Sevgili Can Yücel’in dediği gibi, hep "başka türlü, bir şeydi bizim istediğimiz.'' En azından savaş ve IMF terörü olmayan bir Türkiye istedik...

Sevgili Can Yücel’in dediği gibi, hep "başka türlü, bir şeydi bizim istediğimiz.'' En azından savaş ve IMF terörü olmayan bir Türkiye istedik. Dinin, devletin, sermayenin tahakkümünden kurtulmuş bir ülke düşledik. Özgürlüğün ve kardeşliğin hüküm sürdüğü bir toplumda daha zevkli işlerde çalışıp, daha iyi okullarda okuyacağımıza; daha hoş evlerde oturup, daha güzel türküler dinleyeceğimize; daha anlamlı kitaplar okuyup, daha coşkulu aşklar yaşayacağımıza inandık.

Hayatın gerçekleriyle yüzleştikçe, hep "başka türlü bir şey'' arayışımızı dürdürdük. 22 Mart günü, yerel seçimler arafesinde Hopa meydanında minibüslerden kaşarcasına inip halkalar oluşturan Sundura mahallesinin yoksullarını, başı açık-başı kapalı kadınları, tekmili pembe yanaklı kızları, fllita gibi gençleri görünce "işte böyle bir şey bizim istediğimiz'' diyebilmeyi ne kadar özlediğimizi duyumsadım. 12 Eylül sonrasında böyle coşkuları o kadar seyrek yaşayabildik ki...

Aynı aydınlık yüzlerle geçtiğimiz hafta, sevgili Kazım Koyuncu anısına düzenlenen Altıncı Hope Kültür, Sanat ve Deniz festivali’nde buluştuk. Hopalı sanatını, kültürünü, sesini Batı’ya tanıtan has çocuğu Kazım’a sahip çıkıyor. İlçenin üzerine çöken hüzün her adımda hissediliyor. Ama hiç bir şey, Hopalı’nın tulumun sesini duyar duymaz horonunu tepmesini engelliyemiyor.

Şahin tepeden festival alanına bir bakınca oynamayan bir tek insan bulmak mümkün değil. Karadenizli’nin bu enerjisi, heyecanı na kollektif davranma becerisini bir de üretime kanalize edecek hamleler yapılsa bakın neler oluyor!

Ortaköy Reyna’da, Bodrum Halikarnas’ta boy gösterenler gelsin nasıl eğlenilirmiş Hopa’da görsünler. Hem de delik ceplerle, hava atmaya, servet ve güç teşhirini yapmaya gerek duymadan. Kardeşce, dostça, efendice, Lazca’dan, Hemşince’ye, Gürcüce’den, Türkçe’ye her dilden.

Yılmaz Başkan Hopa’lıyı bu yıl denizle de buluşturmuş. Doğu Karadeniz’in en güzel plajı hizmete açılmış. Aslında Hope hepimizin derdi, hepimizin sorumluluğu, hepimizin sınavı. Ne yapıldığı kadar, nasıl yapıldığını da dostun, düşmanın yakından izlediği bir fırsat. Güneşin doğudan yükseldiğini gösterebilmek için bir şans.

Örneğin, hepimize heyecan veren "katılımcı bütçe'' uygulaması yerel yönetimin istekliliği kadar, srıadan yurttaşında karar süreçlerinde katılmaya hazır ve arzulu olmasına bağlı. Yurttaşların kendi yaşamlarıyla ilgili kararları en küçük birimden başlayarak kendilerinin alabilmesinin koşullarını yaratmak için dünya deneyimlerini yakından izlemek çok önemli.

İsterseniz bu anlamda "Avrupa’da Kalımcı Bütçeler'' raporuna* bir göz atalım. Fransız, Alman, İspanyol, ve İtalyan deneyimlerinden yola çıkılarak şu sonuçlara varılıyor:

» İlk hamleyi yerel otoriteler yapmalı, yurttaşlara yönetmek ve karar süreçlerine katılma fırsatı yaratılmalı. Karşılığında da onlardan ve örgütlerinden sorumluluk üstlenmelerini beklemeli.

» Sürece sürekli sahip çıkan bir politik irade bulunmalı.

» Toplumsal ağlar kendilerini örgütleme yetisine sahip olmalı.

» Tutarlılık ve süreklilik kaygısıyla titizlikle tasarlanmalı.

» Deneylerin gerçekleştirilebilmesi için yerel yönetimin yönetsel ve finansal gücü bulunmalı.

* (Avurpa’da Kalılımcı Bütçeler, Demokratik Politikalar Merkezi, Ekişm 2004, Amsterdam)

Örneğin, sadece İtalya’da 2001 yerel seçimlerinden sonra Porto Allegre deneyiminden ilham alınarak yirminin üzerinde Katılımcı Bütçe girişimi yapılmış. Özellikle Rifondizione Comunista’nın yönetimde olduğu yerel yönetimlerde henüz acemilikler yaşanmasına karşın, ciddi bir deneyim de biriktirmeye başlamış. Üstelik bu belediyelerin Hopa gibi düşük nüfusa sahip yerleşimler olması nedeniyle Porto Allegre’ye göre daha gerçekçi parallelikler kurulması şansı var.

Kapitalist küreselleşme döneminde küresel direnişler kadar yerel, bölgesel, ulusal direnişler de yükselmeli. Başka bir dünya arayışını ete kemiğe büründüren örnekler yakından izlenmeli. Yüreğimiz Hopa ile Bahadın ile atarken, bir gözümüzün, bir kulağımızın İtalyan Vimercate’de, İspanyol Albacete’de, Alman Reinstetten’de, Fransız Saint Denis’de bulunması hem uluslararası dayanışma, hem de deney paylaşımı açısından çok önemli.