Veysel Güney idama giderken son yazdığı mektubu "Sizin Veysel" imzasıyla bitiriy

Veysel Güney idama giderken son yazdığı mektubu "Sizin Veysel" imzasıyla bitiriyordu. Evet, Veysel bizimdir. Vakitsiz kaybettiğimiz tüm arkadaşlar gibi. Son nefesini verirken "sizin" imzası atmayı aklına getirmeyenler, iki satır yazacak zamanı olmayanlar, aklına gelip de 'keşke kâğıt kalem olsaydı şu an yanımda' diyenler, kendisini kendisi dışındakilere ayıranlar, genç ömrünü tarifsiz acılar, karşılıksız fedakârlıklar ve bitip tükenmez aşklara adayanlar, hem de bunu seve seve yapanlar hepsi bizim. Veysel bizim; tıpkı 17 yaşında darağacına çıkartılan Erdal Eren'in, kimsesizler mezarlığına gömülen, Mustafa Hayrulla-hoğlu'nun, darağacında gülümseyerek "Arkadaşlara selam söyleyin" diyen ve göz kırptıktan sonra sehpası na vuran Necdet Adalı'nın, Fatih Öktül-müş'ün, Orhan Bakır'ın, Haydar Başbağ'ın ve daha nicelerinin bizim olduğu gibi.

Şimdi Veysel'in şahsında bütün bu katliamlar, genç ölümler gün ışığına taşınıyor. Veysel Güney 12 Eylül'le hesaplaşmanın simgesi olarak tarihteki yerini alıyor. Kalplerimizdeki yerlerini çoktan alanlar, 12 Eylül gibi karanlık ve vahşice uygulamaların ayyuka çıktığı bir dönemdeki adaletsizliğin, hukuksuzluğun sorgulanması için önümüzü aydınlatıyorlar. Yaşarken çok şey öğrendik onlardan, ölümleriyle de öğretmeye devam ediyorlar. Madem Veysel bir simge sayıldı, oradan devam edelim. Veysel'in vasiyetini yerine getirmeye az bir zaman kaldı. Mezarının başına arkadaşları toplanacak ve mezar taşına Yumruklu Yıldız yapılacak. Veysel'in vasiyetini yerine getirememek ayıbımızdı. 12 Eylül'le hesaplaşamamak da ayıbımız. Şimdi Veysel iki fırsatı da veriyor bizlere. İlkine az kaldı, ikincisi için kapı aralandı.

Bu köşede yılı aşkın zamandır anlatıların duygularla ilgili olanlar dışında en anlamlı sonucu bu oldu. Veysel Güney'le ilgili bilgilere ilk kez 1993 yılında basılan "Unutulmasınlar Diye" isimli albümde yer verilmişti. Devrimci Yol şehitlerine karşı vefa örneğinin sergilendiği bir çalışmaydı o kitap. Yıllar sonra bu kez Günlüğe Düşen Notlar'a misafir oldu Veysel Güney. Hafızalar tazelendi, Veysel'in vasiyeti hatırlandı ve ilk olarak Mersin'deki 78'liler harekete geçti. Bu arada Veysel'i yargılayan savcı Mete Göktürk'ün kitabı çıktı ve 12 Eylül'ün eşi benzeri görülmeyen hukuksuzluğu pek çok gazetede yer aldı. 23 Eylül günü mezarı başındaki randevu DNA test sonuçlarıyla ilgili süreçte yaşanan aksilikler nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi. Ne yapılırsa yapılsın büyük buluşma engellenemeyecek. Bu toplum 12 Eylül'le hesaplaşmadığı sürece 'büyük defteri' kapatmayacak, bizler arkadaşlarımızın vasiyetlerini yerine getirmediğimiz sürece gözlerimize uyku girmeyecek.

GÜNLÜĞE DÜŞEN NOTLAR KİTAPLAŞIYOR
Geçen hafta yoğunluğum nedeniyle fırsat bulup yazamadım. Yoğunluk bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Fırsat buldukça yazarım diyeceğim ama gazeteyi hazırlayan arkadaşlara haksızlık olacağını düşünüyorum. Böyle plansız, programsız iş olmaz. Bu nedenle, ne kadar süreceğini bilmiyorum ama bir süre izin istiyorum.

Bitirirken bir açıklama ve duyuru yapacağım. Günlüğe Düşen Notlar az zaman sonra kitap haline getirilecek. Kitap Dipnot Yayınevi'nden çıkacak. Köşede yer alan yazıların kitaplaştırılmasını gazeteden arkadaşlar da istedi ama bir kez Dipnot Yayınevi'ne söz vermiştim. Sözümden dönemedim. Yayınevinin sahibi Emirali Türkmen'in abisi Dursunali Türkmen'i "Aşk Mektuplarının Yazarı" başlıklı yazıda anlatmış ve o ara kitap için söz kesmiştik. Gazeteden arkadaşların önerisi daha sonra geldi, Emirali'yi kırmadan nasıl halledeceğimi düşündüm durdum günlerce ve kırmamaya karar verdim, söyleyemedim bile. Ne yapalım, söz ağızdan bir kez çıkar. Gazetedeki arkadaşlardan bu satırlar vesilesiyle özür diliyorum. Kıracağını düşündüğüm için olanı biteni anlatamadım. Çoğu zaman böyle oluyor, kimsenin yüzüne karşı bir şey söyleyemiyorum ve bu nedenle zor durumda kalıyorum. Bu huyumu değiştirmem lazım ama bu yaştan sonra başarır mıyım, çok zor.