Bir varmış bir yokmuş. Gazetelerde, kötü haberleri okumaktan, televizyonda felaketleri izlemekten bıktığımız zamanların birinde, insanların

Bir varmış bir yokmuş. Gazetelerde, kötü haberleri okumaktan, televizyonda felaketleri izlemekten bıktığımız zamanların birinde, insanların insanlıklarından utanıp sığınacak hiçbir ideoloji ve varoluş biçimi bırakmadığı bir dünyada, rakıyla denizin birbirleri olmadan yapamadıkları zamanların birinde arnavutkaldırımlı, dar sokaklı bir adada çirkin mi çirkin bir adam yaşarmış. Biraz genç, çokca yalnız ve her gün aynaya bakmadan da yaşayabilen bir adam.
Hikâyeler okurmuş öğle vakitlerinde, akşamları da oturup kendi yazarmış. Ellerine yapışır, yapışır da çıkmazmış mürekkep lekeleri. Güzel kadın çok sevmiş bu çirkin adamı. Onu tanıdıktan sonra fark etmiş ki ellerinden tanımaya çalışırmış insanları. Kaygılı insan elleri, boşvermiş insan elleri, sıcak ya da soğuk başka eller arayan eller, kimseye bir el uzatmamış eller...
Kadının uzun saçları uçuşurken ılık rüzgârlarda, onun kıvırcık saç telleri arasından güneşin batışını izlermiş adam akşamları. Güzel ve ağzı bozuk bu kadını çirkin adamdan başka çok seven olmuş. Çok acı çekenler olmuş. Ama o çirkin adamı sevmiş bir kere. Herkes merak eder, kimse cesaret edip de soramazmış güzel kadına o adamı neden seçtiğini. Adanın neredeyse bütün erkekleri kendilerini ondan daha yakışıklı ve güzel kadının yanına daha yakışır bilirlermiş.
Çirkin adamın güzel kadının dudaklarına bir âşık gülümsemesini kondurması anlattığı bir hikâyeyle başlamış. O günden sonra her günleri beraber geçmiş. Bir sürü hikâyesi varmış adamın ve çok güzel anlatırmış onları. Yazar, imzalamaz, biriktirir ve bir ona okurmuş. Her akşam sevdiğinin saçları arasından batarken güneş, anlatmaya başlarmış o günkü hikayesini. Güzel kadın içinden “hayatımda gördüğüm en güzel adam” dermiş ona bakarken.
Bazı kediler karşılaştıkları insanları tırmıklayıp, onlara bütün hırçınlıklarını gösterip eve döndüklerinde sahiplerine sokulan, onlardan şefkat bekleyen uysal hayvanlara dönüşürler. Kadın da o kediler gibiymiş. Bir gün adam fırtınalı bir günde gemisiyle açılıp gitmiş ve bir daha geri gelmemiş. Belki de gelememiş. Teknesini de bulan olmamış. Bu aşk ve bu gidiş efsanelere dönüşmüş.
“Deniz kıskançlığından yaptı, hikâyeleri bundan sonra sadece ona anlatsın diye içine aldı onu” demiş adanın delisi, herkes de inanmış delinin bilgeliğine kadın kendine bir yer açmış sonraları adanın dar sokaklarından birinde. Kafe desek değil, bar desek hiç değil. Hikâye evi gibi birşey daha çok. Güneşin batışıyla açılan bir yer. Şaraplar içip şarkılar dinlerlermiş gelenler. Ve bir gelen muhakkak bir daha gelirmiş. Bir kez gelip de geri dönmeyen olmamış hiç. Hafif kilo almış şimdi gençliğine göre güzel kadın ama daha da güzelleşmiş yıllarla. Ya da adanın adamlarına öyle gelmiş.
Çok hoşsohbet kadınmış, biraz daha hırçınlaşmış sanki ama zamanla, şefkat beklememiş, evi bellememiş hiçbir kucağı. Sokak kedileri sokakları severler. Evinize alıp sevginizi de verseniz kuş sütüyle de besleniz onların gidişine engel olamazsınız. Güneşin altında uyuklamadan, ay ışığında başıboş dolanmadan yapamazlar. Ne yaparsanız yapın, onlardan sizinle kalmasını isteyemezsiniz. Nankör bellemeniz doğru olmaz onları bu gidişleriyle. İşte güzel kadın da onlar gibi olmuş zamanla.
Herkes onunla geçen zamana teşekkür etmiş ama kimse kalmasını isteyememiş. Ve hergün güneşin batışıyla çirkin adamdan öğrendiği hikayeleri anlatmış gelen misafirlerine. Bu isimsiz hikâyeleri dinleyenler ada dönüşü şehirdeki sevdiklerine onları armağan diye götürmüş. Masallara dönüşmüşler.
Bir gün yolunuz düşerse o adaya ve bir yara açılmışsa içinizde zamanın birinde bir başkası tarafından, özellikle de fırtınalı günlerde sızlıyorsa o yara, rüzgâr sizi o dar sokaktaki güzel kadının yerine savururmuş. Bu hikâyeyi okuyanlar/dinleyenler o kadını görür görmez kim olduğunu bilir ama yanındakilere hiçbir şey diyemezlermiş. Çirkin adamdan geriye çok güzel hikâyeler kalmış. Onları dinleyenlere güzel bir sürpriz hazırlarmış hayat.
Umarım bir gün yolunuz düşer. Bu hikâye de burda biter.