OECD Bakanlar Konseyi çerçevesinde her yıl düzenlenen OECD Forumunun bu yılki teması "İnovasyon, Eşitlik ve Büyüme" idi. Benim de katılma şa

OECD Bakanlar Konseyi çerçevesinde her yıl düzenlenen OECD Forumunun bu yılki teması "İnovasyon, Eşitlik ve Büyüme" idi.

Benim de katılma şansı bulduğum 14-15 Mayıs 2007 tarihlerinde Paris'te yapılan Forumda açılış dahil 14 oturum düzenlenmiştir. Oturumlarda ama temanın yanı sıra küresel ekonomiyi yakından ilgilendiren konular (örneğin, yaşamsal kaynakların yönetimi, yatırım için açık pazarlar, iklim değişikliği, açık pazarlar ve enerji, enerji güvenliği gibi) da masaya yatırılmıştır. Kaldı ki, bu konular da ana temada yer alan üç konudan ikisiyle (eşitlik ve büyümeyle) doğrudan değilse bile yakından ilişkili. Zaten bu yakın ilişki nedeniyle, iktisatta "sürdürülebilir kalkınma" adıyla bir yazın ortaya çıkmıştır. Bu yazıdaki öncelikli amacımız, ana tema etrafında tartışılanları aktarmak ve ardından bunlara ilişkin değerlendirme yapmaktır.

Önce her bir oturumda neler tartışılmış, bir göz atalım. Açılış oturumu OECD Genel Sekreteri Angel Gurria'nın konuşmasıyla başlamıştır. Gurria,, küresel ekonomide görülen büyümeyle inovasyonun yayıldığını, bu gelişme sayesinde gelişmiş ülkelerdeki rekabetin devam ettiğini, yoksul ülkelerin ise kalkındığını ifade etmiştir. Eğitimin inovasyonun yayılmasında önemli bir etken olduğunu belirten Gurria, iş çevrelerinin de inovasyonla uyumlu çalışması gerektiğinin önemini vurgulamış ve OECD'nin bu alanda yakın gelecekte bir inovasyon stratejisi hazırlayacağını söylemiştir. Bu sunuşun ardından yapılan "İnovasyon ve Sağlık Hizmetlerine Erişim" başlıklı oturumda, sağlık hizmetleri alanındaki gelişmelerde inovasyonun büyük rol oynadığı, özellikle biyo-teknoloji alanında yapılan AR-GE çalışmalarının üçte ikisinin sağlık amaçlı olduğu ifade edilmiştir. "Eğitim, Gelişme ve Eşitlik" başlıklı oturumda ise, eğitimin bilgi ekonomisinin ve gelişmenin itici gücü olduğu, başarılı ve yaygın eğitim sistemlerinin inovasyonun yayılmasını ve benimsenmesini kolaylaştıracağı, bilim ve temel araştırma alanlarına yapılan kamu yatırımlarının, bilişim teknolojilerinin yayılmasına katkı yapacağı ifade edilmiştir.

"İnovasyon, Fikri Mülkiyet Hakları ve Yatırım" başlıklı oturumda, OECD ülkelerinde hükümetlerin yeni yabancı yatırımların teşviki için etkin ve cazip ortam sağlamaya çalıştıkları ifade edilmiştir. Ayrıca, marka sahteciliği ve telif hakları ihlalinin neden olduğu zararlarla başa çıkabilmek için, yeni fikri mülkiyet hakkı koruma modellerinin geliştirilmesi ve bu çerçevede yeni uluslararası işbirliği modelleri üzerinde çalışılması gereğine dikkat çekilmiştir.

"İnovasyon, Büyüme ve Rekabet" başlıklı oturumda ise, Avrupa ülkelerinde, ABD'ye göre çok daha karmaşık ve maliyetli bir lisans ve patent mevzuatı bulunduğu, bununla beraber, yalnızca ABD'nin inovasyon alanında örnek bir ülke olarak kabul edilemeyeceği, ABD Modeli'nin yanısıra son yıllarda büyük bir gelişme gösteren Danimarka, Finlandiya gibi İskandinav ülkelerinin geliştirdiği Nordik Modeli (bu ülkeler yüksek işgücü maliyetlerine rağmen rekabetçi ve yenilikçi ülke konumuna gelmişlerdir. Yazında bu ülkelerin geliştirdiği modele Nordik Modeli deniyor.)'nin de dikkate alınması gerektiği, konuşmacılar tarafından dile getirilmiştir.

Geliniz, diğer oturumların özetlenmesini ve genel değerlendirmemizi gelecek yazıya bırakalım.