19. yüzyılda birtakım düşünürler, acaba bilimsel bilginin ya da bilim insanlarının tarihi nasıl yazılır kaygısı duymaya başlıyor.

Bilim tarihi ne değildir?

Derya Gürses Tarbuck

Bilim tarihi, sadece bilim insanlarının tarihi değildir; bilimsel fikirlerin tarihi de bilim tarihidir. Bilimsel fikirlerin hangi şartlar altında ortaya çıktığı da aynı şekilde bilim tarihinin bir parçasıdır. Hatta son zamanlarda oldukça popüler bir hale gelen bilimin felsefi taraflarının tarihi de yani bilimsel problemlerin ortaya çıkmasındaki felsefi arka planın tarihi de bizi ilgilendiriyor.


Mitolojik statüye gelmiş olan birtakım bilgiler ve anekdotlar bilim tarihi demek değildir. Mesela Newton’un kafasına elma düştü ve yer çekimini bu şekilde keşfetti meselesi bir mitolojiden ibarettir. Yahut Galileo’nun Pisa Kulesi’nde yaptığı söylenen bir dizi deney sadece rivayettir. Bunun gerçekliği üzerinde uzlaşılmış çok fazla bir şey yok. Dolayısıyla neredeyse artık bir efsane haline gelmiş olan bu anlatılar, bilim tarihi demek değildir. Bilim ile mitoloji arasında bir ayrım yapmamız gerektiğini ifade eder bilim tarihçisi Kostas Gavroğlu, bu konuda. Ben de aynı fikirdeyim.

19. yüzyılda birtakım düşünürler, acaba bilimsel bilginin ya da bilim insanlarının tarihi nasıl yazılır kaygısı duymaya başlıyor. Burada, 19. yüzyılda ortaya çıkan iki düşünüş şekli var. Bunlardan biri; bilim tarihçisinin nesnel olması gerektiği düşüncesidir. Bir diğeri ise pozitivist düşünce şeklidir. Doğrunun, aynı şekilde bilimsel doğrunun bir tür açıklanış şekli vardır. Aklın yolu birdir; hem pozitivist gelenek hem de nesnel olunması gerekliliği ya da nesnel olunabileceği ve bu şekilde bilim tarihi yazılabileceği fikri, bilim tarihçiliğinin başlangıcı olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu kadar basit değil, yani şu anda anlattığım şekliyle ve benim de zaman zaman ifade ettiğim haliyle bilim tarihçisi sadece bilimsel fikirlerin peşinden koşmamalıdır. Felsefi unsurlar, siyasi unsurlar, ideolojik unsurlar, sosyal unsurlar, kültürel unsurlar bilimsel düşüncenin ayaklarını bastığı unsurlar olarak karşımıza çıkıyor. Biz buna kısaca tarihsel bağlam diyoruz. Bütün bunlar olmadan, çalışılmadan ya da anlamaya çalışılmadan bilimsel bir fikri ya da bilim insanının yaptığı çalışmayı doğru bir şekilde yorumlamamız mümkün olmayabilir. Kostas Gavroğlu çok ilginç bir şey söylüyor, ki bu konuda kendisine katılıyorum; “Bilim tarihi ardı ardına ya da kronolojik olarak sayılmış buluşlar tarihi değildir.” Sanki, ‘bilimsel doğrunun tarihsel hikâyesi değildir bilim tarihi’ demek istiyor. Çünkü her dönem içerisinde aldığımız bilimsel gelişme kendi döneminin şartlarına göre doğru bir bilim fikridir. Geriye dönüp bakınca x bilim insanı yanlış yaptı, y bilim insanı yanlıştı gibi yorumlarda bulunmak anakronizmden başka bir şey değildir. Anakronizmden kastettiğim şey şu; geriye dönüp tarihsel kişiliklere ya da bilimsel fikirlere bakıp onları modern kafamızla anlamaya ya da yorumlamaya çalışma çabası. Bu, sadece bilim tarihçiliğinde değil her türlü tarihçilikte bize problem yaratan unsur olarak karşımıza çıkıyor.

Bir başka soruyla devam edelim; tarihsel bir gerçekliği yakalama şansımız var mıdır? Bu tarih metodolojisi derslerimde her zaman güzel tartışmalar açan bir sorudur. Bilim tarihinde de aynı soruyu sorabiliriz ve diyebiliriz ki; artık günümüzde olmayan ve geri dönüp de tecrübe edemeyeceğimiz bir bilimsel çalışmayı ya da bir bilim insanının düşüncesini anlamaya çalışma çabası sadece sübjektif bir çaba olarak karşımıza çıkar. Bilim tarihçisi bilimsel fikirleri tabii ki anlayıp yorumlama çabasına sahip olmalı, hedeflerinden biri nesnel olmak olmalı ama bunun her zaman mümkün olduğunu söylemek doğru olmayabilir. Hangimizden yola çıkarsak çıkalım, bugünden yola çıkarak konuşursak eğer; kültürel olarak, ideolojik olarak, düşüncelerimiz, önyargılarımız, fikirlerimizle kendimizi nereye koyduğumuzla belirleniyoruz. Peki, bunu bilim tarihçiliğinden ayırmak nasıl mümkün olabilir? Bir miktar sübjektif olduğumuzu kabul etmemiz gerekiyor. Benim 17. yüzyıl bilim devrimi anlayışımla ya da 17. yüzyıldaki bilimsel çalışmaları kurgulayışımla bir başkasının kurgulayışı farklı olabilir. Zaten tam da burada felsefe alanına da giriyoruz. Ama belirtmeliyim ki bu kurgulayış, bilim tarihçisi olma çabasını engellememelidir.