Ben Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılmasını çok isteyen, çok destekleyen birisiyim. Bu projenin insanlığın geliştirdiği en önemli projelerde

Ben Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılmasını çok isteyen, çok destekleyen birisiyim. Bu projenin insanlığın geliştirdiği en önemli projelerden biri olduğunu söyleyenlere gönülden inanıyorum.

Neredeyse son 400 yılını, dinsel, etnik, ekonomik, siyasal nedenlerle hem kendi yurttaşlarını hem de komşularını katletmekle geçiren, 20. yüzyıldaki iki büyük savaşta 50 milyondan fazla insanını kaybeden Avrupa halklarının, bundan sonraki yaşamlarını barışla ve gönençle sürdürebilecekleri bir yapılanmanın ön girişimleri olarak bu süreci yorumluyorum. Hayırhah görüşüm böyledir.

Osmanlı Devleti bir Avrupa devletidir. Avrupa'da kurulmuştur ve oraya ilerlemiştir. Doğu'ya yönelişi 250-300 yıl sonradır. Bu nedenle Avrupa tarihinde silinmez izleri vardır. Her ne kadar Avrupa halklarının anılarında korku dolu izlerle yer ettikleri söylenirse de Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa'nın, güneşin doğduğu yerde, yani Anadolu'daki öz kardeşidir.

Hacettepe Üniversitesi'ndeki bir konferansında sevgili hocam Emre Kongar, "Atatürk batıcı değildi. Tam anlamı ile bir batılı idi" demişti. Ne kadar haklı. Doğumundan, öldüğü güne kadar inandığı tüm değerler, çağdaşı dünyanın, çağdaşı insanların değerleri idi. Bu değerler ilk kez kıta Avrupa'sında dile getirildiği için de "batılı" idi. Zaten, tüm insanların eşitliğine, kardeşliğine, barışa, dayanışmaya inanıyorsanız, batılı, doğulu olmanız fark etmez. Siz "dünyalısınız" demektir.

Avrupa Birliği ülkelerinin içinde, hem yöneticileri hem de halkları arasında, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılmasını istemeyenler var. Türkiye'de de bunu istemeyen bir dolu insan bulunuyor. Bunların güç birliği, Türkiye'yi 21. yüzyılın ve sonrasının çok önemli bir figürü olarak gören Avrupalı insanları ve benim de aralarında bulunduğum Avrupa Birliği yandaşı kimseleri geriletiyor.

Bir süre öncesine kadar AKP iktidarının, Avrupa Birliği'ni içtenlikle desteklediğini sanmıştım. Ama son bir yıldır, başta "türban" olmak üzere, islami yaklaşımlarına yandaş bulamayınca, bu süreçten "soğuduğunu" gözlemliyorum. Başta CHP olmak üzere, bu iktidara milliyetçi soldan(!) ve gene başta MHP olmak üzere milliyetçi sağdan yapılan eleştirilerin, zaten bu projeye başından beri sıcak bakmayan, dinci, tutucu AKP tabanını, AKP üst yönetimine karşı kışkırttığını, bunun da hükümeti AB konusunda gerilettiğini düşünüyorum. Ceza yasasının 301. maddesinin, İlerleme Raporu'nun en önemli unsurlarından biri haline gelmesi bu korkaklıktandır. Raporda Kıbrıs ile ilgili olarak yer alan hususlar, Avrupa'daki şoven unsurlarla Türkiye'deki yandaşlarının dayatmasıdır.

İşte buna canım sıkılıyor. Hem Türkiye'de hem de Avrupa'da, ne geçmişin ne de geleceğin farkında olanlar, tarihin geleceğine çomak sokmağa çalışıyor. Ama bu, Türk Milleti'nin yaşadığımız zamanı yakalamasını engelleyemiyor, ancak geciktiriyor.