Geçen hafta olduğu gibi bu hafta da bir şarkıdan esinlenerek topa girmek istiyorum: Kapat kapat perdeleri, bu komedi oyun bitti.. Sözleri Bülent Pozan’a, müziği ise Nedim Saatçi’ye ait olan...

Geçen hafta olduğu gibi bu hafta da bir şarkıdan esinlenerek topa girmek istiyorum: Kapat kapat perdeleri, bu komedi oyun bitti..

Sözleri Bülent Pozan’a, müziği ise Nedim Saatçi’ye ait olan bu kıymetli eseri o “kuzumlu” Yeşilçam filmlerinden hatırlarsınız. Her ne kadar o filmlerde bu şarkıyı Hülya Koçyiğitler, Türkan Şoraylar falan söylüyor görünse de, “esas ses”lerden biri Belkıs Özener"di. Ve Özener, yanılmıyorsam 2 yıl önce, Kalan Müzik etiketiyle Yeşilçam’daki film yıldızlarının arkasına geçip ses verdiği bir çok şarkıyı albüme dönüştürdü.

Pek şahane oldu. Hâlâ daha tedarik etmeyeniniz varsa, müzik marketlerden “ısrarla” isteyiniz, derim..

Nihayet Beşiktaş"ta da yaz boyu devam eden “oyun” bitti! Terlik kavgası yazın sonlarının yaklaşmasıyla “tatlı”ya bağlandı. E malum, önümüz sonbahar ve o havalarda terlikle dolaşılmaz.

Birinci kaptan İbrahim Üzülmez, hocasının talimatlarına uyarak yemeğe terlikle gelen ikinci kaptan İbrahim Toraman’ı uyarmış. Toraman uymamış, Üzülmez kızmış... “Derken derken”, yumruklar konuşmuş... Sinan Ağabey ne etmişse de kâr etmemiş ve kaptanlar kavgayı büyütmüş! Öyle ki, ayrı uçaklarla kadro dışı bırakılmak üzere memlekete gönderilmişlerdi.

Sinan Ağabey ve Ertuğrul hocanın “affetmeyeceğiz” demeçleri İbrahimlerden önce İstanbul’a ulaştı. “Derken derken”, İbrahimler ufak ufak “pişmanın alın yazım” türünden açıklamalarla mevzuya Kayahan tadı vermeye başladılar. Hay Allah, şu Kayahan da Nilüfer’i affetse ya!

(Arada böyle verkaçlara gireyim, iyi oluyor.) Ancak Sinan Ağabey ve Ertuğrul hoca oralı olmuyor; “af-maf yok” diyor… Bu noktada Aşkın Nur Yengi’nin bir şarkısını hatırlıyoruz: “Ay inanmıyorum, ay inanmıyorum!”

Yine “Derken derken”, 2. İbrahim basın toplantısı düzenleyerek kainatta siyah/beyaza dair ne varsa, hepsinden özür diliyor. Güzel bir “kriz yönetimi” örneği!

Bir mühlet sonra bu “kriz atağını” 1. İbrahim tazeliyor.

“Derken derken”, Sinan Ağabey ve Ertuğrul hoca, oyunun “yönetimin bileceği iş” “level”ına geçiyorlar.

Yönetim de “Camiamızdan baskı var” “level”ında. Şu “level” dediğim de “aşama/merhale” anlamına gelir. Yeni nesilin daha çok bilgisiyar oyunlarında diline doladığı bir kelimedir.

Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu da “affedin çocukları” diye yüksek perdeden katılıyor!

Bu noktada bir verkaç yapayım: İbrahimler affedilir de Pekin’de habire “sıfır çeken” sporcularımızdan ötürü sizi kim affedecek!

İbrahimleri oyunda kendini kaybettirdi yahu ! Evet, yönetim kurulu ilk af toplantısını iptal ederek “nazlanma kat sayısı”nda tavan yaptı. Nihayet beklenen, hem de daha kadro dışı kararı çıktığı ilk dakikalardan itibaren beklenen karar çıktı...

Adımdan ötürü değil de, mevcut yönetimin anlayışından emin olduğum için bu sonucun ortaya çıkacağını biliyordum. O nedenle iki-üç haftadır, “Fenerlilerin Hulki Abisi” gibi “Niye uzatıyorsunuz” diye buradan “kızgınlık” içeren yazılar yazıyorum. Ama görüyorsunuz ki kızgınlığımdan eser kalmadı. “Komedi oyunu”nda kızgın olmak mümkün mü…

Tabii bu af kararı da “Beşiktaşlılık” duruşundan ötürü alınmış! İbrahimlerin Beşiktaş aşkı karşısında, “Beşiktaşlılık duruşu” ceza kadar, affetmeyi de gerektirir-miş...

Nazan Öncel söylüyor: Dünya dönermiş-miş/Kuşlar uçarmış-mış/Falan filan...

Nazım da “Vatan çiftliklerinizse, /kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,” diye bir güzel saydırdıktan sonra o vakit “ben vatan hainiyim” der ya bu “duruş” meselesi öyle biraz. “Beşiktaşlılık duruşu” her şarta göre “zırt-pırt” değişip duruyorsa şayet, ben o şekil “durmam”!

“Daha önce ne dedik de sözümüzde durduk!  İbrahimleri de affediyoruz” deseniz amenna...

Baksanıza Sirok da yok zaten!

Topa girerken “Oyun bitti” dedim ama esasen oyunun bir bölümü bitti. Zira son 4-5 yıl gösterdi ki her an yeni bir komedi sahnelenebilir. Valla demeye bile kalmıyor: Beşiktaş, 2-0 önde götürdüğü maçın uzatma dakikalarında 1 gol yedi ve maç 2-1 bitti. Beşiktaş, adını dahi telafuz edemediğim Bosna takımını yendi. Bu son dakikada gol yeme geçen sezon ki “oyunları” hatırlatmadı mı! ... E hadi Bülent Ortaçgil söylesin: Oyuna devam...