Bir yargıcın yargılanması

Av. Mustafa KARADAĞ

HSK, hak ve savunma gibi kavramları idrak etmekten yoksun, iktidara bağımlı bir kuruluştur. 21 Şubat günü yargıç Ahmet Çakmak’ın HSK binasında ve Genel Kurul önünde sözlü savunma randevusu vardı. Sözlü savunma için HSK'ye gidildi ve yeni deneyimler yaşandı.

İlk olarak HSK, yargıç ve savcı soruşturmalarında avukatlı savunmanın olmayacağını öngörüyor olmalı ki avukatların üstlerinin ve çantalarının aranamayacağına ilişkin bir eylem geliştirmemiş, hatta vekaleti olmayan avukatların HSK binasına giremeyeceklerine dair bir fikir geliştirmiş, müdafi konumundaki avukatların binaya girişine izin vermiyor. Bir “mücadele” sonucu binaya girdiniz, bu kez sık sık Başkanın, müdafinin savunmanın yapılacağı salona giremeyeceğini söylediğini, bu nedenle müdafinin salona alınmayacağını beyan ediyorlar ve fiilen girişi engellemek istiyorlar.

Israrlı girişimler neticesinde salona girdiniz ve birkaç söz söyleme olanağı da buldunuz, bu kez salondaki memur (HSK Genel Sekreter Yardımcısı) müdafi avukata “senin vekaletin yok, salona girmen bile yasak, sen ne diye geldin” deme cüretini ve hadsizliğini gösterebiliyor. Kuşkusuz bu davranışların sorumluluğu HSK Başkan Vekili ve üyelerine ait, aynı zamanda HSK için bir utanç kaynağı. Zira HSK Başkan Vekili ve üyelerinin bulunduğu bir yerde bu sözü söyleme cüretini göstermek kendisini orada yetkili ve karar verme yeteneğine sahip olarak görmek demektir. HSK üyeleri ise bir memurun kendi nam ve hesaplarına söz söyleme cüretine karşı koyamamanın aczi içindeler.

∗∗

Diğer yandan, HSK'de sözlü savunma sadece ihraç cezalarına karşı tanınmış bir haktır, yani çok önemlidir. Söz uçar yazı kalır kabilinden ve zaten mevcut “güvensizlik” halinden dolayı sözlü savunmanızın kayıt altına alınması talebiniz, “bizim böyle bir adetimiz yok” diyerek reddedilir, bu talebinizi dahi HSK nezdinde kayıt altına aldıramazsınız. Tek çıkar yolunuz kendi aranızda durumu belirtir bir tutanak düzenlemeniz. Çünkü siz HSK önünde bir savunma yaptınız, ama içeriğinden kimse haberdar olmayacak, yargı sürecinde mahkemeler sizin sözlü savunmanızda ne söylediğinize dair bir fikir sahibi olamayacak, çünkü çıkışta size üzerinde “önceki savunmalarımızı tekrar ediyoruz” yazan bir kağıt imzalatmak istiyorlar. İmzalarsanız, “yandı gülüm keten helva.”

Disiplin soruşturmalarında HSK'nin yaptığı iş bir disiplin yargılamasıdır. Genel Kurul salonunun dahi bu durum düşünülerek, yüz yüzelik ilkesinin teminini sağlayacak şekilde tasarlanmalıdır, Fakat HSK'nin bir hak ve savunma idrakı olmadığı için uzun bir masanın bir ucunda karşılıklı oturmuş üyelerin yüzünü göremeyecek şekilde oturtulur ve savunmanızı yapmak zorunda bırakılırsınız. Doğal olarak HSK üyelerinin en az yarısı savunma yapanı göremez, radyo dinler gibi dinlerler.

∗∗

Anayasaya göre HSK, mahkemelerin bağımsızlığı ilkelerine göre görev yapar ve kararları gerekçeli olmak zorundadır. Oysa HSK'nin ne böyle bir yeteneği, ne bilgisi ne de niyeti yoktur. Suç ve cezaların tipiklik unsuru, masumiyet karinesi, kişilik onurunu zedeleyecek şekilde ceza verme yasağı gibi ceza hukukunun temel ilkelerden ise bihaberdirler. Bu nedenle de suçu anlatıp ceza tayin ederken sekretaryanın yazdığı yasa cümlelerini tekrarla yetinirler, sizin suçunuzu anlamanıza bile izin vermezler. Üstüne, sadece ceza vermek yetmez kindarlığı ile soruşturma ve savunma davetini sizin orada oturmadığınızı bile bile anne babanızın adreslerine gönderirler ki, onların da canı acısın. Başka bir amaçları da sizi akrabalarınızın gözünde küçük düşürmektir.

Belki de en önemli mesele HSK'nin kendisini “devletin idare edildiği yer” olarak görmesidir. HSK üyelerinin beşi doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından diğer yedi üyesi ise ucuz siyasi pazarlıklar sonucunda siyasi parti genel başkanlarının işaret ettiği adayların TBMM tarafından onaylanması suretiyle belirlenir. Milletvekilleri iki hafta içinde önlerine gelen adayların kim tarafından işaret edildiğine bakarak ve kendilerine verilen talimata göre seçimi yaparlar, zira bu üyeler özel bir çoğunlukla ve birbirlerine yakın oylarla belirlenirler.

∗∗

Bu aritmetiğe göre şu an HSK'de dokuz AKP, iki İYİP, bir CHP temsilcisi vardır ve bu yapı 2014 yılındaki yargıda birlik yapılanmasına uygun şekilde başkan vekilinin deyimiyle “devleti idare etmektedir” dediği doğrudur, çünkü son 18 yıldır devlet yargı eliyle dizayn edilmektedir. Devletin dizaynı söz konusu olduğunda ise iktidar partisi genel başkanının bu idare işinden haberdar olmaması, başka bir deyişle HSK'nin genel başkanın iradesinden habersiz, bağımsız hareket ettiği söylenemez.

“Haklarını vermek gerekir” mevcut bir CHP temsilcisi, iki İYİP temsilcisi ve dokuz AKP+MHP temsilcisinden oluşan HSK, iktidarın talimatlarına uygun şekilde, işbirliği ve oy birliği ile ''devleti idare" etmektedir.