Bir ay boyunca din taciri cambazların verdiği kahvaltı bitti. Bayramla birlikte buyurun akşam yemeğine. Ramazan bitti. Bugün bayram....

“Umut iyi bir kahvaltı, kötü bir akşam yemeğidir”

                                                               Bacon

Bir ay boyunca din taciri cambazların verdiği kahvaltı bitti. Bayramla birlikte buyurun akşam yemeğine.

Ramazan bitti. Bugün bayram.

Çocukluğumun bayramları herkesin sabırsızlıkla beklediği bir tür mutluluk günleri idi. Bir aylık Ramazan ise, çabucak geçmesi, bir an önce bitmesi istenen eziyet ve sinir günleri. Bir yandan; “oruç tut !” diyen mahalle baskısı, bir yandan oruçlu büyüklerin açlık şiddeti içinde dinsel bir atmosfer. Ramazanın biz çocuklar için tek güzel yanı, henüz televizyonun girmediği, sinemanın ay boyunca kendini sansür ettiği o günlerde teravih namazı sonrası Karagöz şamatası bahanesiyle sokağın serbest olması idi. Birkaç saatliğine de olsa sokağın özgür ortamı ve oyun…

Aslında bugün Avrupa Sosyal Forumu değerlendirmesi yapıp bir miktarda İsveç gözlemlerime ilişkin yazacaktım. Oysa bugün bayram ve bir bayram yazısı daha uygun düşmez mi?

Bugün bayram ve yine bugün sosyal güvenlikte neo-liberal yıkım politikalarının yeni uygulamalar ile sahneye çıkacağı gün.

Bugün bayram ve yine bugün TBMM’nin yeni yasama dönemine başlayacağı, bir başka deyişle küresel kapitalizme entegrasyonda yola devam yasalarına devam startının verileceği gün.

 

BENİ AZ AMA UZUN SEV!

Bir aylık Ramazan boyunca sadece İstanbul, Ankara ve İzmir’de 9 milyon vatandaşa Ramazan yardımı yapıldı. Diğer kentlerle birlikte bu sayı 15 milyonu bulmakta. Yani her beş vatandaştan birine Ramazan yardımı yapıldı. Kimlere ve ne için yapılıyor bu yardımlar? Dinin emrettiği doğrultuda “dayanışma” amacıyla yoksullara yapılıyor. Ve öyle anlaşılıyor ki bu ülkede her 5 kişiden 1’i yoksul. İşte kapitalizmin gerçek yüzü.

Bugünlerde sıkça yapılan bir tartışma; bayramın adı Ramazan Bayramı mı, Şeker Bayramı mı? Aslında bayram dini bir bayram olduğuna göre İslam dini ne diyor, ne ad veriyor bu bayrama? İslam dini  bu bayram için “fitre bayramı” diyor. Dine göre müminlerin oruçla kendini disipline etmesi yetmiyor ayrıca yardım etmek ve kazanç vergisi de gerekiyor. Yani zekât ve fitre bu ay  ve bu bayram için geçerli.

Çocukluğumdan bu yana çevremdeki Müslümanların zekât ve fitre verdiklerine tanık oldum. Bu inanç gereği bin yılı aşkın yerine getiriliyor. Fakat şu Ramazan yardımları, kurulan iftar çadırları, erzak dağıtılması yeni sayılabilecek bir uygulama. Seksenli yıllar itibariyle cunta destekli Özal’la birlikte adım adım palazlanan siyasi İslamın libero-muhafazakâr yapılanmasının ürünleri. Valilikler, kaymakamlıklar, belediyeler, ticaret odaları, vakıflar, Deniz Feneri, Kimse Yok mu? gibi dernekler. Belediyelere bakıyorum İstanbul’dan Bingöl’e, İzmir’den Diyarbakır’a hemen hemen her il ve ilçe belediyesi çadır kurup iftar yemeği vermiş.

AKP’li, CHP’li, DTP’li belediyeler hepsi bu kervanda yer aldılar.

Sadece Ramazan’da anımsanan 15 milyon vatandaş bayramla birlikte artık çadırda değil bulursa evinde yemek yiyecek. Bu durumda vatandaş, Monlowe’ün diliyle “Beni az, ama uzun sev!” dese haksız mı ?

Elbette ki yapılanlar sevgiden azade yapılıyor. Siyasal İslam kendi dışındakileri de kullanarak bir ülkeyi iplik iplik örüyor. Yoksulluğun kader olduğu, ancak dini atmosfer içerisinde azaltılabileceği işleniyor. Sadece Ramazan ayı içerisinde kurulan çadırlar, yapılan yardımlar apaçık dinin sosyal hayat içerisinde siyasi örgütlenmesi değil de nedir? Bir belediye başkanının sosyal sorumluluk gereği ücretsiz su vermesinin dava konusu olduğu bir ülkede dinsel sorumluluk gereği 15 milyona bedava yemek vermek hayırdan sayılıyor.  Bu da bir başka çelişki tabii ki. Yardımlaşma ve dayanışma da iki farklı bakış söz konusu. Bir dini bakış ki; din yardımlaşma ve dayanışmayı görev olarak verir ve karşılığı vardır. Yani yardım Allah rızası için yapılır, hayır duası almak için yapılır. Ya da sözünü ettiğimiz bir tür vergi olma içeriği taşır. Oysa diğer bir bakışla laik toplumda yardımlaşma ve dayanışma sosyal sorumluluk anlayışı ile insan olmanın ve insan kalmanın gereği karşılıksız yapılır.

Hal böyle iken, işin ilginç tarafı salt laiklik üzerinden muhalefet yapıp solculara, sosyalistlere, yaptıkları mitinglere katılmamakla dolayısıyla AKP’nin değirmenine su taşımakla eleştirenlerin bu Ramazan ayı boyunca iftar çadırları kurup, yardım dağıtmalarıdır, ki Bacon’ın sözünü ettiği kötü akşam yemeği tam da onlardır işte.

İyi bayramlar….