Yer, günümüz adlandırmasıyla ‘Ruh ve Akıl Hastalıkları Hastanesi’ eski adlandırmayla ise 'Akıl Hastanesi.’ Aklın hegemonyasından...

Yer, günümüz adlandırmasıyla ‘Ruh ve Akıl Hastalıkları Hastanesi’ eski adlandırmayla ise 'Akıl Hastanesi.’ Aklın hegemonyasından kurtulmuş iki hasta yüzme bilmek konusunda tartışıyor. Biri iyi yüzme bildiğini iddia ederken diğeri bu da bir şey mi, ben hem iyi yüzerim hem de tramplen atlarım deyince iş kızışıyor. İkinci hasta; - “kanıtla da görelim” deyince kanıtlama operasyonu başlıyor. Önce gidip boş bir konserve kutusu buluyorlar ve götürüp bir ağacın altına koyuyorlar. Sonra tramplenden atlama becerisi olduğunu iddia eden hasta ağaca çıkıyor ve bağırıyor; -“ dikkat, atlıyorum.” Vee kendini ağaçtan bıraktığı anda yerdeki hasta kutuya bir tekme vurarak; -“ Hahh şimdi yere düş de gör gününü...”
İnsan kendini aklın hegemonyasından kurtarmaya görsün öyle bir yaratıcı olur ki ne hayaller, ne halisinasyonlar yaratır aklınız durur.
Etrafımızda ne akil adamlar ve de kadınlar vardır ki bir bakarsınız yaratıcılıkta kendini bile aşmış. Özellikle siyaset dünyasında her daim değilse de kendini zaman zaman aklın hegemonyasından kurtarmayı ‘beceren’ pek çok kişi vardır. Bu zaman aralığı bazılarında giderek sıklaşır. Bu sıklaşma durumu gün gelir sıkılaşmaya döner ve aklın hegemonyasından kurtulmuşlar grupları doğar. Bunlar aktif siyasetin içerisinde iseler gün gelir partileşir. Kimileri strateji masaları oluşturur ve senaryolar yazar, komplo teorileri üretir.
Bu günlerde ağaç altlarında konserve kutularıyla karşılaşırsanız şaşırmayın. Memlekette hızlı tramplen atlayıcıları ve boş kutu tekmeleyicileri giderek çoğalıyor.
Kimilerine göre, Türkiye çok kısa bir erimde dünya devleri arasına girecektir.
Kimilerine göre, pek yakında İran olacağız.
Kimilerine göre, ülke parçalanacak.
Kimilerine göre,  ABD bu parçalanmanın prototipini önce Pakistan’da yaratacak.
Kimilerine göre, şeriatın eli kulağında.
Kimilerine göre, Yeni-Osmanlılar geliyor.
Kimilerine göre, Yeni-Osmanlılar zaten var ve Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye etmekle meşgul.
Kimilerine göre, Türkiye’nin dindar girişimcileri AB’nin ve kârlarını artırmanın hayallerini kuruyor, İslam devriminin değil.
Kimilerine göre, pergelin etnik ve mezhep kimliklerini kapsayan ayağı genişletilirse sol  büyür.
Kimilerine göre, sol liberal yaklaşımla büyür.
Kimilerine göre, sol ancak Cumhuriyet'e sahip çıkılırsa büyür.
Kimilerine göre, sol ancak birleşirse büyür.
Kimilerine göre Allah büyüktür, tekne küçük.
Gelelim yine başladığımız yere; aklın hegemonyasından kendini kurtarmış biri, elindeki bir kağıt parçasını bir direğin tepesine asıyor. Diğeri soruyor; -“nedir o astığın?” Hiç yanıt yok. Tüm ısrarlara rağmen yanıt alınamıyor. Diğeri merak içerisinde direğe tırmanıyor ve kağıdı okuyor.
Not aynen şöyle: -“ Burası direğin tepesi.”
Evet burası direğin tepesi.
Ya da burası Türkiye...