Derbi, derbidir elbette. Hele söz konusu olan İstanbul takımlarının mücadelesi olunca

Derbi, derbidir elbette. Hele söz konusu olan İstanbul takımlarının mücadelesi olunca biraz daha pür dikkat kesiliyor insan. Her türlü numara olabilir çünkü bu maçlarda… Taraftar taşkınlıkları, hakem salvoları, futbolcuların Yeşilçam emekçilerini aratmayan rol kesişleri vs. vs…

Ammaaaaa bu kez durum bildiğiniz gibi değildi. Pazartesi akşamının, daha doğrusu 32. haftanın kapanış maçında karşı karşıya gelen Galatasaray ve Kasımpaşaspor, derbi maçtan ziyade ununu elemiş, eleğini asmış tekaütler gibi arz-ı endam ettiler Türk Telekom Arena’nın çimlerinde…

Belki de hata, birisi iki hafta önce Bank Asya 1. Ligi’ne biletini alan, diğeri ise tarihinin en kötü günlerini yaşayarak şuursuzca ligin bitmesini bekleyen iki takımın mücadelesinden fazla bir şey bekleyen bendeydi…

Maç içerisinde en hatırda kalan anlar, genç hakem Hüseyin Sabancı’nın yaptığı kritik hatalardı. İlk yarıda Galatasaray’ın geliştirdiği ataklardan birinde Kasımpaşalı oyuncunun 20 metreden gelen yumuşak bir topu eliyle kesmesine ilginç bir şekilde devam diyen hakem Sabancı, maçın ikinci yarısında Colin Kazım’ın kaleci Fırat Kocaoğlu tarafından düşürülmesine de penaltı diyerek maçın yıldızı oldu! Zira pozisyonun devamında bir başka Galatasaraylı oyuncu, Kazım’dan seken meşin yuvarlağı 1 saniye sonra ağlarla buluşturacaktı. UEFA’nın golü özendirdiği kararları alalı yıllar geçmesine rağmen böyle bir hatanın yaşanması maçın hakemi adına güzel bir şey olmasa gerek. Üstelik olayın süzmesi çok kolay bir pozisyonda olması da cabası…

Maçın sonlarına doğru Luis Henrique’ın Cem Sultan’a kasti dirsek atması maçı seyreden herkes tarafından çok net görüldü. Ama maçın hakemi ve yardımcısı maalesef bizler kadar net görememişler ki; bu hareket, alelade bir sarı kartla cezalandırıldı. Allahtan Kasımpaşaspor’un Brezilyalı oyuncusu, yapmış olduğu hareketin direkt kırmızı kartla cezalandırılması gerektiğinin farkındaydı. Gördüğü sarı karttan sonra ısrarla hakemi alkışlayarak kartın rengini kırmızıya çevirdiği için TFF’nin bu oyuncuya teşekkür etmesi zannımca doğru olacaktır :)

GÖKHAN GÖNÜL DİYORUM
Tabii ki şampiyonluk yarışının bu derece kızıştığı haftalarda, takımların öne çıkan futbolcuları golle haşır neşir olan ileri uç oyuncularından çıkacaktır. Örneğin Alex de Souza, örneğin Burak Yılmaz…

Yine de tüm sezon ele alındığında Fenerbahçe’de istikrarıyla öne çıkan bir oyuncu var ki; adını anmadan geçmek, futbolcunun emeğine de, futbolun kendisine de haksızlık olur.

Gökhan Gönül’den bahsediyorum. Hani 2 sezon önce sessiz sedasız Bank Asya 1. Liginden gelip, Fenerbahçe’nin sağ tarafına ipotek koyan o muhteşem yetenekten…

Şahsen, defanstan gelip kanatlara sarkan çok az oyuncudan haz almışımdır. Çoğunu izlemekten keyif almam. Zira ya duvara çarparcasına topu rakibi teslim ederler ya da bizim Sabri Sarıoğlu’na nazire yaparcasına orta yerine dağlara taşlara yollarlar topu… Ama Gökhan Gönül bir başka…

Bitmek tükenmek bilmeyen o enerjisiyle, kendisini izleyenlerin alkışlarıyla noktalıyor her müsabakayı. DÇ.Karabükspor maçında da yine bildiğimiz gibiydi Gökhan. Koştu, top kesti, orta yaptı…

Kabul, bu Fener takımının (Sergen Yalçın’a selam olsun) Alex gibi bir silahı varken Gökhan da kim oluyor diyenler çıkacaktır ama inanın bana, Türkiye sınırlarında Arda Turan dâhil hiçbir yerli oyuncu Gökhan Gönül’ün bu yılki performansına yaklaşamadı bile…

O yüzden diyorum ki; git bu ülkeden Gökhan. Git de dünya gözüyle birkaç sene daha güzel futboluna tanıklık edelim. Yoksa bu kokuşmuşluk içinde senin de yıldızın sönecek…