Deniz kokulu şehirden sisler arasında ayrılırdı otobüs. Adamın yanında bir kitap, kalbinde bir sızı, kulağında Ortaçgil şarkıları...

Deniz kokulu şehirden sisler arasında ayrılırdı otobüs. Adamın yanında bir kitap, kalbinde bir sızı, kulağında Ortaçgil şarkıları... Ne bir eksik ne bir fazla... Her yolculukta bunları taşırdı yanında. Sabahları yatağında kıpırdamadan tavana bakarak saatlerce düşünebilme lüksünün ama yine de herşeyin bir telaş içinde olduğu zamanlardı. O kadar çok gitti geldi, geldi gitti ki bir yerden sonra nereye gittiği nereden geldiği, hangi şehrin hayatında geçici bir süre için varolduğu, asıl evinin hangisi olduğu birbirine girdi. Çıktığı her şehirlerarası yolculukta bir şeyler yollara saçılmış ve bir daha geri gelmemek üzere rüzgarda havaya karışmıştı. Garlardan nefret edişi de bundandı sanırım. Pencereden baktığında artık gördüğü yol değil, soldan gözlerine batan güneş değildi. Yan koltukta oturanların hikayelerini biriktirmeyi, yüzlerini hafızasında barındırmayı çoktan bırakmıştı. İlk yolculuk hevesinden sonra ve bu gidiş-gelişlerden yorgun düşmeden önceki zaman dilimlerinin birinde farkına varmıştı yalnızlığının. Ama ne gariptir ki bir yerden bir yere giderken bile hep başka yerlere gitmenin hayalindeydi. İstanbul bir sevgiliydi. Onu terketmeliydi. Orada özleyeceği biri kalmayana kadar silmeliydi arkasında bırakacaklarını. Sonra da geri döndüğü limanda ona kucak açanları göremediğinde hüzünlenmeliydi. Kendine acı vermeli, acı çektikçe uzaklaşacağını sanmalı ve daha da içinde bulmalıydı kendini kaçtığı şeylerin. Bir şarkı dolanmalıydı diline, hiç gitmemeliydi yerini başka bir melodiye bırakana kadar, sessizlik olmamalıydı.
Sigaradan daha fazla bağımlılık yaratır gitme alışkanlığı. Şimdi o hayatını bir sırt çantasına sığdırabiliyor. Otobüsün hangi yollardan  geçeceğini, nerelerde frenleyeceğini, hangi dakikada çukura gireceğini ve bütün Ortaçgil şarkılarını ezbere biliyor. Yollar insana düşünmesi için sonsuz bir zaman sunuyor sanki. O alışmış, geçmişiyle bir kavgaya tutuşuyor şarkıların birini dinlerken sonra geleceğe dair hayaller kuruyor. Kaybettiklerini geri getiriyor, ona acı veren aşk hikayesini mutlu sona bağlıyor. Ortaçgil şarkılarına siyah beyaz, kedili klipler çekiyor. Yeni istikametler ekliyor yollarına. Cümlelerini bile bir noktayla sonlandıramıyor.
Ve gün ağarmaya başlıyor. Yolculuğun en kalbe dokunur ama en umutlu, en yaşanılası zamanı bu. Şimdi yine de her şeye rağmen, yol umuda çıkıyor. Geçmişle kavga sona eriyor. Tertemiz bir gelecek çiziliyor. Cüzdanından fotoğrafını, hayatından hayalini atamadığı kızın resmi gülümsüyor cüzdanının saklı köşesinden ona. Saçının dalgası her rüzgar esişinde gözüne battığından mıdır nedir bilinmez, otobüsten inerken bir damla yaş süzülüyor esmer yüzünden. Hep beraber gülüyoruz  sonra...