2011’den itibaren, Çin ve Rusya, Batı’nın Suriye’de bir savaş için BMGK kararı almasının önünü tıkadı. Çin ve Rusya, yeni rejim değişikliği operasyonlarına muhalifti

Çin’in Ortadoğu yolu

VIJAY PRASHAD / @vijayprashad

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Ortadoğu turu dengeliydi. Suudi Arabistan durağı İran’la dengelendi. En dramatik açıklamalarArap Birliği’ndegeldi. Onyıllar sonra ilk defa, Çin’in Filistin halkına olan bağlılığı açıkça tekrar edildi. “Çin, Doğu Kudüs’ün başkent olacağı bir Filistin devletini destekliyor” dedi Şi. Bu sözler İsrail’i sinirlendirdi, ama Çin, bugün şiddetin merkezi olan Doğu Kudüs üzerine oynamayı reddetti. Şi’nin Filistinlilere ilişkin açıklamaları bu bağlam içinde değerlendirilmeli.

Şi’nin açıklamasının Ortadoğu’ya ilişkin yeni bir duruş anlamına geldiğine şüphe yok. 1990’lardan beri, açıkça bir pozisyon almak konusunda gönülsüzlerdi. Gündemi politika değil ticaret belirliyordu. Çinli diplomatlar, 1990’larda Irak’a karşı yaptırımlar ve 2003’teki savaş karşısında örtük protestolarını yaptılar fakat ardından işlerine koyuldular. 2011’de BM Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) Libya oylaması geldiğinde -diğer BRICS devletleriyle birlikte- çekimser kalma kararı alındılar.

2011’den itibaren, Çin ve Rusya, Batı’nın Suriye’de bir savaş için BMGK kararı almasının önünü tıkadı. Çin ve Rusya, yeni rejim değişikliği operasyonlarına muhalifti. Libya bardağı taşıran son damlaydı. Bu durum, 1990’ların başından itibaren arka plana çekilen bu iki ülkeyi jeopolitik duruşları konusunda saldırganlaştırdı.

Çin’in ticari zorlukları herhangi bir büyük bağlılığa engel oluyor. Bu ziyaret sırasında, Şi, Çin’in Suudi Arabistan ve Mısır’la ilişkisini desteklemek zorundaydı. Suudi Arabistan, Çin’in ana petrol tedarikçisi. Bu Şi’nin, Suudi Arabistan’ın Yemen’e savaşıyla ilgili hoşnut sesler çıkarması gerektiği anlamına geliyor. (Çinli diplomatların sessizce endişelerini dile getirdiği savaş hakkında) Çin’in devlet petrol şirketi – Sinopec- ve Suudi Arabistan’ın petrol şirketi -Aramco- stratejik ortaklık için bir çerçeve anlaşması imzaladı.

Çin, özellikle Avrupa’ya giden ürünleri için ana yol olan Süveyş Kanalı’na bel bağlaması dolayısıyla Mısır Devrimi’nin beşinci yılında, Mısır’la ilişkilerini sağlamlaştırdı. Çin’in Suudi Arabistan ve Mısır’la ilişkilerinin dayandığı nokta şu; Ülke ekonomisi bu güçler tarafından sağlanan yakıta ve ulaşım yollarına dayanıyor. Şi’nin İran’a ziyareti güvenin sonsuz olmadığı izlenimi uyandırıyor. İran’ın en büyük ticari ortağı olan Çin, ülkeye, yaptırımlar döneminde nefes aldırdı. Hem Şi hem de Hasan Ruhani yaptırımlar dönemindeki bu bağın Tahran ve Pekin arasında büyük bir güven inşa ettiğini söyledi. Şimdi yaptırımlar bitti, İran, Çin’e daha fazla petrol satmayı teklif ediyor. Bu durum Çin’in Suudi petrolüne olan bağımlılığını azaltacak.

Çin, 10 yıldır, ülkenin kıyı çizgisinden, Orta Asya ve İran’dan geçerek Avrupa’ya uzanacak “Yeni İpek Yolu”nu inşa ediyordu. Tren ve kara yolu ağları Afganistan ve Türkiye’yi bağlamak için Kuzey Irak boyunca inşa edilmişti. Geçen yıl, Çin Tren Yolu Grubu, Budapeşte ve Belgrad’ı bağlayacak bir tren yolunun bir bölümünü inşa etmek için anlaşma yaptı. Yeni İpek Yolu, Güney Çin Denizi üzerindeki Shenzhen endüstriyel bölgesinden Doğu Avrupa’nın kalbine doğru uzandı. Süveyş Kanalı’na bağımlılık Çin’in stratejik hesaplarında temel teşkil etmeyecek.

Şi, uluslararası ilişkilerde çoğulculuk ihtiyacı konusundaki konumuyla biliniyor. Rusya ve Çin arasındaki bağ, 2014 Ukrayna krizinden sonra güçlendi. Çin bu krizi Batı merkezli, Rusya’yı zayıflatma girişimi şeklinde değerlendirdi. Şi’nin BRICS blokuna bağlılığı Batı hegemonyasına karşı bir denge unsuru olarak çeşitli kutuplar yaratma girişiminin yansımasıydı. Arap dünyasına seyahat de bu ışıkta görülmeli. Bu temaslar, şu anda ticari olarak gerekli olan Suudi Arabistan’a, Mısır’a ve Çin’in yakıta ve pazarlara özgür ulaşımına izin verecek İran’a desteği gösterme çabasıydı.

Şi’nin açıklamasında Çin-Filistin ilişkilerinin doruk noktası olan 1964’ten küçük bir yansıma vardı. O yıl Çin, Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) tanıyan, Arap olmayan ilk devlet oldu. İsrail gemilerinin Çin sularına giremeyeceği açıklandı. FKÖ delegasyonu 1965’te Pekin’e gitti. Mao, 15 Mayıs’ı Filistin’le Dayanışma Günü ilan etti. Mao delegasyonla birlikte düzenlenen mitingde İsrail’i Tayvan’la (Formoza) bağdaştırarak, “Asya’daki emperyalizm üsleri” dedi. Batı İsrail ve Tayvan’ı sıçrama tahtası olarak kullanabilirdi. “Batı’ya karşı Arap savaşı İsrail’e karşı savaştır. Avrupa ve Amerika’yı boykot edin” demişti Mao. (6 Nisan 1965, Al Anwar)

Şi böyle konuşmuyor. Onun içeriği daha ılımlı. Deng Şiaoping’in ticari hassasiyetiyle Mao’nın Batı karşıtı dünya görüşünü birleştiriyor. Batının saikleri konusundaki şüphe Çin ve İran liderliklerinin geniş kesimleri tarafından paylaşılıyor. Çin’in sessiz günleri bitmişe benziyor. Çin’in Filistin’in Doğu Kudüs’ü alması konusunda görünür olması sadece toprakla ilgili değil, aynı zamanda, Çin’in onyıllardır gizlice söylediklerini açık etmek konusundaki özgüveniyle ilgili.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif