Bir yılın ardından: Devlet hâlâ yok

Yusuf Tuna Koç

6 Şubat depreminin ardından, Hatay’da yaşanan temel eksiklere çözüm bulabilmek, halkın sorunlarının taşıyıcısı olmak için kurulan Hatay Depremzede Derneği, depremin birinci yılına dair bir rapor yayınladı. Raporda bir yılın sonunda hâlâ en temel altyapıların dahil kurulamadığını, halk sağlığı sorunlarının devam ettiğini ortaya çıkaran dernek kurucuları Ekrem Deveci, Ece Doğru ve Halil Bıyıklı ile depremin bir yılına dair gözlemlerini, sorunları, yapılabilecekleri konuştuk. 

Yayınladığınız rapor, depremin yarattığı sorunlara da iktidarın ve belediyelerin eksiklerine de önemli ışık tutuyor. Peki, Hatay’da depremin ardından geçen bir yılın sonunda hayat ne durumda?
Ekrem Deveci: Depremin ilk zamanlarında yaşadığımız sorunlar ve sıkıntılar çok daha farklıydı. Sanki 2-3 ay geçse bu sorunların azalacağını ve normalleşeceğimizi düşünüyorduk. Ne yaşadığımızı ilk zamanlarda pek fark edemedik. Ancak zaman geçtikçe yaşadığımız sorunlar bitmediği gibi çok daha farklı ve büyük sorunlarla karşı karşıya kaldık. Bu sorunları gördükçe de halkta çok ciddi bir umutsuzluk birikti. Bu umutsuzluğun birikmesi de maalesef Hatay’da yaşanan bu sorunlara yetkililerin iktidarın meclisin yerel yönetimlerin, konuyla ilgili tüm kurumların şehre sırt çevirmeleri, sesini duymamaları, tüm bunları halk gördü. Ve depremin ilk gününde nasıl yalnız bırakıldıysa bundan sonra da yalnız bırakılacağını hissediyor. 

Neden bunları söylüyorum çünkü hâlâ eğitimde sorunlar yaşıyoruz, işsizlik derinleşiyor, sağlıkla ilgili farklı sorunlar ortaya çıktı. Bir devlet hastanesi inşa edildi, hastanenin altyapı sorunları yağmurla birlikte ortaya çıktı. Ciddi bir personel, ekipman eksiği de var. Diğer taraftan, asıl depremin ilk zamanları Hataylılar dışarıya göç etmek zorunda kaldıysa aynı zamanda bir iç göç de yaşandı. Kent merkezlerinden mahalle ve köylere göç edildi. Çünkü kentlerde yaşam imkânı kalmadı. Bunun beraberinde getirmiş olduğu farklı sorunlar var. Köy ve mahallelerde sorunlar arttı. Nüfus arttığı için hem altyapı yetersiz kaldı hem sosyolojik olarak etkileri oldu. Geçmişte en fazla bin kişinin yaşadığı yerlerde bugün belki 4 binden fazla insan yaşıyor. Bunun yarattığı sorunlara gelirsek; örneğin insanlar doğrudan sağlığa erişmek istiyor. Ulaşım sorunlarından dolayı sağlık ocağı kurulması istiyorlar. Ancak karşılarına bürokrasi çıkıyor. Bir yerde sağlık polikliniği kurulabilmesi için ona göre bir nüfus olması gerekiyor, bugün göçten dolayı o nüfus var ancak resmî sayılarda geçmiyor.

Peki, tüm bu eksiklikler, sorunlar karşısında iktidar dışındaki siyasetin, muhalefetin tavrı nasıl?
Halil Bıyıklı: AKP Hatay’a geldiği andan itibaren kendi çevre çeperini kontrol etmeyi önceledi. Arama kurtarmadan barınma sorununa hep ikili davranıldı. Antakya’da AKP seçmeni yoğunluklu bölgede 190 konteyner kent var, Defne’de 30 tane. Diğer taraftan, biz CHP’deki büyük şehir belediyesinin herhangi bir faaliyetini görmedik. Hakeza Defne belediyesini de. Bu yıkımın da ilk sorumlusu AKP iktidarı olsa da yerelde de CHP’li belediyelerle bu yürütme yönetme işi yapıldı, imar izinlerini verenler, imzaları atanlar onlardı, depremde onların da sorumluluğu var, paylarını düşeni almaları, hesap vermeleri gerekiyor. Böyle bir tabloda Lütfü Savaş’ın tekrar belediyeye aday gösterilmesi aymazlıktır. 
Sosyalistler iyi bir faaliyet yürüttü, ilk anlardan bugüne kadar dayanışma yürüten sosyalist yapılar var. O dayanışma hem ilk günkü acil sorunları hem bugünkü duruma dair bir yanıt üretiyor.

Depremin ilk günlerinin en çarpıcı tespiti “Devlet burada yok” oldu. Söyledikleriniz, bugün de bir düzenleyici olarak devletin hâlâ olmadığını gösteriyor.
Ekrem Deveci: Biz dernek olarak farklı mahallelerde komisyonlar kurduk, sürekli irtibat halindeyiz. Bu komisyonlar mahallelerdeki sorunları sürekli paylaşıyor, biz de çözüm üretmeye çalışıyoruz. Örneğin uzun süreli elektrik kesintileri oluyor, 5 güne kadar sürüyor. Bununla ilgili TEDAŞ ile görüşüyoruz, bize elektrik altyapısının kusursuz olduğunu, sorunların münferit olduğunu söylüyorlar, ihbar gelmedi diyorlar.

Ece Doğru: İl Milli Eğitim Müdürlüğü, eğitimde hiçbir sorun olmadığını söylüyor. Eşitsizlikten bahsediyoruz, ders sürelerinin kısalığından, sınavlara öğrencilerinin hazırlanamadığını söylüyoruz, aldığımız cevap: “Ne olacak ki?” oluyor. Az hasarlı binaların hasar tespitini soruyoruz; “Ne gerek var ki?” deniyor.

Birçok kişi binası az hasarlı olduğu halde bina analizi yaptırıyor ve bina bazen orta hasarlı çıkıyor. Orta hasarlı çıktığında güçlendirme çalışması yapılması gerekiyor. Veliler de okulların hasar durumlarıyla ilgili endişeli. “Çocuklarımızı nasıl bir binaya gönderiyoruz?” diye soruyorlar. Milli Eğitim ile görüştüğümüzde bize söylenen, “Az hasarlı raporu verilmiş, daha fazlasına ne gerek var?” oluyor.

Ekrem Deveci: Çevre Şehircilik ve Kültür Turizm bakanları ve Hatay valisinin olduğu halka açık bir toplantı gerçekleşti. Biz de dernek olarak söz aldık, mahalle komisyonlarımızdan iletilen sorunları paylaşmak istedik. Biz her sorunumuzdan bahsettiğimizde bakanlar sözümüzü kesti, Hatay’da o zaman “11 ay geçmesine rağmen çadırda yaşayan vatandaşlar var” dediğimizde sözümüzü kesip “Bilerek kira yardımını kiraya vermemek için çadırda kalanlar var” dediler. Bir insanın 7.500 liralık kira yardımını kullanabilmek için karda kışta çadırda kalmayı göze almasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Üstelik bu yardımı almadığı halde çadırda kalanlar da var hâlâ. Bunları söylememiz üzerine AFAD yanımıza gelip bizden sorunları olan herkesin listesini istedi. Biz herkesin telefon numaralarına kadar bir liste verdik. Molozu hâlâ kaldırılmayanlardan, kira yardımı almayanlara kadar. Bunun sonucunda bütün liste aranmış, sonra da bir daha kimse ulaşmamış. Biz de ulaşamıyoruz şu an AFAD’a. 

Biz vatandaşla ilgileniyoruz diyenlerin tek yaptıklarının sorunlarımızı derinleştirmek olduğunu biz Hatay halkı olarak görüyoruz. Biz taleplerimizi ortaklaştırmak, sesimizi büyütmek için bu derneği kurduk, çözümün de burada olduğunu düşünüyoruz.