Almanya'da aşırı sağ iktidara hazırlanıyor: Bir yanda "İmparatorluk Vatandaşları" çevresinden gelen darbe planları, diğer yanda AfD (Almanya için Alternatif Partisi) ve ilk belediye yöneticilerinin seçimine "koşarken" yapılan sessiz hazırlıklar. Tartışmaların ortaya çıkması kaçınılmaz gözüküyor: CDU (Hristiyan Demokratlar Partisi) ile koalisyon mu yoksa kriz durumunda iktidarı ele geçirmek mi?

BirGün Çeviri | Almanya'da aşırı sağın hedefi: Her pahasına iktidar olmak

Ernst Kovahl 
Rechter Rand/Ağustos 2023 Sayısı
Çeviren: BirGün Çeviri Kolektifi

Prens Onüçüncü Heinrich Reuss’un çevresindeki "İmparatorluk Vatandaşları" grubuna yönelik baskınlar sırasında ortaya çıkanlar tüyler ürperticiydi. Grup, basında çıkan haberlere ve başsavcılığın açıklamalarına göre; eski Alman ordusu askerleri, aristokratlar, polis memurları, avukatlar ve sağcı radikallerle birlikte kendisini iktidara taşımak istiyordu. Bu bildiğimiz gibi başarısız oldu. Silah koleksiyonları, hazırlık toplantıları, ideolojik dayanaklar, büyük bir tantana ve meşrulaştırma için tarihi adımlar: Ortaya çıkan şey megalomani ve tehlikeli sağcı yapıların tuhaf bir karışımıydı. Destekçilerinin sayısı, kurumsal yapılardaki konumları ve silahlara erişimleri burada gerçek bir tehlike olduğunu açıkça ortaya koyuyordu.

"DARBE" MODELİ

Ancak "darbe" modeli yerleşik, modern bir demokraside çok umut verici değil. Bu girişimin başarısızlığı, İtalyan Marksist Antonio Gramsci'nin demokratik devlet modeli ve onun sivil toplumu koruyucu kılıfları ile açıklanabilir. Devletin sadece zayıf bir şekilde nüfuz ettiği merkezi olarak örgütlenmiş bir toplumda, iktidar bir darbe ile ele geçirilebilir. Bu bağlamda Kışlık Saray'a saldırmak yeterli (Ekim Devrimi'nin tarihsel imgesinde kalmak için). Ancak yoğun bir kurumsal yapıya sahip, kitlenin geniş kesimleri tarafından desteklenen ve sivil toplumla çevrili demokratik bir devlet, bir “fırtına” ile ele geçirilemez. Burada her şeyden önce, bir gün gerçek anlamda iktidarı ele geçirebilmek için toplumda ve kurumlarda hegemonya kazanmak söz konusu. Devlet Politikası Enstitüsü (IfS) ve "Compact-Magazin" dergisi çevrelerinde tartışıldığı üzere; AfD'nin ve bazı destekçilerinin son birkaç yılın pratik deneyimleri, pastadan pay almak için fırsatçı umutların ve iktidarı ele geçirmek için stratejik düşüncelerin bir karışımından hareketle izlediği bir yol olarak görülebilir.

SAĞCI "KURUMLAR ARASINDA YÜRÜYÜŞ"

Frankfurter Allgemeine Gazetesi (FAZ) temmuz ayının başında AfD'nin artık kurumlarda başarılı bir şekilde ilerlediğini endişeyle kaydetti. Thüringen eyaletinin Sonneberg beldesinde ilk ilçe yöneticisi ve Saksonya-Anhalt eyaletinin Raguhn-Jeßnitz kentinde tam zamanlı bir belediye başkanının seçilmesi, radikal sağcı parti için "yeni bir alan" anlamına geliyordu. Muhafazakâr gazete, Thüringen AfD lideri Björn Höcke'ye atıfta bulunarak "Kurumlardaki illiberal yürüyüşün" amacının "yavaş yavaş ilerleyen bir sistem değişikliği" olduğunu yazıyor. Gazeteye göre aşırı sağcıların iki belediyenin üst düzey yöneticiliğine seçilmesi bu yoldaki ilk adımları oluyor.

FAZ gazetesinin endişeleri oldukça soyut olsa da mülteciler, solcular ve ötekileştirilen tüm insanlar için, aşırı sağcıların getirdiği tehlike sahada çok net bir şekilde ortaya çıkacak. Çünkü sağcı hükümetler şu deneyimden yola çıkar: Tabuları yıkarak ve muhtemelen yasaları çiğneyerek de olsa vaat ettiklerini uygulamaya çalışacaklar ve gerekirse daha sonra yargıyı arkasına alacaklar. Ancak o zamana kadar “atı alan Üsküdar’ı geçmiş” olur.  Aşırı sağ, demokratik teamüllere genel olarak uyma nezaketini göstermez ve seçimlerde bu tutumundan dolayı ödüllendirilir.

DOĞUDA BARAJ MI PATLADI?

Brandenburg, Saksonya, Saksonya-Anhalt ve Thüringen'de (2024'te seçimlerin yapılacağı üç eyalette) güncel anket sonuçları ürkütücü: AfD, yüzde 30'un hemen altında ya da çok üstünde değerlerle en güçlü ya da ikinci en güçlü güç konumunda. Bu durum, partinin yakın gelecekte sadece belediye meclis üyesi ya da belediye başkanı değil, bakan ya da eyalet hükümetlerinin başına geçme hayallerini de körüklüyor. Yakın zamanda yapılan bir ankete göre Almanların açık bir çoğunluğu (yüzde 73) parti ile koalisyonu reddediyor olsa da durumda bölgesel olarak farklılık var. Brandenburg, Saksonya ve Thüringen'de önümüzdeki yıl hükümet kurmak için şu seçenekler söz konusu olabilir: CDU ve AfD koalisyonu ya da AfD'nin katılımıyla tolere edilen bir azınlık hükümeti; ya da aşırı sağcıları iktidar kollarından uzak tutmak için Sol Parti'den CDU'ya yarı demokratik bir tüm partilerin içerdiği bir koalisyon. 

Burada her şeyden önce federal CDU'nun Doğu Almanya'daki eyalet birliklerini kontrol altında tutmaya devam edip edemeyeceği ya da AfD ile eyalet düzeyinde bir işbirliğinin tehlikeli bir gerçeklik haline gelip gelmeyeceği önemli olacaktır.

KOALİSYON SEÇENEKLERİNİ AÇIK BIRAKMAK İSTİYORLAR

AfD'de son anketler her şeye kadir olma fantezilerine de yol açıyor. Saksonya Eyalet Başkanı Jörg Urban  "Biz yönetmek istiyoruz ve yöneteceğiz!" konuştu. Şimdilik sadece CDU ortaklık için bir seçenekmiş gibi görünüyor. Ancak buna yönelik eleştiriler sağdan geliyor. IfS'in daimî yazarlarından Benedikt Kaiser şunları yazdı: "Neden tek taraflı olarak CDU ile koalisyona gidileceği taahhüt edilsin? CDU, Saksonya'nın muhafazakâr ve sağ görüşlü ama aynı zamanda popülist seçmenleri arasında sevilmiyor, çünkü iki yıllık korona kısıtlamaları ve Berlin'deki hükümet koalisyonu ile yakınlaşmaları olumsuz bir etki yarattı. Öyleyse neden potansiyel koalisyon penceresini açık bırakmayalım? Neden şöyle demiyoruz: Seçimi kazanacağız, sonra bakarız!" Nisan 2023'te Avusturya'nın "aylık siyaset, folklor ve kültür dergisi" Der Eckart'ta yazdığı gibi, CDU'ya bağlanmak "siyasi olarak tavsiye edilemez" çünkü tepkili seçmenleri korkutup kaçırabilir.

DOĞU ALMANYA "ÖNCÜ" ROLÜNDE

Bu yılın ocak ayında yapılan bir ankette AfD'nin federal lideri ve Federal Meclis'teki parlamento grubunun başkanı Alice Weidel, Doğu Almanya'daki doğrudan başbakanlık seçimlerinde ilk sırada yer aldığında, aşırı sağ medya buna çok sevindi: "Federal Almanya´da bir geri dönüş olacaksa, bu 'yeni eyaletlerden başlayacak ve ancak oradan Batı'ya yayılacaktır. AfD, mozaik sağın legal bir partisi olarak, parlamenter ve parlamento dışı aktörlerin yapıcı bir şekilde birbirine kenetlendiği Doğu'da tam da bu rolü üstleniyor (...). Yakında yüzde 30 ve üstüne ulaşacak olan AfD'nin (eğer herhangi bir koalisyon seçeneği varsa) baskın büyük ortağı oluşturması ancak Doğu’da gerçekçi bir şekilde mümkün görünmekte (...) Çünkü yüzde 30 ve üstü ile federal bir devletin şekillenmesine yardımcı olabilirsiniz: Sosyal ve kültürel politikalardan iç güvenliğe kadar kullanılması ve militanca genişletilmesi gereken geniş kapsamlı federal hareket alanını hatırlayın. Dolayısıyla, eğer seçimlere bir değişim motoru olarak güvenilecekse, slogan şudur: Doğu rotası!" Bu bağlamda CDU "küçülmüş" ve "siyasi olarak doğru yolu bulmuş" ve "AfD'nin küçük ortağı” olarak anketleri haklı çıkarıyor. Doğu'daki başarı "Batı'daki umut veren bölgelerini de peşinden sürükleyecek".

SİYAH-MAVİ / KAHVERENGİ GÜÇ SEÇENEĞİ

Sağcıların iktidar hayalleri, muhafazakârların belirsiz davranışlarıyla besleniyor. Partinin bazı temsilcilerinin net bir şekilde sağa kaymasının yanı sıra, özellikle Doğu'da, gelecekteki görevler için şimdiden tüm tarihi uyarıları bir kenara bırakanlar var. Örneğin Thüringen'in eski meclis grubu ve parti lideri ve başbakanlık için ebedi aday Mike Mohring, aşırı sağla başa çıkmanın farklı bir yolunu savundu. Mohring, "AfD'yi içerik açısından kendini kanıtlamadan marjinalleştirerek parlamentoda abartmanın" bir anlamı olmadığını söyledi. Partinin Thüringen iç istihbarat servisi tarafından gözlemlenmesi bile AfD'nin "Anayasa zemininde olmadığına" dair henüz ikna edici bir gösterge değil. İktidar seçenekleri bu şekilde hazırlanıyor.

"MOZAİK SAĞCILARI"

Ifs yazarı Benedikt Kaiser'in 2017'den bu yana defalarca tartışmaya açtığı "Mozaik Sağcıları", aşırı sağı daha etkili hale getirmenin bir yolu olarak görülüyor. Kaiser, 2022 yılında "Verlag Antaios"tan çıkan "Die Partei und ihr Vorfeld" (Parti ve Ön Alanı) adlı kitabında önerisini şöyle dile getirdi: Parlamenter ve parlamento dışı aktörler, "herkesin kendi mesleğinde tipik davranış ve eylem biçimleriyle hareket ettiği, ancak ittifak ortağının örgütsel-kültürel özerkliğini kabul ettiği" bir "genel ortamı" temsil etmeli.

Gelecekte "mücadele eden" bir sağcı ile "yöneten" bir sağcı "diyalektik bir çift olarak birbirini tamamlamalı, yani stratejik olarak birbirini ilerletmeli ve aynı zamanda birbirini düzeltmeli". Kaiser kitabında AfD'nin ve onun "ön alanının" dönüşümlü olarak kendilerini "koruma, destek ve üye kazanma alanı" olarak nasıl güçlendirmeleri gerektiğini açıklıyor. Ona göre partinin yalnızca "Birlik için bir düzeltici" olması değil, bizzat iktidara ulaşması gerektiği açık. Bunun için de (siyasi hegemonya inşa etmek anlamında) partinin ön saflarında yoğun bir şekilde aktif olmak gerekmekte.

Kaiser bugüne kadar başarısız da olsa defalarca sağdan sola köprüler kurmaya çalıştı. Bunun için bir başlangıç noktası, sağdan "sosyal meseleler" ile meşgul olmak. Burada Jürgen Elsässer'in "Compact Magazine" ile temas noktaları buluyor. Şubat ayında, "bugünlerde çok acil olan muhalefetin iddia şansı sorunu" orada tartışıldı. "Elitlerin taban karşıtı eylemleri" "milyonları 'yukarıdakilere' karşı çevirmişti". Elsässer esas olarak "önemli bir bireysel konuda atılım yaparak elitleri devirip deviremeyeceğimiz" sorusunu gündeme getirirken güçlü bir mobilizasyonla bireysel konularda kitlesel gösteriler modelini kastediyor. Kaiser ise darbe benzeri eylemler yerine, siyasi olarak güçlü olmak için uzun vadeli bir elit ve kadro oluşturma düşüncesine güveniyor.

"TEMELDE FARKLI BİR ALMANYA"

Açık olan bir şey var: Aşırı sağ şu anda siyaseti sadece kenardan yorumlamakla yetinmemek için dikkat çekici bir şekilde kafa yoruyor. Diğer partiler ve demokratik uygulamalar tarafından mümkün olduğunca engellenmeden iktidara gelmek istiyor. Hedef de açık: Kaiser'in ısrarla yazdığı gibi "Temelden farklı bir Almanya, farklı bir Avrupa".