Elektrik Mühendisleri Odasının (EMO) yayımladığı derginin son sayısı oldukça ilginçti. EMO'nun kadrosuna katılan gazeteci Banu Salman'ın elinin değmesi bülteni oldukça değiştirmiş

Elektrik Mühendisleri Odasının (EMO) yayımladığı derginin son sayısı oldukça ilginçti. EMO'nun kadrosuna katılan gazeteci Banu Salman'ın elinin değmesi bülteni oldukça değiştirmiş, birbirinden ilginç haber ve söyleşiler, dergiyi keyifle okunan bir dergi haline getirmiş. Bilişimle ilgili herkes bu dergiyi www.emo.org.tr adresindeki sayfada okuyabilir.

Derginin söyleşilerinden biri de Kemal Ulusaler ve Banu Salman imzasını taşıyan, "Teknokentler bilime mi piyasaya mı hizmet ediyor?" başlıklı. Söyleşinin tamamı oldukça ilgi çekici, ancak başlık metinle pek uyuşmuyor. Başlığa neden mi taktım? Sanırım sol kesimde oldukça ilginç bir tartışmaya gönderme yaptığı için. Aslında söyleşinin temalarından birisi teknokentlerde teknolojik geliştirme içermeyen üretimler yapılarak, verilen desteklerin boşa harcanıp harcanmadığı üzerine. Başlık atılırken bu soru sorulmak isteniyor ama, sanırım amacını aşmış.

•••

Konu tartışılmaya değer. Üniversiteler sadece bilim yapılan, ülke ekonomisine katkıda bulunmayan birimler olarak mı düşünülmeli, öyle mi savunulmalı? Birgün Gazetesi yazarlarından özellikle Ahmet Çakmak ve ben, yüksek teknolojiye dayanan nitelikli emeği öne çıkaran ve yüksek katma değer içeren ekonomik faaliyetlere (teknolojik ürünlere) yönelmenin, sol adına sahiplenilmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu benim için asgari programın bir unsuru olarak ortaya çıkıyor. Bu asgari program doğaldır ki yaşanan sorunlara belki toptan ve özlenen bir çözüm sunmuyor olabilir. Ancak dünya sistemindeki savunmacı bir stratejinin vazgeçilmez unsurlarından birini oluşturuyor.

Örneklemek gerekirse, ucuz tekstil ürünlerinin yatırımcıya belli bir getirişi olsa da asgari ücret koşullarının bile altında para alan yüz-binlerce çalışana getirişi oldukça sınırlı. Bu insanlar nitelikli emeğe dönüştürülerek, belli bir virüs bedene girdiğinde giyeni uyaran akıllı tekstil üretiminde çalıştırılırsa elde edecekleri ücret geliri çok daha yüksek olacaktır. Bu sadece basitleştirilmiş bir örnek.... Bilişim alanı dahil, bu tür alanları bulmak mümkün. Türkiye'de gerçekleştirilen Vizyon 2023 Teknoloji Öngörüsü'ndeki alanlar bu tür yeni alanları içeriyor.

Bu alanlarınsa ortak bir özelliği var: Giderek bilimsel bilgi bu tür üretimlerin olabilmesi için vazgeçilmez duruma geliyor. Tersi durumsa bu üretimleri ya doğrudan başka ülkelerden satın almanız ya da yüksek lisans bedelleri ödeyerek üretmeniz. Durum pek çok alanda böyle olduğuna göre, bilimsel bilginin üretildiği üniversitelerin önemi artıyor. Evet üniversiteler bilim yuvaları olmalı, ancak bilimsel bilginin ekonomik faaliyete girişi de sağlanmalı. Teknokentler buna hizmet etmek üzere kurulmuş. Yurtdışındaki üniversitelerde önceleri "Yayınla ya da yok ol" felsefesi geçerliydi. Yazılarınız hakemli dergilerde yayımlanmıyorsa, yükselmeniz oldukça sınırlanıyordu. Bu felsefeyi son yıllarda Türkiye'ye aktarmaya yönelik çabalar sürüyor.

•••

Batı üniversitelerinde son birkaç yıldır "Patentle ya da yok ol" felsefesi yaygınlaştırılıyor. Bu yaklaşım şu anlama geliyor: Bilimsel bilginin ürettiği bilgiler ürüne dönüştürülmeli, çünkü yeni tür dünya hegemonyası bu ürünler üzerinden olacak. Eğer Türkiye gibi ülkelerdeki üniversiteler bu işlevi bütünüyle dışlarlarsa, aslında Dünya Sistemi'nin dışında, başkalarınca belirlenen ülke olacaklar. Yanlış anlaşılmasın, her üniversite, her fakülte buna uymalı demiyorum. Örneğin sosyal bilim, beşeri bilimler gibi alanlarda zaten bunu yapmak mümkün değil. Ancak özellikle fen bilimlerinde ve mühendisliklerde üretilen bilginin ekonomik yarara dönüşmesi gerekiyor.

Sol bu gerçeği görmezden gelirse yanlış yapar. Tıpkı sağın yaptığı bir başka hata gibi. Bu kesimin düşüncesine göre üniversite-sanayi işbirliği, üniversite mütevelli heyetlerine işadamlarının egemen olmasından geçiyor. Dolayısıyla bütün üniversiteler ve bütün bölümlerin bu kesimin hizmetine sunulabileceği düşünülüyor. Ne kadar yanlış! Bilimsel bilginin ekonomik yarara dönüşmesi için yapılacaklar o kadar farklı ki... Teknokentler bunlardan biri...