Büyükada her zaman gerçekliğe bağlı
Büyükada - Moris Danon Koleksiyonu, Büke Uras, YKY, 2023

Kaan EGEMEN

İstanbul’un tarihi yazılırken ya çeperde bırakılan ya da dikkate alınmayan, kente dâhil edilmeyen yerler var. Bunların başında Adalar geliyor. Orada da Büyükada öne çıkıyor.

Osmanlı İmparatorluğu düşüşteyken yükselişe geçen Büyükada, İmparatorluk ve Cumhuriyet arası dönemde modernleşmenin simgesi, 1920’lerden itibaren ise huzur ve keyif mekânı hâline geliyor. Ardından da sürgün yeri.

Büke Uras’ın Moris Danon’un koleksiyonundan yararlanarak yayına hazırladığı Büyükada başlıklı çalışma, adanın kimi zaman atlanan kimi zaman sumen altı edilen tarihini fotoğraflar, elyazmaları, ilk baskılar ve anekdotlar eşliğinde aktarıyor okurlara.

Uras’ın ifadesiyle Büyükada tarihi kahramanlar veya askerî dehalar tarafından değil sürgünler, muhalifler ve kaybedenlerce yazılıyor. Arşivini açan Danon ise Büyükadalı olmayı “İstanbul’un zincirlerinden uzakta, özgürlüğümüzü sınırsızca yaşayabilmekti” diye tarif ediyor.

Özgürlüğünü yaşamak isteyenlerin yanı sıra özgürlüğü kısıtlanan gönüllü ve zorunlu sürgünlerin, siyaseten dışlanmışların bazen sığınağı bazen nefes aldığı yer olan Büyükada’nın tarihi doğasıyla, farklı görüşlere ve kimliklere ev sahipliği yapmasıyla yazılıyor biraz da. Uras’ın deyişiyle “Büyükada her zaman hayalden ziyade gerçekliğe bağlıdır.”

Karamaşadan kopukluğu sayesinde, hem sosyal hem de coğrafi ayrışmaya denk gelen Büyükada, sayfiye yeri olduğu kadar tükenişin de simgesi hâline geliyor. Savaşlar, politik gerilimler ve sosyal çalkantılar sırasında ayakta kalan, kaçış yerine ve “sürgünlerin önce varış sonra çıkış noktası”na dönüşebiliyor.

Adasız yazılmış İstanbul tarihine bir not düşme amacıyla hazırlanan çalışmada kiliseler ve manastırlar, yokuşlar, iskele, bahçeler, adayı ada yapan evler, sokaklar, oteller, şairlerin ve yazarların bıraktığı izler, atlar ve eşeklerle karşılaşmak mümkün. Kısacası Adalı kimliğin, Adalılığın ne olduğunu ortaya koyuyor bu hikâyeler.

Çalışmada alışılagelmiş anlatıların dışına çıkıldığına dair bir notu var Uras’ın: “Alışılageldik Büyükada yazıları iki döneme odaklanır: İlki, sürgün edilenlerin karanlık mahzenlerde başına gelen talihsizlikler üzerinden, ‘Bizans’ medeniyetini barbarlık ve gaddarlık temalarıyla eşleştirir. İkincisi ise seçkinlerin zenginlik ve müsriflikleri üzerinden Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yaşanan toplumsal bunalımı tarife yönelir. Her ikisinin de doğruluk payı azımsanamazsa da popüler tarihin elinde araçsallaştırıldıkları ve gerçeği tarafsız yansıtma imkânlarını epeyce tahrip etmiş oldukları muhakkaktır. Oysa Büyükada’nın, İmparatorluk başkentinin bir sayfiye yerleşiminden beklentileri tamamen değiştirdiğini, hatta idealize ettiğini varsaymak yanlış olmayacaktır. Büyükada özel girişimle şekillenmiştir. Gelişiminde, düzenli vapur seferlerinin başlamasından güç alan iki kişinin spekülatif yatırımı belirleyici olmuştur: Giovanni de Giacomo’nun 1850’lerin başında inşa ettiği bir dizi köşk sayesinde Ada’nın geleneksel mütevazı kent dokusunu dönüştürecek başarılı ‘emlak projesi’ ve Joseph Baudouy’nin falezleri doldurarak günümüzün Saat Meydanı, iskelesi ile rıhtımının denizden kazanılarak inşasını içeren ‘mühendislik projesi’... Kent yaşamına kattığı modernlik pratikleri ve özgürlükler rahatlıkla fark edilir. Regattalar, devlet himayesine rağmen, Osmanlı’nın özel girişim tarafından düzenlenen ilk kamusal şenliğidir. Diplomatlar, yazarlar, şairler, müzisyenler, ressamlar, fotoğrafçılar veya astronomlar, Ada’ya özgü rahatlık ortamında, bireysel ifadelerle kendilerini ortaya koyar.”