Üniversite bağımsız kalsın, kafanıza göre şekil almasın, kayyum mayyum atanmasın demek için illa öğrenci olmamız gerekiyorsa, hani bilelim, sınava filan tekrar girelim. Hayvan haklarını savunmak için mahlukat, LGBTİ+ haklarını savunmak için lazımsa ‘sapkın’ da oluruz.

Bizden gayrısı hep terörist!

ALPER TURGUT

Güzelim memlekette hak arama mevzubahisse şayet, herhangi bir iktidar veya onun yancısı, buyurun sayın vatandaşım, adalet her neredeyse, gelin hep birlikte bulalım demedi ve demeyecektir elbet. Zaten kimse de aksini düşünmüyor. Nüfuz sahibi olanların kendi ve benzerlerine gelince çalışan, karşıtlarını mahrum bırakan ve oldukça işine de yarayan hak ve hukuk denen aparattan, yo dostum yooo, biz kesinlikle adil olacağız, doğru, dürüst ve düzgün oynayacağız diyerek vazgeçmesi mümkün değildir.

Lamı cimi yok, baskıdan, zordan, ateşin korundan geçti nice nesil bu amansız coğrafyada, artık sıra kendilerine gelen Z kuşağı bebeleri de zulümden nasibini alacaktı, acıyı tadacaktı, hiç şüphesiz. Lakin başkalarının çocuklarına, yavrularına, evlatlarına, bu denli kolay, bu denli rahat, bu denli bir çırpıda, başı ezilmesi gereken yılanlar demek, nasıl bir nefretin ürünüdür? Bunu anlamak ve kavramak, bunu kabullenmek, bunu geçiştirmek, harbiden imkânsız. Tam tekmil acımasızlık, işte budur.

Kanın, karanlığın resmen hüküm sürdüğü; canım insanlarımızın kâh kaybedildiği, kâh katledildiği tekinsiz 1990’larda, toplumsal muhalefetin bariz görüntüsü ve hatırı sayılır gücü sebebiyle kınamak ve protesto hakkını kullanmak iktidar denen şeyin canını yine sıksa da günümüzdeki kadar ayarı kaçıramıyor, patavatsızlık yapamıyor, cüretkâr olamıyordu. Sokak eylemleri, türlü gösteriler, tabanları yıpratan yürüyüşler, boş bırakılmayan meydanlar. El ele tutuşarak, bir suyu, bir simidi paylaşarak, başkaları adına da uğraşarak, haksızla boğuşarak bir ülkenin vicdanı olmaya çabalayan kitleler. Ne güzeldiler.

Ooo şimdi kendileri dışındaki herkes azılı ‘terörist.’ Özgün bir fikrin mi mevcut, farklı bir düşüncen mi var, biat etmekten kaçınıyor musun? Hımmm senin derdin nedir aslanım? O vakit, bilmek zorundasınız, sizler mutlak suretle yasadışısınız. Hey aynasızlar, bunu al, şunu al, onu al, olduk hepimiz illegal! Yaşasınnnnn! Ağzımızı açınca potansiyel suçlu muamelesi görüyoruz. Karşı durunca olağan şüpheliye dönüşüyoruz. Siz hayırdır, hangi bileşenden gardaş? Öhhö öhhöö, JPG, PNG, JPEG, TIFF, PDF, GIF, BMP falan filan bilir misin, nah işte oralardan. En asil duyguların formatıyız, sanal dünyanın uzantısıyız, yeraltı edebiyatının da hastasıyız. Yersen!

Sarıyer, Beşiktaş derken, hop Kadıköy’e de eylem yasağını koydular. Pandemi varsa yasak da var; elbette önce muhalefete, ardından da halkımıza. İktidar ve saz arkadaşlarına ise engel olunamaz, asla ve kata men edilemezler, onlara her şey serbest, sosyal mesafeyi bozmak ve hatta kalabalık olmak da. Neyse, kısa keseyim, meseleye döneyim. Kadıköy’deki Boğaziçi Üniversitesi protesto gösterilerine, her yaştan insan katıldı, öğrenciler de dahil!

Üniversite bağımsız kalsın, kafanıza göre şekil almasın, kayyum mayyum atanmasın demek için illa öğrenci olmamız gerekiyorsa, hani bilelim, sınava filan tekrar girelim. Hayvan haklarını savunmak için mahlukat, LGBTİ+ haklarını savunmak için lazımsa ‘sapkın’ da oluruz. Ötekileştiren olmak yerine, kendinden başkasına yaşam hakkı tanımak istemeyen yerine tüm ezilenlerin, örselenenlerin yanında saf tutmak, boynumuzun borcudur, böyle de bilinsin. Kadıköy’ün tüm ara sokaklarında, slogan atarak saatlerce dolaştı eylemciler, balkonlara ve pencerelere çıkan ilçe sakinlerince alkışlandılar, sonra birbirine vurulan metalin sesi, yayıldı dalga dalga, mesajdı bu, halden anlayana.

Rektör mevzusu, malum iktidarın, kötü gidişata karşı tertip ettiği bir durumdur, yine ve yeniden kamplaşma yaratarak ekonomik çöküşün faturasından kurtulmayı planlıyor diyor çoğu insan, düşmeyin bu tuzağa diyerek de sıkı sıkı tembihliyorlar. Bilmiş, bilmiş. Böylesi ezik bir siyaset olmaz olsun zaten. Aman şunu yapmayalım, aman boyun eğelim, aman ses etmeyelim, aman yanlış anlaşılmalara yol açmayalım, aman da aman, halimiz pek yaman!

Nasıl bir panik haliyse bu, devlet dersinde, üç ilçenin de tüm çevresi, devamı günlerde de kılcal damarlarına dek, kolluk gücüyle dolduruldu. Tepede helikopter, zırhlı araçlar, kontrol noktaları, her yer, herkes polis, resmi ve sivil, ya yeniden olursa, insanlar toplanırsa diye, öylesine bir bekleyiş, kuşkucu, endişeli, kıpır kıpır. Kimse gelmeyince, tatbikat yapmış gibi oldular, onca para, insan gücü, hop uçtu gitti bir rektör aşkına, gerçekten yazık değil mi?

Meramıma gelecek olursam eğer, çok sayıda başörtülü öğrenci de eylemlere katıldı. Birlikte yürüdüler, haksızlık var, susmayalım dediler, sese ses verdiler. Z kuşağı şöyle tuhaf, böyle vurdumduymaz, hem sevgisiz hem de saygısız diyerek bir nesli şuursuzca harcama gafletine düşenler, kusura bakmayın ama tırnağı olamazsınız gürül gürül gelmekte olan yeniyetmelerin. Sizler tez kirlendiniz, çamura belendiniz diye onların pis olduğunu iddia edemezsiniz, çok iyi örnekler mi oldunuz ki, çemkirmeye mecal buldunuz? Hayır! Teknoloji çağında doğmaları onların suçu değil, kapitalizme ebeveynleri direkt teslim oldu diye, onları salt tüketiciler diye yaftalamak da keza öyle.

Sonuçta, çipil çipil bakan bu bıcır bıcır arkadaşlar, hepimizden daha zeki bir geleceğin muştusu gibiler, resmen. Kasaba işi politik adanmışlıkların, bilimle ve gerçekle hunharca inatlaşmanın, hurafeleri sürekli bize yutturmaya çabalamanın yeri ve karşılığı olmayacaksa yarınlarda, gençlere inanmak ve güvenmek zorundayız. Kendi kibrimiz ve bencilliğimizin bedelini ödeyecek olan doğrudan bizleriz, gerisi boş lakırdı, berisi kakafoni.

Hah! Söylemezsem çatlarım, bu hummalı, hayli abartılı şöyle ortaya bir tivit attım, vah ki vah, engellendim, kısıtlandım, yok sayıldım, vay vay vay olayı, harbiden çok gülünç. Söylem o denli ağır ki, hadi tersine çevirelim, misal bunu bir muhalif yazsa, anında soruşturmayı yer, devamı da gelir ha. Artık gözaltı mı olur, tutuklama mı, orası muamma. Sıkıntılı, zorlama şeyler yazıp, mağdura yatmak, bir taşla iki kuş vurur muyum zihniyeti değilse, nedir? Hem sosyal medyayı kapatalım hem de oy kaybını durdurayım. Kusura bakmayın ama, yok öyle bir dünya!