Google Play Store
App Store
Boğa’nın Öyküsü

Heval Bozbay

Doğu Akdeniz kıyısındaki Tyr kentinin kralı Agenor’un kızı Europa; kumsalda arkadaşlarıyla oynarken, baş tanrı Zeus’un dikkatini çeker. Zeus; beyaz renkte, boynuzları hilal biçimli bir boğa kılığına girerek, Europa’nın ayaklarının dibine yatar. Kız başta boğadan korkar ama sonra cesaretlenerek onunla oynamaya başlar ve sonunda hayvanın sırtına biner. Europa daha ne olduğunu anlamadan Zeus kendini dalgalara vurur ve hiç durmadan Girit adasına kadar yüzer. Orada boğa donundan sıyrılarak gerçek kimliğine bürünür ve kız ile bir çınar ağacının altında sevişirler.

Zeus, karısı Hera’dan korktuğu için Europa’yla ilişkisini gizlemek zorundadır; Girit kralı Asterion’la bir anlaşma yaparak, kızı onunla evlendirir. Zeus’un Europa ile o birleşmesinden doğan üç oğlu Minos, Sarpedon ve Radamanthys’i de Asterion büyütür. Bu çocuklardan Minos, yarı insan-yarı boğa bir yaratık olan Minotaur’a da ismini verecektir; ama o başka bir hikâye, biz ana hikâyeye dönelim; Zeus, şekline büründüğü boğayı, bu hadisenin anısına bir takımyıldızı haline getirir ve gökyüzündeki burçlar arasına yerleştirir. Astroloji meraklılarının karakterlerine etki ettiğine inandıkları boğa burcunun hikâyesi bu. Diğer takımyıldızlar ile burçların da genelde Zeus ve onun aşk maceralarıyla ilişkili bir hikâyesi vardır Antik Yunan mitolojisinde.

Antik Yunan uygarlığındaki birçok öğenin Anadolu, Mezopotamya veya Mısır kökenli olduğu artık bir sır değil, en başta yazı gelmek üzere. Takımyıldızların isimleri ve simgeleri de muhtemelen Antik Yakındoğu ve Mısır’dan alınan bir bilgiydi ve Yunan uygarlığına mitlerle devşirildi. Nitekim Yakındoğu dillerinin çoğunda bu takımyıldızına boğa anlamına gelen bir isim veriliyor: ölü dillerden Sümercede Gugalanna (Gökyüzünün / Cennetin Boğası); Akadça ve Asurcada šuru / šüru; İbranice shor; Mısır Arapçasında tor; Arapça al thawr / al-thurayya vb. (Arapçada th harfi peltek s gibi okunduğu için, bu kelime Türkçeye surayya / süreyya diye geçmiş. Parantez içi bir başka lüzumsuz bilgi: Hz Muhammed ve Hz Ebubekir’in hicret sırasında sığındıkları Sevr Mağarası da aslında Arapçada Ghar al-Thawr, yani Boğa Mağarası demek ama aynı şekilde Türkçede Sevr Mağarası’na dönüşür).

Zeus’un gökyüzüne yerleştirdiği boğaya Yunanca’da Tavros / Tauros deniyor. Sami dillerindeki kelimeyle benzerliği dikkat çekici. Diğer Hint-Avrupa dillerinde de boğa için kullanılan kelime neredeyse aynı: Latince taurus, Fransızca taureau, İngilizce taurus, Farsça towar, Ermenice tavar, Kürtçe dewar vb. Türkçede büyükbaş hayvan veya mal anlamında kullanılan davar kelimesi, belli ki Farsça/Ermenice/Kürtçe üçlüsünün birinden alınmış. Toros Dağları’nın (Taurus Mountains), dolayısıyla ismini dağdan alan Toros otomobilinin ismi de muhtemelen bir Hint-Avrupa dilinden, büyük ihtimalle de Yunancadan geliyor.

Boğa’nın, insanın zihinsel dünyasında yer işgal etmesi, çok daha öncesinde başlıyor aslında. İnsanların duygu ve düşüncelerini ilk defa kalıcı bir şekilde ifade ettiği paleolitik duvar / mağara resimlerinde en çok tasvir edilen hayvanların başında boğa geliyor. Neolitik Devrim sürecinde, bilhassa Göbeklitepe ve Çatalhöyük sanatında; sonradan Hitit, Minos vb. Yakındoğu uygarlıklarının sanatında da boğa sembolizmi çok önemli bir yer işgal eder. Antik Yakındoğu’nun prehistorik sanatı ve uygarlığı ile yazılı dönem sanatı ve uygarlığı arasında nasıl bir ilişki olduğu henüz çok iyi bilinmiyor; ancak yazılı dönem Yakındoğu uygarlığında boğa; genellikle doğayı, gücü, iktidarı, erkekliği temsil eder. Nitekim birçok baş tanrının hayvanı da boğadır.

İran uygarlığının boğa takımyıldızına verdiği Pervin veya onun değişmiş hali Peren ile eski Türkçeden gelme Ülker, boğa takımyıldızının veya takımyıldız içindeki yıldız kümelerinin Türkçedeki diğer isimleri. İlginçtir, hepsi (Ülker, Süreyya, Pervin, Peren) de kız ismi olarak kullanılıyor.

Boğa faslını Attila İlhan’ın Öküz adlı şiirinden bir bentle bitirelim:

Ter dökmesi bizden, bereketi topraktan
Garibin garip öküzü
Musa’nın mustar öküzü
Kaşında çifte lamelif, gözünde kudretten yazı
Ha öküz, goca öküz, ebeda öküz.