Yeni bir yaşamı kurmak istiyorsak, geride bıraktığımız tüm hesaplar bir bir sorulmadan, cumhuriyetin 100. yılında ülkeyi korkunç bir yıkımla baş başa bırakanlarla hesaplaşılmadan olmaz.

Bir daha cüret edemesinler diye...

Fatoş Erol

Ülke tarihinin en kritik seçimlerine sayılı günler kaldı. Tek adam diktası, yarattığı 21 yıllık İslamcı-neoliberal sermaye düzeninin karanlığı yetmezmiş gibi, kadınların temel haklarının pazarlık konusu edildiği bir “Taliban İttifakı” ile kadınların karşısına dikildi.

AKP, Hüda Par ve Yeniden Refah Partisi ile ittifakını genişletirken 6284 sayılı kanunun seçim ittifakına pazarlık konusu edilmesi kendi partisindeki kadın milletvekillerinin dahi yüksek perdeden karşı çıktığı ve bu nedenle kendi cenahı tarafından linçe maruz kaldığı ve hatta tehdit edildiği bir noktaya geldi. 

Karşımızda tek tek her bir bileşeni ile kadın düşmanlığı tescilli bir ittifak bulunuyor. Kuşkusuz ki, kadınlar açısından bu seçimde verilecek olan karar bellidir. Öncelikle, kadınların ve kız çocuklarının yaşamlarını cehenneme çeviren, bu siyasal İslamcı-neoliberal tek adam rejimi tarihin çöplüğüne gönderilecek. Bir daha kimse kadınları yok saymaya, kadınların hayatlarını karartmaya cüret edemesin diye eşit, özgür ve laik bir yaşamın kuruluşu için, memleketin yeniden kuruluşu için kadınların mücadelesi, feminist mücadelemiz büyüyerek devam edecek.

Yeni bir yaşamı kurmak istiyorsak, geride bıraktığımız tüm hesaplar bir bir sorulmadan, cumhuriyetin 100. yılında ülkeyi korkunç bir yıkımla baş başa bırakanlarla hesaplaşılmadan olmaz. Öncelikle, cezasız bırakılan kadın cinayetlerinin, LGBTİ+’lara uygulanan şiddetin, nefret cinayetlerinin, tarikatlarda yaşamı karartılan çocukların, İstanbul Sözleşmesi’nin, elimizden alınan medeni haklarımızın, işsizliğe, yoksulluğa mahkûm edilen, çocuklarına bakamadığı için intihara sürüklenen her bir kadının hesabını soracağız. Bir daha böyle bir karanlığa mahkûm kalmamak için yıllarca, sokakta, işyerimizde, köyümüzde, adliyelerde verdiğimiz her bir hak mücadelesinin takipçisi olacağız. 

15 Mayıs sabahında, cumhuriyetin 100. yılında, insanca yaşanabilir bir ülke kurma yolunda kadınların mücadelesi mutlak belirleyici olacaktır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, kadına yönelik şiddetin son bulduğu, kadınların emeğinin yok sayılmadığı, bakım yükünün kamu tarafından karşılandığı, kadınların ikincilleştirilmediği, kendi hayatları üzerinde söz sahibi olduğu, yaşamın her alanında var olduğumuz kamucu, laik, özgür bir toplum yaratmak için feminist mücadelemizin oldukça zengin bir birikimi mevcut. 

Memleketin dört bir köşesinden feminist mücadelenin, yaşam mücadelesinin içerisinden gelen, bu ülkenin hak ettiği insanca ve eşit bir yaşamı kurmaya, örgütlemeye talibiz diyen SOL Parti’li kadınlar, bu iddia ile ülkenin her bir köşesinden vekil adayı oldular ve yeni bir yaşamı kurmak için sokaktalar. Saray rejimine karşı yıllarca mücadele eden kadınların, şimdi tek adamı gönderirken de söyleyecek iki çift sözü var:

Maden şirketleri tarafından sömürülen Artvin’den, Çanakkale’den aday olan kadınlar, Cerattepe direnişini, Kazdağları direnişini örgütleyen kadınlar diyor ki, “ağacımızı, suyumuzu, doğamızı korumak için şimdiye kadar mücadele ettik, bundan sonra da kimse yaşam alanlarımızı yağmalamaya cüret edemesin” diye adayız.

Bursa’da tekstil işçisi olan, sendikalaştıkları için işten atılan ancak verdikleri direniş sonucu işlerini geri dönen kadınlar diyor ki, “üreten biziz, yöneten de biz olalım, bir daha kimse sendikal haklarımızı gasp etmeye cüret edemesin” diye adayız. 

Adana’dan aday olan kadınlar diyor ki, “Aladağ’da tarikat yurdunda yanarak can veren çocukların hesabını sormak için sokaklarda, adliye önlerindeydik,” bu hesabı sormak için adayız.

İstanbul’dan aday olan kadınlar diyor ki, “kadın cinayetlerine, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına, göçmen kadınların, LGBTİ+’ların nefret cinayetlerine maruz kalmasına, medeni haklarımızın bir bir elimizden alınmasına karşı hep mücadele ettik, bir daha kimse kadınların yaşamlarını karartamasın, kadınların haklarını pazarlık konusu edemesin” diye adayız. 

Ankara’dan aday olan kadınlar diyor ki, “çocuk yaşta evlilik adı altında çocuk istismarının önünü açan yasalar mecliste görüşülürken meclisin kapısında bizler vardık, bu yasaları geçirmedik. Diyanet fetvalarına karşı sokaklarda mücadele ettik, depremden sağ kurtulan çocukların tarikat yurtlarına gönderilmesine göz yuman Aile Bakanlığı’nın kapısına dikildik…

Bir daha kimse çocukların hayatlarını karartmaya cüret edemesin” diye adayız. 

İzmir’den aday olan kadınlar diyor ki, “bakım emeğinin yükü, yaşamın yeniden üretiminin yükü kadınların sırtında. Kamusal hizmetlerin piyasanın insafına terk edilmemesi için yıllarca mücadele ettik, bir daha kimse kadınları hane içine mahkûm bırakmasın” diye adayız.

Ordu’dan aday olan fındık üreticisi kadınlar diyor ki, “bizim geleceğimiz fındıktır, biz üretenin hakkını almasını istiyoruz, biz doymadan çalışıyoruz. Bir daha kimse üreticinin emeğini sömürmesin hakkımız olanı almak için” adayız.

Muğla’dan aday olan kadınlar diyor ki, halkı yoksulluğa mahkûm eden, kadınları iş yaşamından dışlayan bu neoliberal saltanat düzenine karşı mücadele ettik, “bir daha kimse bizleri sefalete sürüklemeye cüret edemesin” diye adayız. 

Samsun’da öğrenci kadınlar “eğitim hakkı gasp edilmesin” diye, Antalya’da kadınlar “eşit, özgür, laik bir ülke kuralım” diye adaylar, Mersin’de kadınlar “tarım alanlarını korumak için, nükleer santrale karşı yaşamı savunmak için” adaylar.

Memleketin dört bir köşesinde, Aydın’da, Niğde’de, Siirt’te, Şanlıurfa’da, Düzce’de, Mardin’de, Tekirdağ’da… eşit, laik ve şiddetsiz bir yaşamı hep birlikte kurmak için, dayanışmayı büyütmek için 8 Martlarda, 25 Kasımlarda alanları dolduran kadınlar aday. “Bu ülkeyi yeniden biz kurarız” diyenler aday. Eskişehir’de “Sol’da hayat var, Sol’da kadınlar var” diyenler aday.

Ve Hatay’da kadınlar, depremden bu yana Hatay’da Dayanışma Gönüllüleri ile Hatay’ı yeniden kurmak için, Hatay’da yaşamı örgütlemek için canla başla didinen kadınlar diyor ki, “bir daha kimse rant uğruna canımızı hiçe saymaya, bizleri böylesi bir felaketle baş başa bırakmaya cüret edemesin” diye adayız. Deprem bölgesindeki kadınlarla, yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmış bölge halkı ve depremden etkilenen tüm göçmen kadınlarla, LGBTİ+’larla “dayanışma ağlarımızı öreceğiz; rantçı tarikat, cemaat düzeninizi başınıza yıkacağız” diyenler aday.

Tek adama karşı canla başla mücadele eden kadınların 15 Mayıs’a sözü var, “unutmuyoruz, affetmiyoruz” diyen kadınların sözü var. Bu sözü hep birlikte büyütelim, kadınların mücadelesinden, feminist mücadelemizden aldığımız güçle 15 Mayıs sabahında yeni bir yaşamı, yeni bir başlangıcı hep birlikte örgütleyelim.