrıntı, geçtiğimiz ay 500. kitabını yayınladı: Agnes Heller'in 832 sayfalık 'Bir Ahlak Kuramı'.

18 yıl, 500 kitap!

Üstelik Türkiye'de...

Dünyanın, görülen ve bilinenden öte gizemli örgütlerin kumpasları ile yönetildiğine dair saçmalıkların... gerçek hayatta ülkenin içine düştüğü mağduriyetin sebeplerini sorgulamak yerine 'görkemli bir geçmişi' pehlivan tefrikası diliyle anlatan kitapların... gazeteci yazarların 'aşk' ya da 'politika' üzerine derlenmiş yazılarının... her kitabının ardından cümle medyayı dolaşıp boy boy fotoğraflar çektirerek pazarlama faaliyetleri yürüten popüler yazarların eserleri karşısında, hiçbir kitabının 'en çok satanlar' listesine girme şansı yokken... 18 yıl, 500 kitap.

Ayrıntı'nın 'İnceleme' dizisine şöyle bir göz atmak, ne demek istediğimizi daha iyi anlatacak. Kapitalizmin ve sosyalizmin geleceği, sivil toplum, devlet, demokrasi, medya, insan hakları, gündelik hayat eleştirisi, tahakküm ve direniş sanatları, bilim ve bilgi sosyolojisi, öznellik, kadınlık ve erkeklik, cinsel şiddet, kimlik, feminist politika, tüketim ve gösteri toplumu, politik şiddet, otorite, ideoloji, ahlak, ütopya gibi modem zamanların tüm tartışma alanlarını kuşatıcı yayın çizgisi, Türkiye'nin entelektüel hayatına paha biçilmez bir gıda sağladı.

Bu dizi içinde eserleri çevrilen düşünürlerden bir kaç ismi burada sıralamamız bile kendi halinde bir yayınevinin bir ülkenin kültür birikimine yapabileceği katkıyı gösteriyor: Rudolph Bahro, Raymond Williams, Jean Baudrillard, Anthony Giddens, Edward Said, Stuart Hall, Terry Eagle-ton, Samir Amin, John Keane, Paul Feyerabend, Mikhail Bakhtin ve diğerleri...

İlave etmeden geçmeyelim. Ayrıntı, 'Ağır Kitaplar Dizisi'nde, Elias Cannetti'nin 'Kitle ve İktidar', Michael Hardt ile Antonio Negri'nin 'İmparatorluk' ve 'Çokluk', Richard Sennett'in 'Kamusal İnsanın Çöküşü', Michel Foucault'nun 'Cinselliğin Tarihi' gibi yarattığı tartışmalarla yazıldığı dönemin çok ötesine taşınmış / taşınması muhtemel eserleri dilimize çevirdi.

'Edebiyat' ve 'Kara Ayrıntı' dizilerine girmeyeceğim. Yayınevinin kataloguna göz attığımda, "mutlaka bundan da söz etmeliyim" dediğim kitapların ve yazarların sayısı, bu köşenin kaldırabileceğinden daha fazla.

•••

Ayrıntı'yı -giriştiği işin hacmi de göz önüne alındığında- farklı kılan özelliklerden biri de, 18 yıl sonunda ulaştığı 500 kitaplık serüvenin gerisinde sırtını yaslayacağı büyük sermayenin olmaması... Sadece çalışanların emeği, direnci ve sabrı... Kaç yayınevi var böyle? Herhalde bir elin parmaklarını geçmez.

Türkiye'de muhaliflerin ve yeni bir sözü olanların genellikle hayıflandığı hususların başında, 'örnek olabilecek başarıdan yoksunluk' vardır. Düşünsenize, yerel yönetimlerden söz açıldığında üzerinden çeyrek yüzyıldan fazla zaman geçtiği halde, hâlâ Fatsa örneği verilir. Konu muhalif gazetecilikse, Demokrat... (Neyse ki, Hopa, Birgün gibi yeni deneyimler içimizi ısıtıyor.) Oysa yanıbaşımızda, bizim arkadaşlarımızın Cağa-loğlu'nda küçük bir büroda Ivan iliç'in 'Şenlikli Toplum'uyla başlayan gözükara macerası, şenlikli bir kültür hareketine dönüştü bile.