Futbolla biraz içli dışlı olanlar bilirler; taraftar toplulukl

Futbolla biraz içli dışlı olanlar bilirler; taraftar topluluklarının kendine has isimleri vardır. 'Genç Fenerbahçeliler', 'UltraAslan', 'Gecekondu', 'Teksas', 'Tarangalar' vb. Destek verdikleri kulübün tüm taraftarını kucaklamasalar bile tribünde genel olarak inisyatif bu gruplardadır. En güçlü tezahüratı yaparlar, yeri geldiğinde go dakika susmazlar, icabında deplasmana giderler... Bazen de takımları için dövüşürler.

Söze, "futbolla biraz içli dışlı olanlar" diye başladık; lafı getireceğimiz yer, 'futbolla çok fazla içli dışlı olmayanlar'ın bile artık adını bildiği Beşiktaş'ın Çarşı grubu. Evet, yazılıp çizilenlere, duyduklarımıza, gördüklerimize bakılırsa, 25 yıllık bir geçmişi olan Çarşı grubu, 104 yaşındaki Beşiktaş markasıyla neredeyse yarışır duruma geldi. Birçok sohbet ortamında bu iki isim birlikte anılır oldu: Beşiktaş ve Çarşı.

Bilmeyenler için anlatalım... İsmini Beşiktaş semtinin çarşısından alan bu taraftar grubu, İnönü Stadı'nın Kapalı tribününde mukimdir. Çok güçlü ve sürekli tezahürat yapmakla meşhurdur. Öyle ki, zaman zaman stadda 'desibel rekorları' kırıldığına dair efsaneler dolaşır. Özellikle son birkaç yıldır, yaptığı güçlü ve tarz olarak agresif "Kartal gol gol gol!" tezahüratıyla kendi oyuncularının elini ayağını birbirine dolaştırdığı da iddia edilmekte.

Çarşı'nın futbol alemindeki bir başka ayırt edici özelliği de, tüm taraftar topluluğu açısından 'otoritesi' tartışılmayan, bir nevi 'şemsiye' olma misyonu. Başka tribünlerde 'liderlik' iddiasındaki grupların, tribünlerin bir kısmı tarafından kabul görmedikleri ya da kerhen kabullenildikleri düşünüldüğünde, Çarşı'nın pozisyonu daha iyi anlaşılır. (Kısa süre önce, bir kısım Beşiktaş taraftarının yönetime arka çıktığı gerekçesiyle Çar-şı'ya karşı gösterdiği spontan tepki, basının üzerine adadığı bir mevzu olduysa da, bu nahoş durum bir-iki gün içinde halledilmiş, eski 'mutlu günlere' çabuk dönülmüştü.)

• • •

Bizim bu yazıda asıl konu edineceğimiz husus, özellikle son dönemde tartışmalara, panellere, makalelere konu olan Çarşı'nın 'muhalif kimliği... Üstelik sadece muhalif değil, 'sol' bir kimliğe de vurgu yapan bir muhalefet hali...

İlkin belirtelim ki, Çarşı kelimesinin 'standart' yazımında, içindeki A harfi kenarlarından dışarı taşırılarak yuvarlak içine alınır. Anlamışsınızdır herhalde, anarşizme yapılan bir göndermeden söz ettiğimizi... İkincisi, Çarşı'nın kendine dair en bilinen tarifi 'Çarşı her şeye karşı'dır. Nitekim zaman zaman tribünlerdeki kimi gösteriler ve pankartlar da bu karşı olma halinin somut örnekleri olmuştur. Benim şu an ilk aklıma gelenler, 'bir dakika karanlık' eylemine verilen destek, öğrenci harçlarına itiraz, Sinop'ta termik santrala karşı çıkmak, Orhan Pamuk'a verilen Nobel Ödülü'ne alkış vb. Daha ziyade bazı ecnebi tribünlerde rastlanan Che Guevara'lı pankardarı da sayabiliriz.

Peki, insanların çok büyük bir bölümünün en genel ifadesiyle sağcı olduğu Türkiye gibi bir ülkede, İstanbul gibi siyasi/toplumsal ayrışmaların had safhada yaşandığı bir metropolde, biraz da o ülkenin, o şehrin aynası denilebilecek popüler bir tribünde, taraftar topluluğunun solcu ve muhalif olduğundan söz etmek ne kadar gerçekçi olur?

Şöyle de sorabiliriz: Solcu olan birinin Galatasaray ya da Fenerbahçe'nin değil de Beşiktaş'ın taraftarı olmayı seçmesinin rasyonel bir açıklaması yapılabilir mi?

Ben kendi adıma bu sorulara 'evet' diyemiyorum. Bir kere Beşiktaş tribününde, hatta daha daraltarak söylersek Kapalı'da 'sağcı' taraftarların olduğu bilinen bir durum. Özellikle PKK meselesiyle ilişkili kimi konularda, yaygın milliyetçi tepkilere Kapalı'da da rastlandığı olmuştur. (Gerçi son zamanlarda, milliyetçilik alanında üretilen tepkilerden hangisinin sağdan hangisinin soldan geldiği epey birbirine karıştı ama... neyse)

İkinci soru için ise, Birgün'e ulaşan tepkiler hatırlatmak yeterli. Bu sol ve muhalif gazetenin okurlarının en sık gösterdikleri tepkilerden biri Birgün'ün (biraz da yazarları nedeniyle) Beşiktaş'a meyleden yayınları... Eh, insanın solcu bir Fenerli ya da Cim-bomlu olup, Beşiktaş'ı mütemadiyen solculukla ilişkilendiren iddialara sessiz kalması beklenemez.

Öyleyse sorun nerede? Galiba burada devreye biraz Beşiktaş semtinin gerçekleri, biraz da efsane giriyor.

Kabul etmek gerekir ki, Beşiktaş sakinleri geçmişten beri genellikle demokrat ve nispeten sol eğilimleri güçlü olarak bilinir. Çarşı'nın da bizzat bu semtin kalbinde vücut bulduğu düşünülecek olursa, taraftar topluluğunun siyasi eğilimlerinin, daha en baştan mahallenin genel havasından beslenmesi tuhaf karşılanmamak Burada altını çizmekte yarar var; İstanbul'un diğer iki 'büyüğünden' farklı olarak, Beşiktaş taraftarının semde organik ilişkisi hâlâ çok güçlüdür.

İşin efsane kısmına gelince... Kurthan Fişek'e maledilen şu meşhur lafı mutlaka bilirsiniz: "Galatasaray aristokrasinin, Fenerbahçe burjuvazinin, Beşiktaş proletaryanın takımıdır!" Kuşkusuz bu iddiayı bir gerçeklik olarak kabul edemeyiz ama, kendi efsanesini oluşturan popüler söylemlerin bazen gerçeğin kendisinden bile daha etkili olduğunu biliyoruz. 'Proletarya'nın yerine "yoksulların, ezilenlerin takımı" (siz buna 'arabacı takımı' da diyebilirsiniz) gibi daha popüler bir ifadeyi koyduğunuzda, bu, Çarşı'nın 'karşı olma' haliyle eklemlenince, aslında alt sınıf mensuplarına ve/veya eğitimli muhaliflere kolayca reddedemeyecekleri bir kimlik sunmuş oluyorsunuz.

Meseleyi daha fazla çetrefilleştirmeden bitirelim: Emin olun, bazı şeylerin şüyuu, vukuu kadar iyi oluyor. En azından gittiğimizde kendimizi iyi hissetiğimiz bir tribünümüz var. Çarşı bitmez!