Siluet, Fransızca silhouette. Sözlük anlamı; Bir şeyin yalnız kenar çizgileriyle tek renk olarak beliren görüntüsü, gölge. 1750’de...

Siluet, Fransızca silhouette. Sözlük anlamı; Bir şeyin yalnız kenar çizgileriyle tek renk olarak beliren görüntüsü, gölge. 1750’de Fransa’da tasarruf tedbirleri nedeniyle soyluların yağlıboya portreler yerine gölge çizimleriyle yetinmek zorunda kalmaları sebebiyle bu tekniğe adı malolmuş kişi, o dönemin Maliye Bakanı, Etienne de Silhouette. O dönem, kısıtlı bütçeyle yapılan gölge çizimidir aslında siluet. Fotoğrafta ise siluet ışığa karşı (ters ışık) yapılan çekimlerin sonucu elde edildiğini kameralarla uğraşanlar bilirler.
“1750 yılında, mali durumun çok kötü gittiği ve Fransa’nın çöküşe sürüklendiği bir dönemde Maliye Bakanlığı’na getirilen Etienne de Silhouette, bazı zorlukları aşarak yeni vergiler getirir ve devletin kasasına biraz para girince de bir süre için büyük popülerlik kazanır. Ona bir kurtarıcı gözüyle bakılır. Ama durum o kadar güçleşir ki bazı ödemeler aksar, hatta bazıları askıya alınır. Kamuoyu anında fikir değiştirir. Eski kurtarıcı artık ‘hileci’ olarak adlandırılmaktadır, tüm popülerliğini yitirir. Halkın muzipliği bu noktada kendini gösterir. Yeni bir moda çıkmıştır; dar paltolar ve cepsiz pantolonlar. Bu devirde cepler neye yarar ki içlerine koyacak para olmadıktan sonra? Bu kıyafetler ‘Silhouette kıyafetleri’ olarak adlandırılır. Hatta kimin çıkardığı bilinmediği halde insanları etkisine alan ama sadece bir gölgeden ibaret olan hayallere de siluet denir. Dünün Maliye Bakanı artık kendi kendisinin gölgesine dönüşmüştür. Siluetçiler, Bonaparte dönemine kadar gündemde kalırlar.” (Fotoğraf ve Toplum, Gisele Freund, Sel Yayınları)
Tarihteki bu olayı son dönemlerde artık gündelik hayatımızda halka dayatılan işsizlik, yoksulluk, evsizlik gibi nedenlerle sıklıkla gördüğümüz dramatik görüntüler için yazdım. Çocuğu kucağında üstüne benzin döküp kendini yakma eylemine girenler, kafasına silah dayayıp iş isteyenler, evin çatısına çıkıp intihar girişiminde bulunanlar gibi... Genel gidişatı bireysel eylemler değiştiremeyeceği gibi insanlık onuru da cabası. Ekonomik kriz nedeniyle mitingler düzenleniyor gerçi ama işçinin emekten gelen gücünü kullanması, halkın yeter artık demesi için hayatlarımızın hangi dip noktalarına gitmemiz gerekiyor, artık bilemiyorum.  
Belgesel Fotoğraf Okulu
Türkiye’nin ilk Belgesel Fotoğraf Okulu 1 Mart Pazar günü açıldı. 24 Şubat Salı başvuruların son günüydü ve akşama kadar katılımcı sayısı kırk altıyı bulmuştu. Ertesi gün proje koordinatörlerinden Yücel Tunca ile birlikte İsmail Gökçe, Özcan Yurdalan, Mehmet Kaçmaz, Gençer Yurttaş ve ben birlikte başvuruları değerlendirmek üzere toplandık. 16 kişi seçilecekti ve portfolyoları ile birlikte niyet mektuplarını değerlendirmek doğrusu pek de kolay olmadı. Yaklaşık altı saat süren seçmelerde dikkat ettiğimiz yalnızca katılımcıların fotoğraflarının iyi olup olmadığı değildi. Seçtikleri konular, konulara yaklaşım biçimleri, çalışma tarzları gibi kriterlerin yanında, fotoğrafı ne kadar içselleştirdiği, bu işi sürdürüp sürdüremeyeceği kısacası heves olarak yaklaşmayan, ilerde belki bir fotomuhabir ya da belgesel/sosyal belgesel çalışmalarıyla fotoğraflar üretip çağının tanığı fotoğrafçılar olarak sorumluluklar üstlenebilecek hırsta ya da istekte olmak önemsediğimiz kriterlerdendi.
Cuma günü akşamı eğitimciler toplandı, durum değerlendirmesi yapıldı, program üzerinde sohbetler edildi. Ertesi gün 16 katılımcının kayıtları tamamlandı ve pazar günü tanışma kahvaltısı ardından seminerler başladı.
Heyecanlı ve keyifli geçen ilk gün seminerlerinin bitiminde kutlama kokteyli ile yorgunluklar atıldı.
Türkiye’de bir ilk olan Belgesel Fotoğraf Okulu beş ay sürecek ve bu süre sonunda ilk mezunlarını verecek. Türkiye fotoğraf tarihine ivme kazandıracağını düşündüğüm okulun yalnızca eğitmenlerinin değil, katılımcıların da ilk öğrenciler olmaları nedeniyle üstünde sorumlulukları olduğunu düşünüyorum ve hep beraber başarılı olunacağına inanıyorum. Gerçekten heyecan verici. Ülkemize hayırlı, uğurlu olsun.