Gazze’ye yardımlara yönelik karar tasarısını “sulandıran” Biden, BMGK’deki insani yardım oylamasını 8 defa erteletti. Bunlara rağmen İsrail’in ABD’yi umursamaması ise Biden yönetimini giderek yalnızlaştırıyor.

Biden dünyaya karşı
ABD Kongresi’nde İsrail’e itirazlar yükselirken ABD halkında da ateşkes çağrıları giderek artıyor. (Fotoğraf: Depo Photos)

Prem THAKKER

Gazze’de yaşamını idame ettirmeye çalışan 570 bin insan, açlık ile karşı karşıya. Bölgedeki 36 hastanenin üçte ikisi hizmet dışı kaldı. Güney Gazze’deki 9 hastanenin ise yalnızca “kısmen” hizmet verebildiği belirtiliyor. Kuzeydeki hastaneler ise evini terk etmek zorunda kalan fakat İsrail istilasından kaçmak için güneye yönelmeyen Gazzeliler için sığınak görevi görüyor. Gazze Sağlık Bakanlığı’nın öngördüğü 20 bin ölüm rakamının yanı sıra, 355 bin kişinin bulaşıcı hastalık riskiyle karşı karşıya olduğu bildiriliyor ve koşullar kötüleştikçe sayının artmasından endişe ediliyor.

Yaşanan tüm acılara karşın ABD Başkanı Joe Biden, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki (BMGK) insani yardım oylamasını sekiz defa erteletmeyi başardı. Bu esnada karar tasarısını “sulandırmak” için de elinden geleni ardına koymadı.

BMGK’ye sunulan tasarı, ilk olarak Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından teklif edildi, fakat Biden’ın memnuniyeti için defalarca makaslandı. Tasarının amacı Gazze’deki çatışmaları azaltmak ve bölgeye daha fazla insani yardım malzemesinin ulaştırılmasını sağlamaktı. Kulis haberlerine göre tasarının Biden yönetiminin “göz yumabileceği” şekilde yapılandırılması, en başından beri özen gösterilen bir konuydu. Her halükarda ABD, İsrail’in BMGK’deki “garantörlüğünü” yapıyor ve daimi üyeliğinden kaynaklanan veto yetkisini, İsrail açısından risk unsuru olabilecek tüm kararları engellemek için kullanıyor.

TAVİZLER YETMEDİ

Tasarının ilk halinde verilen tavizler Biden’a yetmemiş olacak ki, BAE’nin sunduğu taslağın oylanmasını inatla erteletti. Biden yönetiminin sorun ettiği ilk konu, çatışmalar özelinde kullanılan “durdurma” sözcüğüydü. Tartışma konusu yapılan diğer bir madde ise Gazze’ye ulaştırılacak yardımların bağımsız bir yapı tarafından denetlenmesini, böylelikle yardımları durma noktasına getiren “İsrail denetimleri” sorununun aşılmasını öngörüyordu.

Perşembe akşamına gelindiğinde müzakereler halen sürüyordu ve oylama bir kez daha ertelenerek cuma gününe alındı. Fakat Biden “mükafatını” almaktan geri durmadı. Yardımların Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tam olarak hangi mekanizma ile denetleneceğinin belirsiz bırakılmasını ve “çatışmaların durdurulması” ifadesinin de karardan çıkarılmasını sağladı.

Oylama cuma günü nihayet gerçekleşti. Çatışmaların “durdurulmasına” dair ifade, Rusya’nın talebiyle tekrar metne eklendi ve ABD’nin ilk yanıtı son metni tekrar veto etmek oldu. BMGK üyesi 15 ülke nihai olarak “çatışmaların sürdürülebilir şekilde durdurulması için gerekli koşulların sağlanması” ifadesini içeren metni oyladı. Metin 13 kabul ve 2 çekimser oyla kabul edildi. Rusya bitmeyen pazarlıklardan usandığı için çekimser kaldı. ABD ise istediğini elde etmiş olmasına rağmen çekimser oy kullanmayı tercih etti.

ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield, sanki Biden adına bizzat çekimser oy kullanan kendisi değilmiş gibi kararın kabul edilmesini “kutlayan” mesajlar verdi.

“Zor bir süreçti, fakat başardık” dedi. “Çatışmaların başından bu yana ABD, insani krizi ortadan kaldırmak için usanmadan çalışıyor… Masum sivillerin ve insani yardım çalışanlarının korunması, kalıcı barışın sağlanması için uğraşıyor. Bugünün oylaması, bu çabaları destekler nitelikte.”

DENETİMSİZ KATLİAM

Sorumlu Devletçilik temalı çalışmalar yürüten Quincy Enstitüsü’nden Trita Parsi, Biden’ın talep ettiği değişikliklerle kararı giderek anlamsız hale geldiğini söylüyor: “Yapılan değişiklikler İsrail’in Gazze’deki katliama devam edebilmesini ve giderek soykırım görüntüsü kazanan eylemlerinin BM denetiminden uzak kalmasını sağlayacak. Biden’ın karara katkısı işte tam olarak bu oldu, İsrail adına ‘savaş suçu yönetimi’ işini Biden yürütüyor.”

İsrail kuvvetlerinin bir hastanenin dışında yatırılan yaralı ve hastaları buldozerlerle ezdiği öne sürüldü, Kudüs Latin Patrikliği, kilisenin kuşatmaya alındığını söyledi, bir anne ve kızının keskin nişancı ateşiyle öldürüldüğü bildirildi. BM verilerine göre en az 11 Filistinli yargısız infaz ile öldürüldü, 3 İsrailli rehine bizzat İsrail ateşi altında can verdi. Üstelik öldürülen rehineler üstleri çıplak şekilde, beyaz bayrak sallıyorlardı. Ayrıca bir doğumhane bombalandı ve birçok gazeteci saldırılarda yaşamını yitirdi.

Biden’a verilen tavizleri bir kenara koysak bile, BM’nin son kararının önceki iki karara kıyasla İsrail saldırılarına daha ılımlı bir yaklaşım benimsediği açık. BMGK’nin iki hafta önce yaptığı, neredeyse kabul edilecek olan “ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması” çağrısı ABD vetosuyla engellenmişti. Aynı gün Biden yönetimi 106,5 milyon dolar değerinde 14 bin tank mermisinin İsrail’e satışına onay verdi. Kararname yoluyla çıkan kararda ABD Kongresi onayı baypas edildi.

Aradan henüz birkaç gün geçmişti ki bu defa BMGK’de görülen ve bağlayıcılığı olmayan benzer bir karar 153’e 10 oy ile kabul edildi. ABD karşı oy kullanan ülkeler arasındaydı.

Etkisizleştirilerek imzalanan son karar ABD’nin desteğini almak değil, çekimserliğini kazanmak için ortaya atılmıştı. Biden buna rağmen işbirliği yapmamakta diretti. Aslına bakarsanız müzakereler sürerken, Biden yönetimi farklı süreçleri baltalama peşindeydi. Tüm olan bitenle eşzamanlı olarak Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, İsrail’in Cenevre Sözleşmesi ihlalleri üzerine yapılacak konferansa engel olmak için çalışıyorlardı.

Geçen salı günü oylanan diğer bir karar metninde Filistin halkının özerklik hakkına atıf yapılıyor ve “adil, kalıcı ve kapsamlı barışın sağlanması” vurgusu yapılıyordu. Karar 172’ye 4 oyla kabul edildi. ABD yine karşı oy kullanan ülkeler arasındaydı.

ABD’Yİ YALNIZLAŞTIRIYOR

ABD Gazze’de sivillerin zarar görmesinden endişe ettiğini ifade etse de, İsrail ABD uyarılarını umursuyormuş gibi görünmüyor. Bazı uzmanlara göre ABD İsrail'e söz geçiremediği gibi, uluslararası arenada yalnızlaştığıyla kalıyor.

Eski İsrail müzakerecisi Daniel Levy, “İsraillilere, ‘Bu operasyonu farklı şekilde yürüttüğünüzü görmek istiyoruz’ dediğinizi öne sürüyorsunuz fakat aynı zamanda onlara silah satıyor ve diplomatik kalkan sağlıyorsunuz. Sorgusuz sualsiz karar metinlerini sulandırıyor, veto ediyorsunuz” şeklinde açıklama yaptı.

The Intercept’e konuşan Levy, “Kendilerini soktukları pozisyon küçük düşürücü. Dünya olup bitenleri izliyor” ifadelerini kullandı.

Biden’ın İsrail’e sunduğu güçlü destek Washington'daki görüş birliğini yansıtsa da anketler ABD halkının büyük bölümünün ateşkesten yana olduğunu ortaya koyuyor. İsrail’e yardım sağlanması konusunda yapılan anketlerde ise yardım yapılmasına karşı olanların oranının bir ayda 16 puan artarak %45-46 düzeyine çıktığı görüldü.

Rüzgâr ABD Kongresi’nde dahi yön değiştiriyor. İsrail’in belirli bir amaç olmaksızın Gazze saldırılarına devam etmesi, Demokratları İsrail’e karşı cephe almaya itiyor. Bağımsız Senatör Bernie Sanders uzun süre Biden gibi konuşarak İsrail’in “kendini savunma” hakkından dem vuruyordu. Fakat bu hafta itibarıyla ABD’nin BM kararına olumlu oy vermesi için çağrı yaptı. (Ertesi gün söylemini değiştirerek ABD’nin makul bir kararı veto etmemesi gerektiğini söyledi.) Şahin Cumhuriyetçilerden Senatör Lindsey Graham da bu hafta bir nebze söylem değiştirerek İsrail’in sivil ölümlerini önlemek için daha fazla çaba sarf edebileceğini dile getirdi.

Bu esnada İsrail’in sağcı Başbakanı Binyamin Netanyahu, Biden’a halen mesafeli yaklaşıyor ve Donald Trump’ın iktidara döneceği bir senaryodan memnuniyet duyacağı şüphesiz. Çünkü Trump, Biden kadar dahi şikayet etmeden İsrail’in tüm dileklerini yerine getiriyordu.

Ortaya çıkan tabloda Biden kendi seçim kampanyasının altını oyuyor. Seçmen tabanını kendinden uzaklaştırıyor, Trump sonrası dönemde uluslararası düzeyde onarıcı olmak yerine ABD’yi tekrar yalnızlaştırıyor.

Daniel Levy ABD’nin BM düzeyinde uluslararası topluluğa cephe alan tavrının, Biden’ın “ABD’ye kaybettiği uluslararası prestiji geri kazandırma” iddiasıyla derinden çeliştiğini söylüyor. “Aynı anda ikisini birden yapamazsınız” diyor: “Uluslararası düzenin koruyucusu olduğunuzu iddia edip, düzeni ilk ihlal eden oyuncu olamazsınız.”

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: The Intercept