Dicle’nin Sesi şiir kitabını göndermiş… ‘Taşlar şahit’ ‘Bir tek insan olanın mı hakkı vardır. Kentlerin de… Sanmayın ki dili yok....

Dicle’nin Sesi şiir kitabını göndermiş…

‘Taşlar şahit’

‘Bir tek insan olanın mı hakkı vardır.

Kentlerin de…

Sanmayın ki dili yok

Vardır elbet

Taşların diliyle konuşur

Sırlarını

Surlarına

Fısıldayan memleket’ diyor, Şeyhmus Diken…

 

Onun kent yazılarına vurgunum. Şimdi bir de şiirleriyle vurmak istiyor…

Su TV’nin isim annesi olunca programlardan birine de Su Şahittir dedim. Bu topraklarda yaşananlara su şahitti. Bir başka kalem de taşlar şahit diyor…

“ETNİK KİMLİK KİŞİNİN ŞEREFİDİR”

Geçtiğimiz günlerde Güneydoğu taşlarında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, “etnik kimlik kişinin şerefidir” sözleri yankılandı…

Kürtler, “Kürtlük benim kimliğimdir, namusumdur, onurumdur” sözünü kanlarıyla işkence odalarına, Diyarbakır Cezaevi’nin duvarlarına, dağlara, taşlara ve coğrafyalarına yazdılar…

Bugün bu sözü yılların siyaset adamı ve ana muhalefet partisinin genel başkanının söylemesi, yürekli, anlamlı ve ileri bir söylemdir…

Son yıllarda Diyarbakır’a giden tüm siyasi liderler böylesi ileri sözler söylüyor; önemli olan sözünün ardından durması ve yaşama dönüştürmesi sözlerinizi duyuyor ve sizlere katılıyorum.

Ülkemiz siyasetçileri sözlerini söylemden yaşama dönüştürmedikleri için böyle düşünüyoruz.

Yine de siyaset adamlarının bu sözleri bizleri ‘Güneydoğu Sorunu’ndan ‘Kürt Sorunu’ gerçeğine ve tanımına getirmedi mi?

2000 yılında Güneydoğu’daki bir siyasi çalışma sırasında yaptığım konuşmaların birinde ‘Kopenhag Kriterleri’nden söz ettiğim sırada yaşlı bir Diyarbakırlı Amca, yanındakine, ‘O kimin kızıdır’ diye sordu. Bu soruyu hiç unutmadım. Oysa bugün Kopenhag Kriterleri aşıldığı için artık söz edilmiyor…

Sayın Baykal, gezinin son günü Diyarbakır’daki basın toplantısında birkaç ay önce Diyarbakır’da buluştuğu sivil toplum örgüt başkanlarının önerilerinin, kendileri için referans olduğunu söylüyor.

Bu açıklamasını önemsiyor; kadim dost Diken’in “Daha çok işimiz var bu şehirde” şiirini okuma eylemimi sürdürüyorum:

“Daha çok işimiz var

Bu şehirde

Menekşe de

Gül rakısı da

Damıtacağız

Eski zaman imbikleriyle bu şehirde

Bilye gibi

Kan kırmızı üzümlerden

Şarap da yapacağız bu şehirde

Kozadan ipek çekip

Puşi de dokuyacağız bu şehirde

Nergislerle kokutacak

Kenger sakızı çiğneyeceğiz bu şehirde…”

 Ve 21. yüzyıl siyaset adamının yaşamsal konularda söylediği sözü iki kez düşünüp; içselleştirerek, duygudaşlık yaparak, inanarak söylediğini varsayıyor, sözünün eri olmasını bekliyorum.

Sıkça Atatürk’ün koltuğunda oturduğunu söyleyen Baykal, “yurtta barış dünyada barış” sözünü; barışa katkısıyla yaşama dönüştürmeli ve de  ‘NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ’nü almalıdır.

Bu ileri sözün yaşam bulmasını umuyor; Dicle’nin Sesi’nin şiirine kulak veriyor, bu konuda daha çok işlerinin olduğunu görüyorum…

Yoksa ‘Taşlar Şahit’ kitabında şiirler sıralanır:

“Ey kent!

Utanma taştan teninden

Hükmünü veren

Taşlarına yazdığın kimliğindir

Tenine dokunan acını duyar mı?”

Kürt Sorunu’na yüreklice dokunan CHP Başkanı Deniz Baykal’ın, “ETNİK KİMLİK KİŞİNİN ŞEREFİDİR” sözüne dünya şahittir. Bu bir siyasi liderin ağız dolusu söylediği sözse, söz insansa; SÖZ DE KİŞİNİN ŞEREFİDİR!