Bir şey gerçekleşmemişse hedeftir!

Prof. Dr. A. Raşit KAYA 

Günümüzde kitle iletişim araçlarını yoğun bir biçimde denetleyen ve kullanan baskıcı, anti-demokratik rejimlerin bilerek ve bilinçli oluşturdukları sanal ortamda toplumlarının üyelerini aldatmak, kandırmak ve ayartmak için kullandıkları başlıca yöntem kara propagandadır. O nedenle, tüm siyasal formasyonların, ama özellikle iktidar sahiplerinin kamusal açıklamalarının dikkatle mercek altına alınarak, irdelenip, deşifre edilmesi çok gerekli ve önemlidir.

∗∗∗

Ülkemizde hüküm süren, vicdanları sarsan kimi olay ve oluşumların neredeyse günlük “vakaya” dönüştüğü bir ortamda, siyasal partilerin bütün bu olup bitenlere mesajlarını topluma verdikleri en önemli araç TBMM grup toplantıları oluyor. Bu da, iktidar partileri (AKP-MHP) liderlerinin neredeyse ülkedeki yayın kuruluşlarının tümünde baştan sona canlı, muhalefet partisi liderlerinin ise birkaç muhalif kanalda yayınlanan konuşmalarına biraz daha dikkatle kulak kabartmayı gerektiriyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son Meclis grubu konuşmasını bu yaklaşımla izlerken birden şaşırdım ve kulaklarıma inanamadım. Ya yanlış duydum ya da yanlış anladım sandım. Konuşmayı bitirdikten sonra, hemen konuşma metnini aynen yayınlayan yandaş haber portallarına baktım, “orijinal” metni buldum.

Mevcut iktidarın ikinci ortağı, MHP genel başkanı konuşmasının sonuna doğru, “Hedefimiz” diye noktalı virgüllü bir başlık açıyor ve onun altında da madde madde hedeflerini sıralıyordu:

“- Dağlarında teröristlerin, meydanlarında bölücülerin, ovalarında sivil maskeli terör maşalarının cirit atmadığı,

- Yoksulluk, açlık, işsizlik ve sefaletin Türk milleti için bir kader olmadığı,

- Emeğinin ve alın terinin karşılığını alamayan işçi, memur, esnaf, köylü ve çiftçinin kalmadığı,

- Kanunsuzluğun kol gezmediği, kadına şiddetin, hırsızlığın, gasp ve kapkaççılığın sokaklarına hakim olmadığı,

- Vurguncuların ve soyguncuların milli kaynaklarını ve servetlerini talan etmediği,

- Okullarına toplumsal şiddetin, uyuşturucu illetinin ve ahlaki çöküntünün girmediği,

- Milli değer ve hassasiyetlerinin saygı gördüğü, milli çıkarlarının siyaset tüccarları tarafından peşkeş çekilmediği,

- Avrupa Birliği komiserlerinin tepeden bakamadığı,

- Türk milletinin hor ve hakir görülmediği,

- Etnik köken, dil ve din farklılıklarına bakılmaksızın bütün evlatlarımızın, Türk milletinin eşit ve onurlu bireyleri olarak huzur, güven, refah ve mutluluk içinde bir arada kardeşçe yaşayacağı bir Türkiye’dir ve Türk Devri’dir.”

Sonra da, “Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı bu şerefli misyona her zaman olduğu gibi gene taliptir ve milletimizin teveccühü ve Yüce Allah’ın izniyle bunu gerçekleştirmek için 31 Mart 2024’te de yeni bir zafere imza atmak için seferberlik ruhuyla sahadadır, milli gönüllerdedir” diyerek bu hedeflerin gerçekleşeceği bir ileri tarihe işaret ediyordu.  

“Hedefimiz” dedikten ve onları sıraladıktan sonra bir ileri tarihe işaret etmek son derece mantıklı, çünkü “hedef” olarak nitelenen her şey “henüz ulaşılmamış” olandır. Hedef bir şeylerin gerçekleştirilmesini, bir konuma ulaşma isteğini anlatır.

Şaşırdım ve kulaklarıma inanamadım demem bu yüzden!

∗∗∗

MHP genel başkanı çoğu bilgiçlik ifadesi olarak nitelenebilecek sözlerden sonra “hedeflerini” açıklıyorsa, bu sözleri duyan ve özel bağlantıları olmayan birisi kaçınılmaz olarak “Acaba D. Bahçeli bir gerçeği mi dile getirmek istiyor, mevcut durumumu tasvir ediyor” diye sormaktan kendini alamaz. “Bu bir ikrar mı?” diye düşünür.

Kara propagandanın hüküm sürdüğü zamanlarda, gerçeklerin ortaya çıkması istendiğinde, hep laf kalabalığını bir yana koyarak, esas taşların çekilmesi öğütlenir. Tabii önce hangi “taşların” çekileceğini bilmek ve belirlemek gerekir!