Siyasetin basamaklarının çürük tahtalardan yapıldığını biliyor olmalıydı. Bu yüzden emin adımlarla kendi siyasetinin basamaklarını

Siyasetin basamaklarının çürük tahtalardan yapıldığını biliyor olmalıydı. Bu yüzden emin adımlarla kendi siyasetinin basamaklarını yapmanın en güvenli yol olduğu kararını hayata geçirdi. Dışarıdan bakıldığında güçlü, kararlı, azimli, inatçı ve hırslı idi. İçerden bakıldığında ise güçlü görünmekten yorgun ve kaybetmekten korkan, korktukça çevresini daraltan, daralttıkça kendisini yalnızlaştıran ve zamanla yaptığı siyasetin günümüz dünyasında sürekli bal kabağına dönüşmesini engelleyemeyen, bir lider portresi çiziyordu.
“Cumhuriyet” tutuculuğunu kararlılık sayarak ve bunu topluma dayatarak yıllarca haklı çıkacağı anı beklemekle geçirdi. Bir gün kendisinin ve siyasetinin anlaşılacağına inanmışlığı ile zamana kafa tutan dikliğinin sonuçlarının ne kadar ağır olacağından habersizdi. Alttan alta kaynayan tüm tepkileri bertaraf edip, kendisinin tek alternatifinin yine kendisi olduğuna dair kurduğu iç siyaset dünyasının, hayatın gerçekliği karşısında hiçbir anlam ifade etmediğini görmek istemeyişinin bedelini ödüyor şimdi Baykal.
Aynı sarmalın içinde dönüp durmanın getirdiği siyasal sıradanlık, doğal olarak kendi kendini gömmek anlamına gelir. Siyaseten düşülen boşlukta insanlar bir uçtan bir uca savrularak en olmayacak şeyleri bile yapabilir, söyleyebilirler. Oysa siyaset kurumu hiçbir zaman boşluk tanımıyor.
Hep bir adım önde olmak zorundasınızdır. Halkın CHP’sinden, Baykal’ın CHP’sine evirilen sürecin bu boşluk siyasetinden doğduğunu söylemek yanlış olmayacak. Siyasetiyle kendisini yalnızlaştıran anlayış, CHP’yi de yalnızlaştırıp etkisiz muhalefet haline getirmiş ve halktan koparak iktidar olma iddiasından uzaklaştırmıştı. Cumhuriyetin partisi olabilmeyi, halkın partisi olmaya yeğleyerek yaptığı seçimle daha baştan kaybetmişti. Kemalizm’in elitist anlayışının iflas ettiği nokta da tam burası olmuştu. CHP halkçı yanını çıkarıp, cumhuriyetçi yanına sarılarak ve halk ile kendi arasına kırmızı bir çizgi çekerek sistem patronluğuna soyunmuş, bu yüzden de her sandıkta şamar oğlanına dönmüştür.
Kitlelerle buluşmak yerine, daha kolay olan ulus-devlet siyasetini seçmeleri, bunu da kaba bir Atatürkçülükle yapmaları halkın onlardan uzaklaşmasından başka hiç bir işe yaramadı.
Şimdi Pandora’nın kutusu açıldı.
Baykallı CHP MYK’sı ile parti örgütü arasında ki uçurum bir anda açığa çıktı. Üstten parti örgütüne yıllarca dayatılan kâbus siyaseti, Baykal’ın siyasi arenadan istem dışı çekilmesiyle patlak verdi. “Değişim” deyince ihanet damgası yiyeceği korkusu ile yaşayanlar, şimdi bu korkudan sıyrılıp değişimin olmazsa olmaz olduğu gerçeği ile Kılıçdaroğlunun etrafında toplandılar. Siyasetin Steteskop’u artık onun elinde. Hem halkın, hem de partinin nabzını tutmanın dışında, partiye nüfuz etmiş ve kangren haline gelerek, tüm örgütün bağışıklık sistemini çökertmiş olan sağ virüs’ü tamamen temizlemek zorunda.
Bu bütünlük ve tam destek aslında yıllara yayılan iktidar özlemini de açığa çıkarmış oldu. Aynı şarkıyı söyleyen ve cepten yiyen Ağustos böceği siyaseti CHP’yi şimdilik terk etmiş gözüküyor. Ne yapmalı? sorusuna verilecek cevaplar partinin geleceğini belirleyecek. Partililer yeni anlayışa ve değişime hazır olduklarını verdikleri destekle kanıtlamış oldular. Eğer bu onay doğru değerlendirilmez ve radikal adımlar yeni yönetimce atılmazsa var olan umut büyük bir çöküntüyü ve travmayı beraberinde getirebilir.
Kılıçdaroglu’nun önünde ki en büyük engel gelenekçi anlayışın direnci olacaktır. Varlıklarını ve statülerini hem korumak, hem de sürdürmek isteyecek olan bu kesimler sürekli olarak kendilerini dayatacaklardır. Bunun örneklerini ve etkilerini önümüzdeki dönemde çok sıkça göreceğimiz kesin. Baykal,  boşu boşuna “ İbret sahneleri yaşanmıştır. Bunlar not alınmıştır. Her şeyin bir zamanı vardır” dememiştir.
Eski CHP sol ve ilerici yanını hızla törpüleyip yok ederek, sağ ve sığ anlayışını parti de hâkim kılmıştı. Şayet yeni CHP kendi solunun varlığını inşa etmeyi başaramazsa, kendisini tekrar etmekten öteye gidemeyecek ve yakalanılan ivme hızla yok olacaktır. Sol’un evrensel değerleri kendisine CHP içerisinde bir yer bulmak zorunda. Adalet, eşitlik, hak ve özgürlükleri sağ partilerin elinden bir oyuncak olmaktan çıkarılıp, partinin kendisi ile ete kemiğe büründüren bir yol çizilerek adımlar atılmak zorunda.
Mahatma Gandhi’nin sözleriyle özetlemek gerekirse  “Bizi yok edecekler şunlardır. İlkesiz siyaset; vicdanı sollayan eğlence; çalışmadan zenginlik; bilgili ama karaktersiz insanlar; ahlâktan yoksun bir iş dünyası; insan sevgisini alt plana itmiş bilim; özveriden yoksun bir din anlayışı.”
Yeni CHP umarım tüm bunları dikkate alarak halka inmeyi ve yeniden yapılanmayı başarabilir.