Patron Gemisi... Tersane işçileri şimdi de tersane patronlarının krizi bahane ederek işten çıkarmalarıyla mücadele ediyor. Kriz gerekçesiyle işçi atma yolunu seçen patronlar yıllardır...

Patron Gemisi... Tersane işçileri şimdi de tersane patronlarının krizi bahane ederek işten çıkarmalarıyla mücadele ediyor. Kriz gerekçesiyle işçi atma yolunu seçen patronlar yıllardır milyon dolar para kazandığını unutuyor.

2000’den itibaren Türkiye de dahil olmak üzere tüm dünyada gemi inşa sanayinde büyük bir talep patlaması yaşandı. Türkiye’deki tersaneler, teslim kapasitesini % 600 gibi rekor seviyede artırdı. 2007 ise tersaneler için en kârlı yıl olarak değerlendiriliyor. Mevcut siparişler tersaneleri 3 yıldan fazla dolu tutacak düzeye ulaştı. Genel olarak dünya gemi inşaat sipariş defteri son yıllarda % 89 büyürken, Türkiye’de aynı dönemde % 360 büyüyerek rekor kırdı. Tersaneler, 2002’de dünya sıralamasında 23. iken, 2006’da 1.8 DWT’lik gemi inşa siparişi ile 8.’liğe yükseldi. 2002’de 37 tersane faaliyet gösterirken 2006’da tersane sayısı 59, 2007’de 65 oldu. Diğer taraftan tersane patronlarına bedelsiz arsa temini ve diğer teşvik unsurlarından yararlanmasına olanak sağlandı. 2002’de 488 milyon dolarlık deniz aracı ihraç edilirken, 2007’de 1 milyar 623 milyon dolara çıktı. Bakım onarım ile elde edilen döviz girdileri bu rakamın dışında tutuluyor. Bu rakam ise 2007’de 3 milyar dolar seviyesinde. Türkiye adet bazında dünya genelinde 4. sıraya yükseldi. (Veriler; Evrensel Gazetesi,13 Kasım 2008, Ercan Karakaya) Bu verilere rağmen GİSBİR, yıl sonuna kadar 12 bin işçinin işten atılması kararı aldı. Kriz var, bunu elbette biliyoruz. Ancak yukarıda yazdığım rakamlar patronları yalanlıyor. Bilindiği gibi bundan önce işçi ölümleri ile ilgili mücadeleye destek veren birçok kuruluşun yanı sıra fotoğrafçılar da vardı. Fotoğraf Vakfı’nın açtığı imzaya binin üzerinde fotoğrafçı ve fotoğraf kurumunu destek vermişti. Bugün gelinen noktada bu dayanışmayı diğer kurum ve kuruluşlarla birlikte daha da kuvvetlendirmenin önemi elzem görünüyor.

Canları pahasına hayatlarını kazanmaya mahkûm edilen, ağır ve güvensiz koşullarda risk altında çalışmak zorunda bırakılan, her ay en az iki arkadaşlarının daha ölüm haberini alan ve her seferinde kendi ölümlerini yaşayan işçiler için şimdi de işten atılacaklar diye endişe ediyoruz.

Milyon dolarları kazanırken işçinin sadece emeğini değil canını bile önemsemeyen işvereni uyarıp dur dermenin, Limter İş’e destek vermenin tam sırası.

Kültür Gemisi... İFSAK İstanbul Fotoğraf Günleri 1 Kasım’da başladı. Ancak bu yılki fotoğraf günlerinin geçmişi aratır nitelikte olduğunu hemen belirteyim. İFSAK Fotoğraf Günleri geleneksel çizgisinden çıkalı aslında dört yıl oluyor. Dört yıl önce fot. günlerini bienale dönüştürme kararı alan o dönemin İFSAK Yönetim Kurulu, iki yıl süren yönetimlerinin bitiminde, bir kültür derneği çizgisinden bir şirket yönetimi mantığına kayışın getirdiği tüm olumsuzlukları da beraberinde yeni yönetime devretti. Sonra gelen yönetim kurulu ise bienali kaldırıp fotoğraf günlerini yeniden hayata geçirmeye karar vermiş olacak ki bu yıl 21.’sini gerçekleştirdiler. Geçmiş tarihine bakıldığında zaman zaman duraklamalar yaşamış olsa da amatör yapısını hep ‘Kültür Derneği’ çizgisinden ödün vermeden sürdürmeye çalışan İFSAK’ın şirket kimliğiyle birlikte ivme yitirmeye başladığı görülüyor. Dernek faaliyetlerinden biri de fotoğrafa hiçbir katkısı olmadığını düşündüğüm yarışma organizasyonları yapmak. 2004 yılında yönetim kurulunda görev aldığım İFSAK’ta, her yıl yapılan fot. günleri, eksiğiyle de pozitif taraflarıyla da olsa bir önceki yılı baz alıp üstüne bir şeyler daha koyarak ilerlemeye çalışırdı. Dünya ülkeleriyle de iletişim kurup önemli fotoğraf kurumlarını ve fotoğrafçılarını ülkemize getirmişti. Bu kurum ve kişileri merak edenler İFSAK’ın sitesinden görebilirler. Elbette o yıllar da fot. günleri eleştirilirdi. Ancak bir yandan da etkinlikler ilgiyle takip edilirdi.

Ancak, şunu da söylemek gerekli ki; bu yıl yapılan 21. İFSAK Fot.Günleri’nin zayıf olması tek başına şimdiki yönetim kuruluna mal edilemez. Süreç içerisinde bir dernek politikası üretememek, üretmeye çalışanın ayağına çelme takmak, emek harcayan insanları kendi hizmetkârları gibi görmek, ülke içi sosyal-siyasal gündemlerine kendilerini kapamak, bilgi baz alınacağına popüler olanı önemsemek, fotoğrafı bir dil olarak kullanmak değil de onunla sosyal bir kimlik oluşturmak... vb. gibi nedenlerle derneğin bugün geldiği durum acilen gözden geçirilmelidir. Önerim, İFSAK üyelerinin kendilerini sorgulamaları ve sorumluluk almalarıdır. Gelinen bu noktada her bir üye suçluluk duymalıdır.

Başka kurumların yaptığı panel veya söyleşilere hiç ilgi göstermeyen üye kendi etkinliklerine bile alakasız kalmaktadır. Bu yıl Fotoğraf Günleri’nin teması ‘Gerçek’. Basın metninde şöyle yazıyor; “fotoğrafçının gerçeğinin, gerçeği manipüle edişinin peşinde olacak.” Bunu yazan düşündü mü fotoğrafçı neyin peşinde? Ben söyleyeyim... Gerçeği manipüle etmenin peşinde olan fotoğrafçı... Savaşı, yoksulluğu, sefaleti, açlığı manipüle eden fotoğrafçı... Bunları kast etmediklerini, iyi niyetli olduklarını varsayıyorum... Ama iyi niyetli olmak yetmez ki...